Ülkelerin ekonomik gücünü, nüfusunu ve şimdiye kadar kabul ettiği mülteci sayısını dikkate alan pay formülü bundan yıllar önce de gündeme gelmişti. Ancak AB Komisyonu tarafından önerilen bu teklif hem Avrupa içinde hem de dışında pek adil bir çözüm olarak görünmüyor.
Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban Radyo Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, kontenjan uygulamasının, savaş ve çatışmalara sahne olan ülkelerde korunması gereken insanları daha da zor duruma sokacağını söyledi.
Bugün dünyada, 2. Dünya Savaşı’ndan beri en büyük insan hareketi yaşanıyor. Savaştan, zülümden, insan hakları ihlalinden kaçan mülteciler büyük bir hareket içindeler. Örneğin, Süriye’ye komşu ülkeler dört milyona yakın mülteciyi barındırıyor. Yine Afganistan, Irak gibi ülkelerin çevresindeki ülkeler benzer şekilde büyük bir mülteci nüfüsünü barındırıyor. 2014’teki rakamlara baktığımızda Avrupa’nın kabul ettiği ve önümüzdeki yıllar için kabul etmeyi planladığı mülteci sayısı ile dünyadaki mülteci hareketliliği arasında büyük bir fark var. Kazalar, gemilerin batmasından dolayı yaşanan ölümler dikkati Avrupa’ya çekiyor ve Avrupa’ya dünyanın başka yerlerinden çok fazla mülteci ve göçmen akını varmış izlenimi doğuruyor. Ama aslında bu gerçekleri çok da yansıtmıyor. Bu anlamda bu plan, Avrupa Birliği üyeleri arasında daha adil bir mülteci dağılımının olmasını sağlayacaktır ama Avrupa’nın, savaş ve çatışma bölgelerine komşu olmayan diğer ülkelerin, özellikle sanayileşmiş ülkelerin bu uluslararası sorumluluktan daha fazla pay almaları gerekiyor.
Türkiye’de şu anda resmi rakamlara göre bir milyon sekiz yüz bin Süriyeli mülteci kaydedilmiş durumunda. Resmi tahminler bu rakamın 2,5 milyonu geçtiğini söylüyor. Bunun dışında Türkiye'de ikiyüz bini geçen Suriyeli olmayan mülteci sığınmacı var. Yani nereden bakarsanız bakın Türkiye’de 2,5 milyon mülteci ve sığınmacı var. Bunun karşılığında 20 binlik kota, denizde bir su damlası gibi bir şey.
"GERÇEKÇİ ÇÖZÜMLER BULUNMALI"
Nisan ayında yaşanan çok sayıda ölümlü deniz kazalarından daha sonra Avrupa Birliği 10 maddelik bir plan açıkladı. Bu, aslında Avrupa’nın kendi içindeki dağılımına yönelik bazı adımların atılması ve bir şeyler yapıyormuş görüntüsünün verilmesidir. 10 maddelik planda özellikle kaçakçılıkla mücadeleye vurgu yapılıyordu. Kaçakçılık bu göçlerin nedeni değil, ancak bir sonucudur. Güvenli bölgelere yasal ve güvenli erişimler sağlanmadıkça ve bu sorunlar devam ettikçe insanlar kaçakçılardan yardım beklemeye muhtaç hale getiriliyorlar. Dolayısıyla kaçakçılıkla mücadele evet gereklidir ama bu insan hareketliliğin nedeni kaçakçılık değildir. Buna daha somut, daha gerçekçi çözümler bulunması gerekiyor. Siyasi iradenin gösterilmersi, ekonomik, sosyal politikaların üretilmesi ve uygulanması gerekiyor. Yoksa birşeyler yapılıyormuş izlenimini vermek bu göçleri durdurmayacak. Kaçakçılık şebekelerine yönelik olarak Libya’ya askeri hareketten söz ediliyor. Bu, Libya ya da Afrika içinde korunmaya ihtiyaç duyan, iltica nedenleri olan insanların kapalı kalmasını yaratacak bir süreç. Yani o insanlar ne olacaklar? Libya’da başlarına ne geldiğine dair uluslararası saygın sivil kuruluşları tarafından hazırlanan rapor var. Kendi ülkelerinde neler oluyor bunu zaten görüyoruz. Avrupa’ya gitmeye çalışanların başında bugün Suriyeliler, Afganlar, Eritreliler, Somalililer geliyor. Buradan gelenler insanları, durdurulması gereken göçmenler olarak algılamak, Avrupa’ya gelmelerini veya ülkelerine girmelerini engellemeyi çalışacak yöntemler sorunu çözmeyecek. Sadece insanların daha fazla acı ve zülüm çekmesine neden olacak.
"HERKES AVRUPA'YA GİTMEK İSTİYOR"
Türkiye’de bulunan Süriyeli ve Afgan mültecileri örnek olarak gösteren Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği Genel Koordinatör Yardımcısı Ezgi Arslan mültecilerin her koşulda daha güvenli bir yer arayışında olacaklarını söyledi.
Belirlenen kotalar ne gelecek olan kişi sayısını düşürücektir, ne de gelen kişilerin tamamen haklara erişimini ya da doğru bir yöntemle uluslararası korumaya sahip olmalarını sağlayacak yeterliliktedir. Aslında bu akımı durdurmanın en iyi çözümü o ülkelerdeki problemleri çözmek. Ama tabii bu çok ideal bir yaklaşım olacaktir. Zira çatışmalar, yoksulluk ve sayra maalesef bitmiyor. Bu nedenle de Avrupa Birliği pek çok kişi için hedef birlik konumunda. Daha çok Suriyeli ve Afgan sığınmacılar arasında böyle bir trend var açıkçası. Herkes Avrupa’ya gitmek istiyor. Kota uygulamasının olumlu bir etkisi olur mu? Belki sayılarda bir artış olabilir. Ama zaten hep gidişler olacak. Kota meselesi ya da bu kişilere koruma sağlanması, göçmenler için motivasyon olabilir ama onlar ölümlere rağmen cesaret edip bebekleriyle göç etmeye çalışıyorlardı ve yine deneyeceklerdir.