Hafta başında Filistin lideri Mahmud Abbas ile Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bir araya geldi. Görüşme sonrası düzenlenen basın toplantısında Erdoğan, İsrail’in kalıcı barışın önündeki en büyük engel olduğunu belirtti. Erdoğan’ın sözleri, Türkiye'nin İsrail’in genişleme politikasına karşı çıkmaya devam edeceğ şeklinde yorumlanıyor.
Peki Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’e olan bu sert tutumunun sebebi ne?
Uluslararasi Stratejik Bakış Enstitüsü Başkanı, etnik çatışmalar uzmanı Yusuf Çınar görüşlerini, radyomuz ‘Sputnik’ ile paylaştı.
"Filistin konusu Türkiye iç kamuoyunu heycanlandıran bir konu. AK Parti, muhafazakar bir iktidar ve Filistin’de meydana gelen herhangi olumsuz bir olay, Türkiye’de sert tepkiye neden oluyor. Bununla birlikte Türkiye’nin Erdoğan liderliğinde atacağı bu türden adımların, iç kamuoyunda AK Parti'ye olan güveni arttıracağı şeklinde yorumlanıyor.
On iki yıllık AK parti iktidarında Türkiye’nin temel tavrı, Filistin'de bir adaletsizlik olduğu ve bunu Türkiye liderliğinde bütün Orta Doğu ülkelerinin birleşerek aşabileceği imajını yarattı, yarattırmaya çalıştı.
Şimdi sayın Erdoğan’ın bahsettiği liderlik, hep birlikte Filistin devletini inşa etmeye ve bunun yanında İsrail'i 1967 sınırlarına geri çekmeye yönelik adımları kapsıyor. Bunu, Türkiye’nin Orta Doğu’da lider ülke olma konumunu pekiştiren bir politika olarak görüyorum.
Türkiye bunu sıkça dile getirmeye devam edecektir. Çünkü Türkiye’nin bölgedeki prestiji, Arap halkları içerisinde sayın Erdoğan’a duyulan sevginin ana sebeplerinden birisi buna bağlı. Bugüne kadar Arap ülkelerinin liderlerinden hiçbirisi, İsrail'e veya ABD’nin BM’deki Filistin lehine olan kararları veto etmesine Recep Tayyip Erdoğan kadar sert tepki verememiştir. Yani ilerleyen süreçte de Türkiye ile İsrail arasında siyasi yakınlaşmanın olacağını düşünmüyorum".
2008-2012 yılları arasında Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi’nin danışmanlığını yapan İsrailli Ortadoğu ve Kafkasya uzmanı Arye Gut’a göre, Erdoğan’ın Müslüman-Arap dünyasına liderlik yapma isteği, Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin stratejik karakterine son verdi:
"Erdoğan’ın İsrail’e karşı olan tavrı ve sözleri, Türkiye’nin değil; Erdoğan’ın kişisel çıkarlarına hizmet etmektedir. Erdoğan’ın siyasi oyunlarının iki ülke arasındaki ticaret hacmini etkilememesi de bu durumun bir ispatı. Erdoğan bugün bütün ölümcül günahlardan İsrail’i sorumlu tutuyor ve Ortadoğu’daki bütün problemlerin sebebi olarak görüyor; ancak her nedense Türkiye’nin Suriyeli teröristler için transit ülke olduğundan bahsetmeyi unutuyor. Türkiye’nin göz yumması ile İslamcılar ve Esad güçleri arasında başlayan savaş, IŞİD’in ortaya çıkmasına uygun ortamı sağladı. Oysa ki bir zamanlar Erdoğan, Esad’dan ‘Kardeşim’ diye bahsederdi. Erdoğan’ın bu kanlı coğrafyada oynadığı oyunun sonucunda 80 binle 100 bin arasında insan öldü. Hamas karargahı Katar’dan Türkiye’ye taşındı. Bu ve bunun gibi birçok faktörden sonra İsrail’i ve yönetimini terörist faaliyetlerden ötürü suçlamak Türk Cumhurbaşkanı’nın riyakarlığıdır. Erdoğan yönetiminde Türkiye, radikal İslam taraftarlarına doğru bir dönüş yaptı. Bugün Türkiye’nin İsrail’e karşı olan tutumu, İran’ın tutumundan bile daha radikal görünüyor".