EKSEN

‘Küresel Güney’ kavramı, Çin’e düşünsel bir ittifak kazandırdı’

Gazeteci Kamil Erdoğdu’ya göre Kuşak ve Yol projesi ile birlikte Çin diplomasisine giren ve tüm dünya ile iş birliği öngören ‘Küresel Güney’ kavramı, Çin’e ‘düşünsel bir ittifak’ kazandırdı. Erdoğdu, bunun Çin’in temel stratejisi olduğu görüşünde.
Sitede oku
1990’lı yıllardan bu yana ticaret ve insan hakları ekseninde şekillenen ABD-Çin ilişkileri, günümüzde yapay zeka tabanlı teknolojik güç savaşı ve Tayvan üzerindeki stratejik hakimiyet mücadelesiyle yeni bir boyuta evriliyor. Pekin ve Washington arasındaki geleneksel tartışmalar, gümrük vergileri gündemi ile ABD’nin Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde Çin’i rakip görmesi gibi gelişmelerden ötürü yerini ekonomik ve askeri gerilimlere bıraktı.
Elinde nadir toprak elementleri kozu bulunan Çin, Kuşak ve Yol projesi üzerinden tüm dünya ile iş birliği öngören ‘Küresel Güney’ kavramını da diplomasisine yerleştirdi. Özellikle teknoloji ve mühendislik alanındaki atılımlarıyla ABD’yi geride bırakan Çin, diplomatik stratejisinde ‘zamana yayılmış çözüm’ yöntemini önceliklendiriyor.
Rusya ile kurulan stratejik yakınlık ve Latin Amerika’da beliren yeni kriz potansiyelleri Washington’ın Çin’i ‘çevreleme’ politikasının sınırlarını zorlarken Türkiye açısından ise bu denklem, Uygur meselesi ve ekonomik yatırımlar ekseninde hassas bir denge politikasını beraberinde getiriyor.
Çin’in bu yılını ve diplomatik anlamda yaşadığı gelişmeleri Gazeteci Kamil Erdoğdu ile konuştuk.

‘Çin ile ABD arasındaki bilek güreşi yapay zeka alanında’

Kamil Erdoğdu’ya göre Çin-ABD ilişkilerinde rekabet, yapay zeka alanında ediliyor. Erdoğdu, bu anlamda iki ülke arasındaki mücadele alanlarının ‘yeni bir boyut’ kazandığını savunuyor:
“1990’lardan beri Çin’i izliyorum. Çin-Amerika ilişkileri dünyada izlenirdi ve gündem değişmezdi. ‘Sorunlar’ listesi çıkardı, ticaret açığı, Tayvan ve insan hakları gibi gündemler işlenirdi. İnsan hakları diye bir gündem kalmadı, eskisi gibi gündeme getirilmiyor. Her sene ABD Dışişleri Bakanlığı ‘İnsan Hakları Raporu’ yayınlar hemen ertesinde Çin Dışişleri Bakanlığı da ‘ABD’nin İnsan Hakları Sicili’ adıyla Amerikan kaynaklarına dayanarak bir rapor yayınlardı. Bu konuda atışmalar yaşanırdı. New York Times yazarı Thomas Friedman eylül ayında bir yazı yazmıştı. Yazısında Çin ve Amerika’nın şu anda asıl bilek güreşini yapay zeka alanında yaptığına değinmişti. İki ülke arasındaki çelişkilerin mücadele alanlarına yeni bir boyut geliyor. Friedman bu konuda iki ülkenin de uzlaşmak zorunda olduğunu, iki ülkenin bu konudaki düşmanca atılımları göğüslemeyeceği görüşünde.”

‘Tayvan gündemi Japonya ile de krize yol açtı’

Çin-ABD ilişkilerinde Tayvan’ın kritik bir başlık olduğunu vurgulayan Erdoğdu, Japonya’nın da denkleme dahil olduğunu vurguluyor. Erdoğdu’ya göre Çin, politikalarında enerji talebini önceliyor:

“‘Çin ile Amerika Tayvan sorunu nedeniyle bir gün sıcak çatışmaya girebilir’ ifadesi Dışişleri Bakanlığı’nın dergilerinde yer almıştı. Bu ifadeyi başka hiçbir konuda görmedim. Çin için kırmızı çizgiden daha fazla anlam taşıyor. ABD, Türkiye ve dünyanın büyük bir çoğunluğu, Çin ile diplomatik ilişki kurarken ‘Dünyada tek bir Çin vardır, Tayvan Çin’in parçasıdır’ şeklinde sözleşmeye imza atarlar ve Tayvan ile resmi ilişkiler kurmayacaklarını taahhüt ederler. ABD bunun ardından ‘Tayvan’ı Koruma Yasası’ çıkararak silah satışına devam ediyor. Diğer Batılı ülkeler de denediler bunu ve geri adımlar attılar.

Trump’ın ikinci dönemiyle birlikte kavga ekonomiye kaydı. Yüzde 125-145’lere çıkan tarifeler, nadir elementler konularına kaydı. ABD-Çin ilişkilerinden bahsederken 90’lı yıllardan bir makale aklıma geliyor. ‘Çin ile ABD arasındaki ilişkiler sıfırlanırsa ne olurdu?’ senaryolarından bahsedilirdi. Çin’in ikili ilişkilerden kazandığı ve hala devam eden ticaret fazlasının olduğu ama kesildiği an ABD’de 300 bin kişinin işsiz kalacağı şeklinde bir öngörü vardı. Tayvan konusu sadece ABD ile değil Japonya ile de krize yol açtı. Takaiçi Sanae, ‘Tayvan’a müdahale olursa bu Japonya’nın güvenliği için de tehlike olur ve Japonya bu duruma müdahale edebilir’ şeklinde ifadeler kullandı. Daha sonra varsayım olarak söylediğini ifade etse de geri adım atmadı. Karşılıklı uçuşlar, konserler iptal edildi ve bir kriz yaşandı. ABD’nin son strateji belgesiyle ilgili değerlendirmelerde ABD’nin Orta Asya’yı ve Afrika’yı ikinci plana atarak Çin’in içini rahatlattığı ancak Latin Amerika’yı yeni bir kriz bölgesi olarak gördüğü yönünde görüşler var. Çin’in şu an dünyadan beklediği şey enerji. Enerjinin düzenli akmasını istiyor.”

‘Çin’de mühendislik ABD’yi geçmiş durumda’

Kamil Erdoğdu, Çin’i ‘çevreleme’ politikası izleyen ABD’nin teknoloji alanında Çin’in gerisinde kaldığını düşünüyor. Erdoğdu’ya göre ‘iç pazarı kendisine yeten’ Çin, ABD’yi düşman görmüyor.

“Orta Asya’da sorun gözükmüyor ama Venezuela ile krizler ufukta görünüyor. Kritik iki ülke daha var bunlar Rusya ve Hindistan. Trump, Rusya’ya karşı yakınlaşma stratejisi izliyor fakat Ukrayna kriziyle başlayan süreçte Çin, Rusya’nın ‘kalbini kazandı.’ Bu devam edecek.ABD, Uzak Doğu ve Kore Yarımadası’ndaki ile Japonya’daki etkisini sürdürecek. Bu ABD’nin Çin’i çerçeveleme politikasının bir uzantısı. Buna Avustralya’yı da dahil etme girişimleri var. Çin de özellikle Kuşak ve Yol politikasıyla birlikte bambaşka bir adım atmış oldu. ‘Çin’in ülkelere kredi tuzağı kurduğu’ yönündeki iddialar kayboldu. Çin’in de çıkarları var ancak hegemonyacılığı değil ‘çok kutupluluk’ ifadesini öne çıkarıyorlar. Karşılıklı yarar vurgulanıyor. Bunu pratikler gösterecek ama Çin’in diplomasi söylemi Soğuk Savaş Dönemi’nden gelen söylemden çok daha farklı.

Teknoloji yeni bir mücadele alanı. Çin, eğitimde ağırlığı teknik dallara vererek bir ilerleme kaydetti. Türkiye’de sosyal bilimler daha ağırlıklıdır eğitimde, diplomalı işsizler yetiştiriyoruz. Ancak Çin’de mühendislik ABD’yi çoktan geçmiş durumda. Çin’de daha önce görev yapmış diplomatlar ‘Çin’in gündeminin değiştiğini’ söylüyorlar. Çin’in gündemi değişti, bambaşka bir dünya yaşıyorlar. Cep telefonuyla, robotlarla yaşamak hayatın bir parçası.Çin daha önce ihracata çok bağımlı bir ülkeydi. Artık kendi iç pazarı kendisine yetiyor. Tayvan aslında Amerika’nın elinde kalan tek şey ve ‘Bunun neresinden tutarız?’ derdinde. Tayvan-Çin iç savaşında savaşan parti bugün Çin ile birleşme yanlısı. Çin, Çinli olmanın avantajını kullanmaya çalışıyor. Çin’de şu an ABD’yi düşman gören bir anlayış olduğunu düşünmüyorum. 1990’ların Çin’ini düşününce şu an çağ atladılar. ‘Çinliler yabancılarla evlenip kapağı yurt dışına atmaya çalışırlar’ görüşü vardı. Bu trafik tamamen tersine döndü, şu an yabancılar kapağı Çin’e atmaya çalışıyor.”

‘Çin-Türkiye ilişkileri güven inşa etmiyor’

Çin’in Türkiye ile kurduğu ilişkilere de değinen Erdoğdu’ya göre Uygur gündeminde iki tarafı da kırmamaya çalışan Türkiye, daha ‘atak’ olmalı. Erdoğdu, ilişkilerin bu haliyle bir güven politikası inşa etmediği görüşünde:

"Türkiye’nin sorunu Tayvan değil, Uygur. Türkiye dikkatli bir tavır izliyor, iki tarafı da ‘kırmamaya’ çalışıyor. Bu ilişkilerde büyük sorun açmıyor ama güven politikası da inşa etmiyor açıkçası. Manisa’da elektrikli otomobil yatırımının Macaristan’a kaydırılacağı konuşuluyor. Bizim daha atak olmamız gereken konularda bunu yapamadığımız yönünde görüşler var. Manisa Belediyesi’nin muhalefette olmasının hükümeti cezbetmediği şeklinde de görüşler var. Çin’den bu anlamda faydalanamadık. Tayvan konusunda Türkiye-Çin arasında sıkıntı yok. ABD’nin stratejilerinin kendilerine ne derece yarar getirdiğini bütün Avrupa tartışıyor. Bizim de buna benzer bir tartışmayı yaşamamız gerekiyor diye düşünüyorum.

Liderler ekim ayında buluşmuştu. Sorunlar çözülmedi, ertelendi. Çin, son ana kadar çatışmayı hiçbir zaman tercih etmez. Çin bu konuda sabırlı olacaktır. Çatışma iki tarafa da fayda getirmeyecek. Tayvan, Çin’in tarihiyle ilgili bir sembol ifade ediyor ve bu yüzden anlamlı. Buradaki durum bir Kuzey Kore - Güney Kore değil. 1990’ların sonunda benzer tartışmalar Hong Kong – Makao için de yapılmıştı. Orada da ilhak yoktu, anlaşma gereği Çin’e dönen topraklardı. İngiltere orada görev yapacak valiyi Londra’dan atamıştı daha sonra ‘seçimle gelsin’ tavsiyesinde bulunmaya kalktı ancak bu da gündemde değil. Diplomasi krize girer ancak her şeyin masada çözüleceğini düşünüyorum. Tayvan konusunda çatışma beklemiyorum. Savaşacak olan iki Çin olmuş olacak Çin de bunu tercih etmeyecek. Çin’in diplomasisine Kuşak ve Yol ile birlikte ‘Küresel Güney’ kavramı girdi. Çin düşünsel anlamda büyük bir ittifak kazandı. Küresel Güney kavramı, kendilerince makul olan durumlarda bütün dünya ile iş birliği yapmayı öngörüyor. Çin’de ‘Sorunlar kenarda dursun, ilişkileri ilerletip sorunları zamana bırakalım’ temel bir stratejidir. Bu stratejinin ABD ile bile geçerli olacağını düşünüyorum. Çin merkezli bir çatışmanın olacağını şimdilik beklemiyorum.”

Yorum yaz