Harvard Üniversitesi'nden bilim insanlarının yaptığı araştırma, son 25 yılda deniz seviyesinin, önceki 90 yıla göre yüzde 250 oranında daha hızlı yükseldiğini gösteriyor.
Yükselme, 2100 yılına kadar onlarca santimetreyi bulabilir. Bu yakında birçok ada ve kıyı bölgenin tamamen sular altında kalması anlamına geliyor. Deniz seviyesi beklenenden çok daha hızlı yükselmesinin nedeni ise suyun termal genişlemesi ile Grönland ve Batı Antarktika'daki buzların hızla erimesinde gizli.
Sürecin hızlanmasının insanın iklime etkisinden kaynaklandığını belirten Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (WWF) "İklim ve Enerji" Programı Başkanı Aleksey Kokorin şöyle konuştu:
"Bu, Rusya Bilimler Akademisi Okyanus Bilimi Enstitüsü'nden bilim adamlarının da dile getirdiği bir gerçek. Su seviyesinin yükselme hızı gerçekten de arttı. Bu süreç devam edecek ve daha da yoğunlaşacak. Deniz seviyesi, 21. yüzyılın sonuna doğru yaklaşık 1 metre yükselecek. Ardından, insanın iklime etkisi en aza indirilirse 22. yüzyılda da 1 metre yükselecek, aksi durumda yükselme 3 metre olacak. Daha uzun vadede, yükselmenin 5-10 metre olması ihtimal dışı değil. Özellikle de insan, iklim sistemini etkilemeye ve sera etkisi gelişmeye devam ederse."
OSLO YÜKSELİŞTE, HELSİNKİ DÜŞÜŞTE
Elbette, herkes bu değişiklikleri farklı hissedecek. Bazı bölgeler sular altında kalacak, diğerleri aksine yükselecek. Buzlar eriyor ve tektonik tabakalara olan baskısı zayıflıyor, tabaka da hareket etmeye başlıyor. Örneğin, şimdiden Oslo'nun (Norveç) yükseldiği, Helsinki'nin (Finlandiya) ise indiği gözlemleniyor. İklim uzmanı Aleksey Kokorin, şu değerlendirmede bulundu:
"Deniz seviyesinde yükselme, dengesiz olacak. Kuzey enlemlere kıyasen tropiklerde daha belirgin olacak. Küçük tropik adalar ve Bangladeş veya Şanghay gibi ovalar için gerçekten de çok tehlikeli bir durum. Sankt-Petersburg ve Venedik için de gelecekte çok büyük sorun olacak."
ADALARIN KADERİ İSE İNSANA BAĞLI
İnsanlık, bu sorun üzerinde 20.yüzyılın sonlarında kafa yormaya başladı. 1997 yılında, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne ek olarak Kyoto Protokolü kabul edildi. Protokolü imzalayan ülkeler, sera etkisine neden olan gazların salınımını azaltmaya söz verdi. Ancak iklime etkinin aniden azaltılması durumunda bile bazı bölgelerin artık kurtarılamayacağını kaydeden Aleksey Kokorin, "Okyanusun içindeki tüm süreçler çok yavaş. Yarın tüm enerji, yenilenebilir ve nükleer enerjiye dönüştürülürse ve sera gazların salınımı dursa bile bu süreçler bir otuz yıl daha devam edecek. Yani okyanusun üst tabakası ısınmaya devam edecek. 21. yüzyılın ortalarına kadar yaşanacakları engellemek artık mümkün değil. Maalesef, örneğin Maldiv adalarının sonunun geldiğini kabul etmek gerekir, kurtarılması imkansız. Diğer adaların kaderi ise insana bağlı" ifadelerini kullandı.
Tüm ülkeler, bu yıl, sera gazlarının salınımını azaltmak için üzerine almaya hazır oldukları yükümlülükleri belirlemeli. Ülkeler, Kyoto Protokolü'nün yerini alacak yeni uluslararası anlaşmaya dahil olacak. Kaydedelim ki, tüm son uluslararası iklim konferansları sonuçsuz kalmıştı.