İran’ın IŞİD terör örgütüne karşı mücadeleye destek veren ilk ülke olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Tahran, Bağdat’a IŞİD ile mücadelede yardım etti ve etmeye devam ediyor. İran’ın Irak’a destek vermesi, hangi koşulların ürünü?
Siyaset uzmanı ve doğubilimcisi Vladimir Sajin, konu ile ilgili görüşlerini Sputnik Haber Ajansı ile paylaştı.
Son günlerini yaşadığımız 2014 yılı, birkaç ülkede silahlı çatışmanın patlak vermesi ile akıllarda kaldı. Bunlardan biri olan, en katı çatışmalar Irak ve Suriye topraklarında ortaya çıktı. Bir süredir bu ülke topraklarında "Halifelik" kurduğunu ilan eden İŞİD terör örgütüne karşı zorlu bir mücadele başlatıldı. Tüm dünya, kendi ortaçağ düzenlerini yerleştirmeye çalışan, kana susamış, insanlara çeşitli şekillerde zulmeden mücahitlerin eylemleri karşısında şaşkına döndü.
Vladimir Sajin konuşmasına, “IŞİD son verilere göre, sadece Suriye topraklarında kadın, yaşlı ve çocuklar dahil 2 bine yakın insanı infaz etti. Ayrıca, çatışmalarda ele geçirilen 500’den fazla esir de teröristler tarafından infaz edildi” ifadeleri ile devam etti.
Mücahitler, Irak hükümet birliklerinin askeri cephanelerini ele geçirdi, Irak ve Suriye bankalarındaki büyük miktarda paraya el koydular. Bu terör örgütleri, kaçakçılık yöntemleriyle ele geçirilen petrol alanlarından da gelir sağlıyor. Onları yüzlerce radikal İslamcı milyonerin finanse ettiği de, herkesin bildiği bir sır!
Lübnan, Ürdün ve Kuzey Afrika da bu terör belasıyla karşı karşıya. IŞİD teröristleri, Mısır ve İsrail’e baş kaldırıyor. Büyük finans olanaklarına sahip örgüt başları, Fas, Cezayir ve Tunus’ta uyuyan terörist hücrelerinin sayısının arttırılması için aktif bir çalışma yürütüyorlar. Hedefleri arasında, onlardan nefret eden Şii İran da var.
Bu nedenle Dünya Şiiliğinin merkezi olan İran’ın Şiilere saldırmak ve onların kutsal yerlerini işgal etmek isteyen mücahitlerin kendi sınırlarındaki varlığı düşüncesini dahi kabul etmemesi gayet normal. Tahran bu yüzden çatışmaların ilk gününden bu yana Bağdat ve Iraklı Kürtlere IŞİD'e karşı mücadelesinde yardımcı oluyor.
Bugün özellikle iyi donanımlı ve eğitimli 800 bin silahlı askeri güce sahip olan İran, IŞİD için gerçek bir düşman konumunda bulunuyor. Diğer bir önemli durum ise İran’ın 8 yıl Saddam Hüseyin rejimi ile mücadele etmiş olması ve Irak’ın toprakları ile ilgili objektif verilere sahip olmasıdır. Şüphesiz ki İran'ın orada iyi bir istihbarat ağı bulunmaktadır. Savaş tiyatrosu, onlara yabancı değil. İran askerlerinin mücadele ruhu, IŞİD fanatiklerine boyun eğmeyecektir.
Sajin durumun gölgelendirildiğini, IŞİD ile silahlı mücadele eden güçler arasında koordinasyon bulunmadığını düşünüyor. Tabii ki, Irak’taki çatışmalarla daha çok bağlantılı olan ülkelerin çıkarları farklılık göstermekte. ABD’nin Irak’ın geleceği konusunda kendi görüşleri bulunurken, İran komşu ülkedeki nüfuzunu paylaşmaya hazır değil. Türkiye, Kürt sorunundan dolayı kaygı duyarken, Suriye iç çekişmelere dalmış bulunuyor. Suudiler ise başka hesaplar peşinde. Bununla beraber tüm bu ülkelerin kendi aralarında karmaşık ilişkileri bulunuyor.
Ancak, bu ülkelerin hepsi ve genel olarak dünya toplumunu, etnik, dini, siyasi farklılıkların ötesinde, 21. yüzyıl medeniyeti için gerçek tehdidin ortadan kaldırılması için birleşmek zorunda. Bu zafere kadar kişisel ve siyasi sorunların ertelenmesi gerekiyor.