Avrupa Birliği'nde karbon ayak izi raporlaması, 1 Ocak 2026 itibarıyla Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kapsamında zorunlu hale geliyor. Bu tarih itibariyle çimento, demir-çelik, gübre, alüminyum, elektrik ve hidrojen gibi karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren firmalar, ithalat işlemleri sırasında ürünlerinin üretim kaynaklı emisyon verilerini detaylı biçimde beyan etmekle yükümlü olacak.
1 Ocak itibarıyla AB’de ithalat edilen ürünlerin karbon emisyonları değerlendirilecek ve bu emisyonlara göre vergi uygulanacak. Böylece yüksek karbon emisyonu olan ürünler daha yüksek maliyetlerle karşılaşacak.
AK Parti için hazırlanan bir çalışmada Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın Türkiye’nin dış ticaretinde önümüzdeki 10 yıl boyunca etkileyeceğine dikkat çekildi. AB’nin karbon fiyatlaması yalnızca kendi üreticilerine değil ithal ürünlere de yansıtma kararı, Türkiye’nin özellikle demir-çimento, alüminyum ve gübre gibi karbon yoğun sektörlerdeki ihracatını doğrudan maliyet temelli bir dönüşümle karşı karşıya bırakabileceğine vurgu yapıldı.
Araştırmaya göre bu uygulama ile karbon yoğun sektörlerde maliyetlerin yüzde 10 ila yüzde 20 aralığında artabileceğine ilişkin teknik öngörülerin bulunduğu belirtilerek, Türkiye’nin AB’ye yönelik ihracatında ortaya çıkacak rekabet baskısının kısa sürede görünür hale geleceğini de ifade edildi.
AK Parti’nin masasında yer alan raporda vatandaşların Avrupa Birliği’nin karbon vergisi uygulamasının amaçlarına ilişkin görüşler de soruldu. Araştırmaya katılanların yüzde 30,6’sı ‘Türkiye gibi ülkeleri baskı altına almak’ görüşünü paylaştı. Katılımcıların yüzde 16,3’ü ‘çevreyi korumak için’ görüşünü paylaştı. Katılımcıların yüzde 13,1’i ise ‘Avrupa kendi sanayisini korumak istiyor’ değerlendirmesini yaptı.