HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Meclis'te bir grup gazeteciyle yaptığı sohbette, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı. Demirtaş'ın açıklamalarındaki mesajları şöyle:
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNE BU YÜZDEN GİRDİK: Parti yönetimi bu konuda bir yıldır neredeyse hazırlık yapıyor zaten. Biz Cumhurbaşkanlığı seçimine de bu yüzden girdik zaten. Yani hem partimizi, ilkelerimiz tanıtmak hem de 2015 seçimlerine parti olarak girebilmek için Cumhurbaşkanlığı seçimini özellikle bir fırsat olarak değerlendirdik.
ÇOK KÜÇÜK BİR RİSK ALDIK: HDP, Türkiye'de siyasi çizgisiyle, ilkeleriyle farklılık yaratan bir parti hatta tek parti. Önümüzde beş ay var, daha adaylarımız belirlenmedi. Seçim bildirgemiz belirlenmedi. Buna rağmen insanlar yüzde 9,5 civarında bize oy vereceğini söylüyorsa biz bu barajı aşarız. Büyük bir kaygımız yok. Çok küçük bir risk aldık sadece, o riski almaya da değerdi. Şu günden itibaren bile oylarımız her gün her dakika artacaktır.
SEMPATİLERİ OYA DÖNÜŞECEK; YÜZDE 44 VEREBİLİRİZ DİYOR: Bu ikisi yani aday profili ve seçim programımız bir araya geldiğinde herkes bu partinin herkesin partisi olduğunu görecek ve o kaygılar ancak o şekilde aşılabilir. Seçim meydanlarına alanlara inmeye başladığımızda da insanların sempatisi giderek oya dönüşecek. Örneğin yüzde 44 HDP'ye oy verebilirim demiş; yüzde 95 veririm demiş.
BUNDAN SIYRILDIK AMA ÖNYARGILARI YIKMAK KOLAY DEĞİL: Şu anda AKP, Sünni mezhepçi kimlik siyaseti yapıyor, CHP kimlik siyaseti yapıyor, MHP'yi söylemeye bile gerek yok. Biz bundan sıyrıldık önemli ölçüde. Fakat bunu kitlelere anlatabilme konusunda henüz tabi ki, büyük önyargılar var. Bu önyargıları kırmak, yıkma da çok kolay olmuyor. Önemli ölçüde kulaklar bizi dinlemeye başladı. Yüzde 44 bizi ciddi dinliyor, ‘evet bu bir alternatif olabilir mi' diye bakıyorlar. Bir de gençler oy verme alışkanlıkları olmadığı için çok rahat bir şekilde HDP'yi yönelebiliyorlar. İlk defa oy kullananlar veya ikinci defa oy kullananlar. Gençlerdeki oy oranımız mesela şu anda yüzde 15. Çok daha yüksek. Onun giderek de artacağını ben düşünüyorum.
HDP'YE KAYANLAR AĞIRLIKLA AK PARTİ'DEN: (Kamuoyu araştırmalarında size oy verebileceğini söyleyenler daha önce hangi partilere oy vermiş sorusu üzerine) Ağırlıkla AKP'ye vermişler, CHP'de var, çok az diğer partiler var. Yani ağırlık AKP, CHP'den de bir ilgi var, diğer partiler çok az diyebilirim, MHP dahi var.
HÜKÜMETİN TAVRINA BAĞILI: (Parti olarak seçime giremezseniz bu çözüm sürecini nasıl etkiler sorusu üzerine) Çözüm sürecinin olumsuz etkilenmemesi hükümetin tavrına bağlıdır. Yani hükümet HDP heyetlerinin aynı şekilde çalışmasını eğer desteklerse çalışırız biz. Aynı heyetlerle İmralı'da, Kandil'de, Ankara'da temaslarımızı sürdürürüz. Sonuçta 9,9 oy da alsak Türkiye'nin dördüncü büyük partisiyiz, parlamentoya girememiş olmak bizi siyasi bir parti olmaktan çıkarmıyor. Sadece meclis grubumuz olmuyor. Parti Meclisimiz var, MKY'mız var bir partiyiz ve siyasi faaliyetleri, çalışmaları olan bir parti olarak devam ederiz. Bu hükümetin tutumuna bağlı, çözüm sürecini ilerletmek isterse biz de katkı sunarız.
MECLİSE GİREMEZSEK MEŞRUİYETİNİ SORGULARIZ: Fakat bu Parlamentonun meşruiyetini her dakika sorgularız. Her dakika bedavadan Parlamentoya gelmiş, siyasi oy hırsızlığı ile Parlamentoya gelmiş vekilleri her gün teşhir ederiz, ulusal ve uluslararası düzeyde büyük kampanyalarla barajın düşürülmesi ve erken seçim yapılması için ciddi çalışmalar yürütürüz.
AKP BAŞKANLIK SİSTEMİNDE ÇOK DA RAHAT OLMAZ: Başkanlık sistemi ve yeni anayasa üzerinden yeni bir otoriter rejimin yaratılmaması için de bütün gücümüzü de kullanırız, mitingler de yaparız, yürüyüşler de yaparız. Her şeyi bütün imkanları kullanırız, siyaset dışı kalmayız. Ben baraj dışı kaldık diye AKP rahatlıkla başkanlık sistemini uygular ve anayasayı istediği gibi yapar düşüncesinde değilim. Çok da rahat olmaz. Bu konuda toplumsal Meclis dışı dinamikler de Meclis dışı dinamikler de yeteri kadar birlikte muhalefet yaparsa bunu başaramazlar. Ama bu çok çok küçük bir ihtimal bizim baraj altı kalmamız. Bu senaryo bence gerçekleşmeyecek, biz bundan eminiz, barajı aşacağız. (Barajı aşarsanız ve AKP sizin de kabul edeceğiniz bir anayasa teklifiyle gelirse ve içinde başkanlık sistemi olursa kabul eder misiniz? Sorusu üzerine) Her halükarda biz Başkanlık Sistemine hayır deriz. Ne getirirse getirsin biz başkanlık sistemini kabul etmeyiz. İçinde başkanlık sistemi olan anayasanın kendisi zaten demokratik anayasa önerisi olmaz.
BİZİ TAKOZ GİBİ DÜŞÜNMESİNLER: Fakat şu yük de bize yüklenmeli. Biz, sırf AKP tek başına anayasa yapamasın diye en aza razı olmak zorundayız basıncını, baskısını da kimse bize yapmasın. Onun yerine barajı kaldırmak için AKP'ye baskı yapsınlar. Hala vakit var. Ek bir maddeyle ilk seçimde uygulanır diyerek barajı düşürebilir AKP. AKP gerçekten çözüm sürecinin selametini düşünüyorsa barajı düşürsün, bizi niye bağımsız girmeye zorluyorlar. Herkes bizi bağımsız girmeye zorluyor, aman aman AKP'ye yarayacak. Biz takoz gibi düşünmesinler. Biz asli bir siyasi çizgi ve unsuruz. Temel görevimiz de en aza razı olup mevcut sistemin devam etmesini sağlamak değil. Biz iddialıyız, en maksimum neyse ona ulaşmaya çalışıyoruz. AKP'yi durdurmanın, frenlemenin tek yolunun da bu olduğunu herkesin iyi hesap etmesi gerektiğini söylüyoruz.
PARTİ OLARAK GİRERSEK VEKİL SAYIMIZ ARTIYOR: (Parti olarak girerseniz milletvekili sayınız kaça çıkıyor sorusu üzerine) 55-72 arasıdır parti olarak alacağımız oyla değişebilir bu. En az 55, 72'ye kadar alabiliyoruz şu andaki hesaplarımıza göre. Oyumuz daha ciddi artarsa çok daha yüksek milletvekili sayısına ulaşırız. Ama bağımsız girdiğimizde biz 30-35 arası yine çok zorlanarak kazanırız ki mevcut durumun devamı demektir bu.
FRENLEYECEK TEK HAMLE BU: AKP zaten yine tek başına anayasa yapabilir biz 30 milletvekili çıkarırsak. Bir şey de değişmiş olmaz, kime ne hayrımız olur. Ne bize hayrımız olur ne demokrasi güçlerine hayrımız olur. Asıl radikal müdahale budur. Parti olarak girme kararımız, tam tersine AKP'nin tek adam olma, tek başına anayasa yapma isteğini frenleyebilecek tek hamle buydu. Biz bunu yaptık. Herkesin bunu desteklemesi lazım bence.
TEK TEHDİT IŞİD: (Seçim öncesi olayların provokasyonlarla daha da büyütüleceğine yönelik Twitter fenomeni fuatavni'nin iddiaların sorulması üzerine): Hayır ben çok ciddi büyük provokasyonlar olabileceğini düşünmüyorum. Böyle niyetleri olanlar olabilir ama bununla seçmeni korkutmamak lazım. Bu tür şeyler bir defa seçmen üzerinde baskı yaratma amacıyla tartışılması bile baskı yaratma amacına ulaşılması anlamına gelir. Öyle bir risk görmüyorum. Seçime kadar ufak tefek şeyler olabilir ama çok büyük provokasyonlar ihtimal vermiyorum. Tek tehdit bence IŞİD'tir. IŞİD, Türkiye'de eylem yapabilecek büyük saldırılar yapabilecek güce sahiptir. İnşallah o tür şeyler yaşamayız. Böyle bir durumda da bence herkesin mağdur etrafında kenetlenmesi ve toplumu birbirine düşürecek söylemden, eylemden kaçınması, o tür saldırılar karşısında siyasi rant elde etmeyi bir kenara bırakması lazım. Provokasyonlar da ancak o şekilde önlenebilir.
CHP'YE ELEŞTİRİ: Pazarlığı yapanlar bizi suçluyor. Bu beni hayrete düşürüyor. MHP ile oturup pazarlık yapmış, birlikte Cumhurbaşkanı adayı belirlemiş, sonra da hiçbir şey yokmuş gibi bütün partileri, sivil toplum örgütlerini gezmiş dolaşmış, meğerse o sırada MHP ile anlaşmışlar. Gizli pazarlık yapmışlar, aday belirlemişler. Bunu yapmış kişiler şimdi çıkmış bizi gizli pazarlıkla suçluyorlar. Ya siz yapmışsınız, ispatlanmış. Bari bir tane elinizde delil olsun. Deyin ki şurada şu pazarlığı yapmışsınız, gizli bir şekilde. Yok böyle bir şey. Bugün de çağrı yaptım. Kemal Bey buyursun gelsin anlatalım. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de kendisine söyledim. Birlikte aday çıkaralım 2015'e de birlikte hazırlanalım dedim. Gelin birlikte hareket oluşturalım sinerji yaratalım, 2015'te de alternatif iktidar çıkaralım. Buna gelmeyen parti, şimdi çıkmış bizi AKP'yle pazarlıkla, işbirliğiyle suçluyor. Bunu anlatmaya da devam edeceğiz, aslı böyle bir şey yok. Bizi kim pazarlıkla suçluyorsa tamamını teşhir etmeye devam edeceğiz. Bu tür dedikodularla bizi yıpratmaya çalışmasınlar. CHP 2-3 milletvekili kaybedecek diye bizi niye AKP ile işbirliği içinde gösterip de bizi yıpratmaya çalışır anlamış değilim. Baraj altında kalırsak bu CHP'nin işine mi yarayacak.
CHP'LİLER HDP'YE ÇALIŞSSIN: (‘Öcalan'ın ev hapsine alınması gibi konular da var' denilmesi üzerine) Tamam velevki böyle ir şey var. Yok, konuşulmamıştı ama bu yine de CHP'nin bizzat bize saldırarak baraj altında kalmamız için uğraşmasını gerektirir mi? AKP'yi durdurabilecek tek güç biziz şu anda. CHP, gece gündüz çalışsa bir puan artırabilir, o da yarım milletvekilliğine denk düşer. Bu da AKP'yi durdurmaz. Kusura bakmasınlar. Ben CHP'lilerin yerinde olsam HDP'ye çalışırdım. AKP'yi durdurmanın tek yolu budur. Hiçbir AKP'li çıkıp HDP'ye anlaşmadık diyor mu? Onlara yaradığı için bu dedikoduları boşa çıkarmak için karşı hamle yapma ihtiyacı duymuyorlar. Bu tür iddialar AKP'nin işine yarıyor.
CHP İLE İTTİFAK OLMAZ: CHP ile asla bir ittifak görüşmesi olmayacak. Başka noktalardayız biz. CHP, MHP ile ittifak yapmayı sorgulamadan kabul etmiş bir partidir, sağda bir partidir bizim için. Biz CHP ile defteri çoktan kapattık, yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığında denedik çoktan kapandı o defter. Türkiye'de dört ana parti içerisinde solu temsil eden tek parti biziz. Kemal Bey'le (Kılıçdaroğlu) oturup, bu tür dedikodulara (çözüm sürecine ilişkin) inanması gerektiğini ispatlayıp anlatabilirim, o yüzden kahve içmeye davet ettik.
ÇÖZÜM SÜRECİNDE AKP CİDDİ ADIM ATMIYOR: Biz AKP'nin müzakere başlasa da ciddi adım atacağını düşünmüyoruz. Başlamadı da henüz. Yarın öbür gün belki heyetlerimiz hava koşulları elverirse gidecek adaya. Takvim şu anda bile gecikmiş durumda. Bugün başlasa takvim zaten bir buçuk ay gecikmiş durumda. Seçim öncesi de göstermelik bir müzakere başladı izlenimi verme dışında bir şey yapacaklarını ben sanmıyorum. Ama buna dayanak biz çözüm süreci bitsin demiyoruz. Ama herkes de bilsin AKP bu ülkeye barışı getirme niyetinde değil, özgürlükleri, demokrasiyi getirme niyetinde değil. Müzakereye de böyle yaklaşmıyor. Biz bunu da halkımıza anlatırız, teşhir ederiz yani.
SEÇİME KADAR BÜYÜK BİR ŞEY ÇIKAR BEKLENTİM YOK: Hiçbir adım atılmadı. Müzakere başlasa biz bunu paylaşacağız, ne konuşuldu, ne yapıldı. Giderek şeffaflığa doğru gideceğiz. Şu anda tartışmak için ön hazırlık yapılıyor. Müzakere başlasın, müzakereye başlayalım, kalabalık heyetler gelsin, üçüncü gözlemci güç gelsin, şu başlıkları konuşalım, konuşmamız gerekir, karşılıklı birbirimizi ikna etmeye çalışıyorlar başlamıyor o yani. Bunların adım atacağı falan yok, ben müzakere sürecinden seçime kadar büyük bir şey çıkar beklentisinde değilim.
MUTABAKATA VARILAN TAKVİMİ AÇIKLADI: (Sürece ilişkin üzerinde mutabakata varılan takvime ilişkin soru üzerine): Ocak'ta müzakere başlamalıydı, Şubat'ta esaslı konular görüşülmeliydi, Mart'ta karşılıklı çağrı yapılacaktı, Nisan'da da taraflar üzerine düşen neyse karşılıklı olarak yerine getirecekti. Şu anda Şubat'ın başındayız, Ocak'ın başında müzakere başlamalıydı, başlamadı, bir ay geçti bile. Takvim şu anda esnemiş durumda zaten. Gerekçeleri yok. Havadan, sudan şeyler. Müzakereye niyeti olan bir hükümet bu tür şeylere takılmadan, Ceylan Bağrıyanık iki aydır gidemiyor mesela, niye gidemiyor, anlatabilmiş değiller. Üçüncü gözlemci güç gidemiyor, oradaki beş tutuklu değişecek iki yıldır değişmiyor. Yani buradan baktığınızda evet hükümet ciddi bir oyalama, süreci kendi lehine kullanma taktiğini sürdürüyor. Fakat biz bunun yabancısı değiliz, bizi şok eden bur durum değil. Kumaş bu zaten. Bunların demokrasiden, özgürlükten, müzakereden anladığı bu zaten. Ama bu bir hep diyoruz ya içinde bir mücadele barındırıyor. Öyle masaya oturup al gülüm ver gülüm pazarlıkla, uzlaşmayla olmuyor bu işler, dışarıda da bir mücadele sürüyor. Bu mücadele lehimize büyüdükçe müzakere doğru ilerler, yoksa AKP kendini tek parti, tek adam, otoriter bir rejime doğru sürdürmeye devam ederse müzakere masasından bir şey çıkmaz zaten.
10 SENE DE SÜRSE BEKLERİZ: (Adımların atılması için bekleyeceğiniz maksimum bir süre var mı? Sorusu üzerine): Süreci biz başlatmadık. 10 sene de sürse biz destek oluruz. Biz kimseye masadan kalkmayın demeyiz ama çözüm süreci müzakere adı altında ne kadar bunun koşullarını HDP belirlemez. Bölge ve ülke dengeleri belirler. Gerçekten de sürdürülebilir noktada oldukça devam eder görüşmeler. Ama bölgedeki gelişmeler buna ne kadar izin verir bilmiyoruz.