Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in geçen Aralık ayındaki ziyareti ve Güney Akım doğalgaz boru hattını iptal ederek, Türkiye üzerinden yeni gaz boru hattı inşa etme açıklaması, elbette gündeme oturdu.
Şimdi de ikinci adım atıldı. Gazprom şirketinin internet sitesinde belirtildiği gibi, Gazprom Schweiz AG kurumu, Türkiye’de doğalgaz ithalatı ve toptan satışı amacıyla kurulan Akfel Gaz’da pay sahibi olabilmek için ilgili makamlara başvurdu.
Akfel Gaz, Rusya’dan yıllık 2,25 milyar metreküp gazın ithalatı için Ağustos 2012’de Gazprom Export LLC ile anlaşma imzalamıştı. 30 yıllık anlaşma, Ocak 2013’te yürürlüğe girdi. Şimdi, bu işlemin başarılı bir şekilde tamamlanması durumunda Gazprom, Türkiye doğalgaz piyasasında Botaş’ın ardından en büyük oyuncu olma şansına sahip olacak. Türk şirketlerinin de Rusya’da petrol ve doğalgaz yataklarını işletme davetini aldığı göz önüne alındığında iki ülke arasında enerji politikalarında işbirliği unsurlarının göründüğü söylenebilir.
Türkiye’de “Türk Akımı” adı verilen yeni Rusya-Avrupa doğalgaz boru hattı projesinin hayata geçirilmesiyle Türkiye’ye 63 milyar metreküp Rus gazı sağlandıktan sonra, Türk ekonomisinin enerji doygunluğundan bahsedilebilir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, iki gün önce, Türkiye’de kış nedeniyle günde 213 milyon metreküp doğal gaz kullanıldığını açıkladı. Bu, ülke için bir rekor. Bakan, dünyada yıllık doğalgaz tüketimi 3-4 milyar metreküp olan birçok ülke olduğuna dikkati çekerek Türkiye’nin 1 milyar metreküplük gazı 5 günde tükettiğini söyledi. Bu bağlamda çoğu Batılı uzman, Türkiye’yi sözde "Rusya’ya enerji bağımlılığı" ile kokutma çabalarına devam ediyor. Ancak Yıldız, “Bu bir risktir ve bu riski yönetmek biz idarecilere düşer” diyerek açıkça Türk-Rus ilişkilerindeki istikrara işaret etti.
Mesele sadece enerji ile sınırlı değil. Türkiye, Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlara katılmayı reddettikten sonra Ağustos 2014’ten itibaren Türkiye’den Rusya’ya balık ürünleri ihracatı neredeyse ikiye katlandı. Et ve et ürünleri ihracatı ise en az altı kat arttı. Üstelik halihazırda Rusya Federal Bitki Koruma ve Karantina Servisi ve Türkiye Tarım Bakanlığı, Rusya piyasasında Batılı şirketlerin yerini alacak Türk şirketler listesinin genişletilmesi konusu üzerinde çalışıyorlar. Bu arada Batı, Kırım’ı çeşitli ek yaptırımlarla tehdit ederken Kırım Cumhuriyeti Başkanı Sergey Aksenov, “Türkiye’nin büyük işadamları Kırım piyasasına yoğun ilgi gösteriyor ve Yevpatoriya ile Kerç limanları üzerinden gıda ürünleri ihracatına hazırlar” diye açıkladı.
Elbette, şu anda Türkiye-Rusya ittifakı, tarafların pragmatik ekonomik çıkarlarına dayanıyor. Avantajı kaçırmamaya çalışan taraflar, bu eşsiz fırsatı çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışıyor. Öte yandan iki ülke diplomatları, 2015 yılının Türkiye-Rusya ilişkileri açısından dinamik olacağından eminler. Ekonomi dışında taraflar ayrıca farklı düzeyde siyasi ve diplomatik diyalogu yoğunlaştırmak, hem bölgesel hem de uluslararası güncel konuları konuşmak niyetinde. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’nin Rusya’ya yönelik ABD ve AB gibi hareket edemeyeceğini ve Moskova’nın bölgesel ve küresel sorunların çözümü sürecinin dışında tutulmasının doğru olmadığını söylemesi bir rastlantı değil. Moskova da aynı şekilde, Ankara’nın acil bölgesel ve uluslararası sorunluların çözümünden ihraç edilmemesi gerektiğini düşünüyor. Oysa Batı’nın politikasında bu eğilimi gözlemliyoruz.
Kısaca, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler gerçekten de stratejik ittifaka dönüşüyor.