İlham Aliyev'le görüşmesinin ardından ortak bir basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çanakkale Savaşı'nın 100'üncü yıldönümü olan 24 Nisan tarihi için çok sayıda devlet ve hükümet başkanına davet çıkartıldığını belirterek "Ama hassasiyetimiz, özellikle İlham Aliyev kardeşimle beraber inşallah 24 Nisan'da Çanakkale'de beraber olacağız" dedi. 24 Nisan tarihinin aynı zamanda Ermeni tehcirinin 100'üncü yıldönümü olması nedeniyle, Erdoğan'ın bu açıklamasının Ermenistan ile ilişkilere nasıl yansıyacağı merak konusu oldu.
Radyo Sputnik editörlerinden Murat Cengizer,16 Türk devletini temsil eden askerlerin, siyasi ve ideolojik anlamını Yeni Şafak Gazetesi yazarı ve Kanal 24 Ankara Temsilcisi Yaşar Taşkın Koç'a sordu. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu'ndan (USAK) Güner Özkan ise Azerbaycan ile Türkiye temaslarının Türkiye-Ermenistan ilişkilerini nasıl etkileyebileceğini, Sputnik Haber Ajansı muhabiri Nida Dinçtürk'e değerlendirdi.
"16 ASKER, TÜRKİ KÖKLERE DÖNÜŞ DEĞİL"
16 askerin Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923'teki kuruluşundan itibaren başka bir kökü devlet olmayan millet olmasını vurguladığını belirten Yaşar Taşkın Koç, "Ama bunun Türki köklere bir dönüş olduğunu düşünmüyorum. Bunu da hatırlayan ama yürüyüşünü Batı'ya doğru sürdüren bir meseleden söz ediyoruz. Buradaki pozisyon, kökünü bilen ve Doğu ile Batı'ya eşit davranan bir yaklaşımın uzantısı. 2000'li yıllarda Türk yüzyılı olacak diye bir söylem vardı. O zamanki döneme bakıldığında Türkiye'nin isteklerinin olmadığını, birçok açıdan başarısız ve kötü örneklerle karşılaştığını biliyoruz. Dolayısıyla o zamanki konjonktür ve yaşanan tecrübe bugünkü Türkiye'ye uymuyor. Bugünkü Türkiye, Rusya, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan ve Orta Asya'da tarihi kökleri olan ülkelerle, sağlık, ticaret, ekonomi, kültürel açıdan daha boyutlu bir ilişki içinde. Dolayısıyla şimdi daha sağlıklı, aklı başında, çok kökenli siyasal bir vazgeçişle Doğu'ya yönelmekten değil; eşit, haklı, mantıklı ve de kalıcı bağlantıları olan bir dönüşten bahsedilebilir. Ama bu Batı'ya rağmen Doğu'yu tercih ya da Batı'dan vazgeçip Doğu'ya geçmek değil. Ben, ilişkileri eşit ve gerçek şekilde düzenlemeye çalışan bir Türkiye portresi görüyorum" dedi.
"TÜRKİYE, ERMENİSTAN'LA İLİŞKİLERİNİ NORMALLEŞTİRMEK İSTİYOR"
Erdoğan-Aliyev temasının Ermenistan'la Türkiye ilişkilerine nasıl yansıyabileceğini değerlendiren USAK uzmanı Güner Özkan, "Zaten Türkiye-Ermenistan, Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri iç içe geçmiş unsurlardan oluşan bir sorun bütünü olarak bakmak gerekir. Bu anlamda Türkiye'nin Ermenistan'a yaklaşımında Azerbaycan'la ilişkilerinde bir takım dengelerde bir fark olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye, Ermenistan'la ilişkilerini normalleştirmek istiyor fakat bu hiçbir koşula bağlı olmadan gerçekleşmiş bir normalleşme olsun istemiyor. Bunun pratik, realist bir takım sebepleri var. Türkiye-Ermenistan ilişkilerini normalleştirdiğinde, Türkiye'nin Kuzey Kafkasya'da çok önemli, pragmatik çıkarları var, önemli ekonomik işbirlikleri var. Pratik olarak bakıldığında Türkiye, bunları göz ardı etmek istese bile Ermenistan'la ilişkileri konusunda sorunları olabilir. Çünkü Azerbaycan'ın buna vereceği tepki, Türkiye'nin pratik ve somut çıkarlarına zarar verir. Bunun çok kolay olmadığını Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan verdikleri tepkilerle ortaya koydular. Bu anlamda Azerbaycan'ın Türkiye'yle daha ekonomik ilişki kurarak Türkiye'yi Ermenistan'la olan ilişkilerinde belli bir noktada tutma çabası çok realist bir yaklaşım ve pek çok devletin yapmak isteyeceği, yapacağı bir davranış" ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE'NİN DÜNYA'YA ‘SOYKIRIM' MESAJI
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24 Nisan davetine de değinen Özkan, sözlerine şöyle devam etti: "Erdoğan'ın 24 Nisan'da Çanakkale Savaşı'nın 100'üncü yılı nedeniyle Azerbaycan Devlet Başkanı'nı davet etmiş olması, hem lider hem de toplum olarak Azerbaycan'ı kendisine yakın gördüğü anlamına gelir. 24 Nisan aynı zamanda sözde Ermeni soykırımının yıldönümü. Erdoğan'ın aynı tarihte Azerbaycan'la birlikte 102 lideri daha Çanakkale'ye davet etmesi de Ermenistan'ın Türkiye'den soykırımı kabul etmesini beklemesine karşılık Türkiye'nin de bir anlamda Dünya'ya ‘Bakın, biz o dönemde Çanakkale gibi bir savaş yaşıyorduk. Ülkenin ve imparatorluğun koşulları bunlardı. Siz bunları dikkate almadan, çok barışçıl bir dünya ortamında Türklerin Ermenilere bunları yaptığı gibi argümanlarla bizi itham etmemelisiniz' gibi bir cevap. Bunu da karşı bir atak olarak değerlendirmek mümkün."