Peki Türkiye ve KKTC arasındaki ‘yavruvatan-anavatan' polemiği, Ege'nin diğer yakasında nasıl yorumlanıyor? Atina yönetimi, Akıncı'nın Kuzey Kıbrıs liderliğine gelmesinin Kıbrıs sorununun çözümüne olumlu katkı sunacağını düşünüyor mu?
Davutoğlu'nun dile getirdiği ‘her şeyin normale döneceği' ifadesinin, Kıbrıs için olumlu bir sürece işaret etmediğini savunan Finalis, "Her şeyin normale dönmesi, çok kötü olur. Çünkü Davutoğlu'nun kast ettiği şey, Kıbrıslı Türklerin 4'e 3'ünün adadan gitmesine neden olan geçmişe geri dönmek demek. Çıkmaza yürümeye devam edemeyiz" dedi.
Yunanistan Komünist Organizasyonu üyesi Errikos Finalis'in yaptığı açıklamaların tamamı şöyle:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanlığı koltuğuna Mustafa Akıncı'nın gelmesi, Kıbrıs sorununu nasıl etkiler?
Her şeyden önce bu konu SYRIZA'yı değil; Kıbrıs'ta yaşayan iki halkı ilgilendiriyor. Bahsettiğimiz bölge, sadece birtakım görüş ayrılıklarının yaşandığı izole edilmiş bir ada parçası değil. Diğer güçlerin doğrudan müdahalesinin olduğu bir yer. Kıbrıs ikiye bölünmüş bir adadır. Kuzeyi, Türk ordusu tarafından işgal edilmiştir. Ayrıca bazen unutuyoruz ama Kıbrıs'ın büyük bir bölümü İngiliz üssüdür. Adanın yüzde 6-7'sinde iki büyük İngiliz üssü var. Yani burada doğrudan bir yabancı faktörü söz konusu.
Çözüm için öncelikle Kıbrıs'ın işgal edildiği gerçeği ile yüzleşmeliyiz. Bu sorunun çözümü, uluslararası hukuk ve BM kararları kapsamına giriyor. İkinci olarak, Kıbrıs'taki iki toplumun sorunlarını, hiçbir yabancı devletin etkisi altında kalmadan kendi başlarına ve kendi çıkarları doğrultusunda çözmelerini sağlamalıyız. SYRIZA olarak bizim pozisyonumuz da, Kıbrıs halklarının kararlarını etki altında kalmadan vermesini sağlamak.
'ÇIKMAZA YÜRÜMEYE DEVAM EDEMEYİZ'
Mustafa Akıncı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki ‘yavru vatan' polemiğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Davutoğlu, bugün yaptığı açıklamada her şeyin normale döneceğini söyledi. Her şeyin ‘normale' dönmesi çok kötü olur. Çünkü Davutoğlu'nun her şeyin normale döneceğinden kast ettiği şey, Kıbrıslı Türklerin 4'e 3'ünün adadan gitmesine neden olan geçmişe geri dönmek demek. Çıkmaza yürümeye devam edemeyiz. Umarız Akıncı, Erdoğan ile polemik yaşamaz ve Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını savunur. Bu sayede, Kıbrıslı Yunanlar ve Türkler daha iyi koşullarda tartışma imkanına kavuşur ve tüm halkların çıkarlarını kapsayan sahici müzakere ortamına ulaşılır.
'DIŞ GÜÇLER ÇÖZÜM BULMAMIZI ENGELLEYEBİLİR'
Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bence bu soruyu hiç kimse cevaplayamaz. (Gülüyor) Yunanlılar son aylarda hayatta kalmak için büyük mücadele verdiler. Büyük güçlerin ataklarına maruz kaldık, çünkü Yunan halkının itibarını koruyarak hayatta kalmasını istemiyorlar. Ayrıca Yunanistan örneğinin, Avrupa bölgesindeki diğer ülkeleri de etkilemesini arzu etmiyorlar. Böylesi zor bir durumda Türk hükümetinin bundan faydalanmaya çalışması büyük yanlış olur. Kıbrıs sorunu konusunda da, uluslararası hukuk ve BM kararları çerçevesinde, adadaki her iki tarafın da çıkarlarına uygun müzakere yapma şansını kullanmamamız çok kötü olur.
Üçüncü tarafların, ‘büyük güçlerin' rolü de yine bir problem olarak karşımızda. Dış güçler, görüş ayrılığı yaşadığımız konularda gerçek ve geçerli bir çözüm bulmamızı engelleyebilir. Dolayısıyla Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin gelecekte nasıl olacağı, birçok faktöre bağlı.
Eğer biz Uluslararası Deniz Hukuku'nu, BM kararlarını uygularsak problemlerimizi çözebiliriz. Bu sayede Türkiye, Yunanistan ve tüm Ege halkları, birlikte uyum içinde yaşayabilir. Böylesi bir şey, gerçek bir ‘karşılıklı yarara dayalı birlikte yaşama örneği' olabilir. Bu ne zaman olur bilemiyorum ama çözüm bulmak, her iki halkın da çıkarına. Bu sorunları yabancı güçlerin yardımıyla değil; sadece kendi başımıza, uluslararası hukuk temelinde çözebiliriz.
'YUNAN-RUM-MISIR İŞBİRLİĞİ KİMSEYE KARŞI DEĞİL'
Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Mısır liderleri, 28 Nisan günü Lefkoşa'da yaptıkları zirvede, Türkiye'nin tepkisini çekebilecek doğalgaz keşfi alanında işbirliğinin geliştirilmesi ve Doğu Akdeniz'de münhasır ekonomik bölgelerin belirlenmesi gibi kararlar aldı. Rum lider Nikos Anastasiadis, zirvenin üçüncü ülkeleri hedef almadığını vurguladı. Peki sizce üç ülkenin işbirliği Türkiye'yi hedef alıyor mu?
Mısır, Kıbrıs ve Yunanistan hükümetlerinin yapmaya çalıştıkları şey; ekonomik ve ticari ilişkileri düzenlemek ve aynı zamanda Doğu Akdeniz bölgesindeki münhasır ekonomi bölgeleri belirlemek. Asıl problem şu; Türk hükümeti, bir AB üyesi olan Kıbrıs'ın egemenlik haklarını tanımıyor. Bu da Kıbrıs, Yunanistan ve Mısır'ın bir araya gelmesinde itici güç oluyor. Böylece üç ülke, bölgede münhasır ekonomik bölge sınırlarını çiziyor.
Uluslararası hukuk açısından bakılırsa, bu yapılanlar yasaldır ve çok basit bir mantığı vardır; İki veya daha fazla ülke, ekonomik ve ticari ilişkilerini tanımlayabilir. Ancak bu durum pratikte daha karmaşık bir hal alabiliyor. Çünkü ABD'nin bölgedeki emelleri ve İsrail'in tutumu da devreye girebiliyor.
Şöyle açıklayayım; Türkiye şu anda Mısır ve Suudi Arabistan ile birlikte Yemen'de işbirliği yapıyor. Oysa bir süre öncesinde Türkiye hükümeti, Mısır hükümetiyle çok sorunlu ilişkiler yaşamıştı. Ama şimdi askeri işbirliği yapıyorlar. Bu bölgede yaşayan insanların şansı ya da şanssızlığı, ne yazık ki tutarsızlıkla dolu ve her zaman ABD gibi büyük dış güçlerin siyasi müdahalelerine açık bir bölgede yaşıyor olmaları.
'TÜRKİYE İLE YAPICI İŞBİRLİĞİ İSTİYORUZ'
Alman DWN gazetesinde yayımlanan bir analizde, ABD'nin Yunanistan'ı önemli bir enerji merkezine dönüştüreceği endişesiyle Türk Akımı projesini engellemek amacıyla TANAP için lobi yaptığını iddia etti. Sizce bu iddianın haklılık payı var mı? Türk Akımı projesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle, Türk Akımı hala sadece kağıt üzerinde olan bir proje. Rusya ve Türkiye, Türk Akımı'nı inşa etmek üzere ortak ilgilerini beyan etti ama bir projenin gerçeğe dönüşmesi için çok uzun yol kat edilmesi gerekiyor. Yunanistan, Türk Akımı'na ilgi duyduğunu açıkladı ve projeyi Rusya ile müzakere ediyor. Yunanistan için böyle bir enerji geçiş merkezi projesinin parçası olmak tabii ki çok önemli. Biz yabancı güçlere bağlı kalmadan, Türkiye dahil diğer ülkelerle eşit ve yapıcı işbirlikleri kurmak istiyoruz.
Ama yine ‘yabancı güçler' meselesine, bu planın ABD gibi bazı büyük devletlerin emellerine bağlı olup olmamasına geldik. Yeniden büyük güçlerin dolaylı ya da dolaysız müdahalesi sorunu karşımızda.
'TÜRK AKIMI'NIN KADERİ 5 ÜLKEYE BAĞLI'
Şu anda enerji için adeta bir dünya savaşı sürmekte. Son yıllarda petrol fiyatlarında yaşananları ve Orta Doğu ülkelerinin bu enerji savaşından nasıl zarar gördüğünü izliyoruz. Bu savaş, bazı yerlerde ticari, bazı yerlerde ise gerçek savaş şeklinde seyrediyor. Büyük güçlerin Güney Akım konusunda Bulgaristan'a nasıl baskı uyguladığını gördük. Türk Akımı'na dönecek olursak, bu proje sadece Rusya, Türkiye ve Yunanistan'ı değil; 5 ülkeyi ilgilendiriyor. Türk Akımı'nın kaderi, projeye dahil olan 5 ülkeye bağlı ve bu ülkelerin her birinin yabancı güçlerin müdahalesine engel olması gerekli.