Acaba Türkiye, terör örgütü IŞİD’e karşı yürütülen hava harekatına ne kadar müdahil olmuş durumda? Türkiye açısından bu harekatın muhtemel sonuçları ne olabilir? Türkiye’nin IŞİD’e yönelik tutumu, ABD’nin tutumuyla uyuşuyor mu?
Sputnik Haber Ajansı'na konuşan askeri uzman Prof. Dr. Celalettin Yavuz, konuyla ilgili şunları söyledi:
"İncirlik üssü, Amerika’nın bölgede askeri ihtiyaçları olduğu zaman, özellikle lojistik maksatlarla kullanılan bir havaalanıdır. İncirlik, NATO’nun da gerektiğinde, Türkiye ile anlaşmak koşuluyla kullanılabileceği bir üstür. Özellikle ABD, 2003'de Irak'a müdahalesi sırasında İncirlik hava üssünü lojistik maksatlarla kullandı. Şimdi bölgede IŞİD’e karşı, hem Irak’ta, hem Suriye’de, Amerikan kuvvetleri hava harekatı yapıyor. Bunu, Körfez’deki uçak gemisinden kalkan uçaklarla da yapabiliyorlar. Bu uçaklara lojistik destek için de bölgede, Amerika’nın NATO ile birlikte veya yalnız kullandığı AWACS uçakları, yani havadan erken ihbar ve kontrol uçakları var. Bunlar, karadaki IŞİD birliklerini daha iyi tespit etmek için istihbarat maksatlı kullanılır. Aynı şekilde insansız hava araçları kullanılabilir veya İncirlik’ten kalkacak tanker uçaklarıyla, gene o bölgede IŞİD’e karşı harekat yapan Amerikan uçakları desteklenebilir.
Türkiye, IŞİD’e karşı doğrudan askeri harekat yapmıyor ama IŞİD’e karşı yapılan askeri harekatları önlemeye de çalışmıyor. Örneğin, Kobani, IŞİD tarafından kuşatılınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan önce, “bizim için PYD ile PKK arasında terör örgütü olarak bir fark yok, keza IŞİD ile PYD arasında bir fark da yoktur” dedi. Ancak bir süre sonra PYD’nin yanında IŞİD’e karşı çarpışmak üzere Irak Kürt Yönetimi’nin gönderdiği Peşmergeler ve Suriye’deki Özgür Suriye Ordusu’nun Türkiye üzerinden Kobani’ye geçişine izin verdi. Bunu anlamı şudur: IŞİD, Türkiye açısından da bir tehdit olarak görülmektedir.
Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Mütevelli Heyeti Üyesi Feyzullah Budak ise, konuyla ilgili şöyle konuştu:
"Benim ve Türkiye’de halkın meseleye bakışı şu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Ortadoğu’daki ilişkilerini son yıllarda iyi yönetemiyor. Yani, Atatürk’ün bıraktığı bir devlette olması gereken çevre politikaları yürütülemiyor. Bu bakımdan burada bir zafiyet ve başarısızlık söz konusu. Yani, Irak yönetimi ve Suriye ile olan ilişkilerin, gergin olmasından kaynaklanan bir zafiyet var ve halkta, 'Bu yüzden, Türkiye’nin başına bunlar geldi' diye bir rahatsızlık var.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararı olmadan böyle bir harekatın başlamış olması, uluslararası hukuk açısından doğru değildir, bunu kimse onaylamaz.
Ortadoğu’da yaşanan tüm bu çelişkilerin ve akan kanın, oradaki tüm düzensizliğin temel sorumluluğu, Amerika Birleşik Devletleri’ne aittir. Yani, Yeni Dünya Düzeni’nde kendisini her yere müdahale etme hakkına sahip gören Amerika, Ortadoğu’yu doğru ve düzgün okuyamıyor, doğru değerlendiremiyor, Ortadoğu’nun tarihindeki mezhepler mücadelesinin ayrıntılarına vakıf değiller. Dolayısıyla orada tamamen kendi çıkarları doğrultusunda, bir gün Sünnilerle, bir başka gün Şiilerle işbirliği halinde iş bitirmeye çalışıyor ve buradan çok büyük sorunlar doğuyor. Bölgedeki olaylar devam ederken, Türkiye’de yönetimde bulunan AK Parti hükümeti de, doğrudan doğruya İslam’ın Sünni yorumunu baz alan ve Ortadoğu’da bu unsurlarla iş yapmak isteyen bir yapıdadır. Bu, Amerika’nın oradaki tutumuyla bazı yerlerde uyuşuyor, bazı yerlerde ise çelişiyor."