Türkiye Cumhurbaşkanı, mayıs 2016’da Rusya Ana Camisinin açılış töreninde Ravil Gaynutdin’in şeref konuğu olarak hazır bulunma davetini kabul etti. Recep Tayyip Erdoğan, Rusya müslümanlarının onur konuğu olmak kendisi için şeref kaynağı olacağını kaydetti.
Bu haberin sıradan kronolojik bir tesadüf eseri olması olasıdır. Ama haber, Moskova’da düzenlenen yıllık basın toplantısında Vladimir Putin’in, Rusya dış politikasının Doğu istikametinde gelişeceğini açıklamasından ve Türkiye’yi stratejik ortak adlandırdıktan sonra alındı. Moskova, “Güney Akım” gaz boru hattını Türkiye istikametinde geliştirme kararını işte bu şekilde izah etti.
Bu bağlamda uzmanların birçoğu, böylece Türkiye’nin bölgede jeopolitik durumdan başka, dünya politikasında da mevzilerini kesinlikle sağlamlaştırmış olduğunu kaydetti. Örneğin AB ile olan ilişkilerinde. Çünkü halihazırda AB Ankara ile ilişkiler stratejisine değişiklikler yapmak zorunda kalacak. Şunu da kaydetmek gerek ki, birbiri arkasından Türk başkentini ziyaret eden AB dış politika ve güvenlikten sorumlu baş komiser F.Mogerini, AB Avrupa politikası ve iyikomşuluk komiseri Y.Han, AB insancıl yardım ve krizleri yönetim komiseri H.Stilianidis, ayrıca İngiltere Başbakanı D.Kemeron, Türk gazetelerinden birinin yazdığına göre, “yeni bir Türkiye gördüler”. Üstelik Türk-Rus ilişkilerinin startejik ortaklar yüksek düzeyine çevrilmesi dolayısıyla jeopolitik mekanda meydana gelen yeni süreçleri kendisiyle görüşmeye hazır olmadıklarını gördüler. Dahası da var. Brüksel, “AB’ne bütünleşmesi için daha 4-5 yıl beklemesini teklif etti. Türk diplomatlarının, AB uyumlu olması amacıyla Putin’in Türkiye’ye daha sık gelmesini şaka olsun diye istemeleri bir rastlantı değil.
Bir olguya daha işaret etmek gerek. Hayatta olduğu gibi, büyük politikada dostluk “tutkulu aşka” hemen dönüşmüyor. Bu yüzden şimdiki aşamada Moskova ve Ankara’nın çeşitli nedelerden dolayı manevra yaparak, artan ticari-ekonomik işbirliğini küresel jeopolitik ve ekonomik çıkarlara çevirmeye çalıştıklarını zannetmek olası. Kayde değer şey şu ki, kararlı Ankara Moskova ve Brüksel arasındaki çelişkilere karışmıyor. Moskova da aynı şekilde davranıyor. Bu olay Batı’yı yeni eylem senaryolarını hazırlayarak Türkiye ve Rusya’ya teklif etmeye zorluyor. Bunun nasıl olacağı yakında belli olacak. Her neyse, iki ülke bundan önce hiç olmadığı kadar yüksek düzeydeki diyalog için hazır olduktan başka, kendi ulusal çıkarlarını savunmak yeteneğinde.