‘ABD, Venezuela’ya yaptığı yatırımın karşılığını misliyle aldı’
“ABD’nin Venezuela’ya savaştan ziyade bir saldırı gerçekleştirebileceğini düşünüyorum. Trump pazarlık kozunu kullanmayı gelenek haline getirdi. ABD’nin elinde muazzam bir güç var. Havadan bombardımanla Venezuela’yı teslimiyete zorlamayı deneyecektir ama bütünlüklü bir savaşa girişebileceğini sanmıyorum. Venezuela toprakları savaşa hazır değil, ABD’nin de hazırlık yapmadığını görüyoruz. ABD, Chavez’in iktidara gelmesiyle ABD karşıtı noktaya gelen Venezuela’ya beş defa darbe girişimi denedi. Bunların başarısız olması bir daha denemeyeceği anlamına gelmiyor.
Venezuela’nın kolay lokma olacağını sanmıyorum. ABD, 99’da Chavez’in iktidara gelmesiyle Venezuela’yı kuşatmaya başladı. Venezuela’nın sürekli daha fazla sıkılan bir boğazı var. Özellikle Kolombiya hattına bir göç yaşandı, ilginçtir ki örneğin Suriye’yi çökertmek kolaylaşmıştı; ama Venezuela’da bu plan tutmadı. Yüzde 3 bin 500’lerin üzerine çıkan bir enflasyon oldu ama şu an orada enflasyon Türkiye’den daha düşük. Çin’in Venezuela’ya ticaret yapmaktan kaynaklı bir faydası var ama bu Venezuela ekonomisini yukarı çekecek bir yardım değil. Çin’in genel tavrı da bu değil. Çin bir Sovyetler Birliği değil. Çin’in Sovyetler Birliği’nin boşluğunu doldurduğu düşünülür ama Çin’in böyle bir stratejisi yok. Ambargolarla boğulmuş bir ülke Venezuela ve Chavez öncesi herhangi bir ihracat kalemleri yoktu. Çin buna bir soluk borusu oldu. Venezuela da aynı şekilde Çin’in soluk borusu oldu. Çin; petrol açığını İran, Rusya ve Venezuela petrolüyle kapattı. Venezuela üzerinden Çin’in Latin Amerika’ya yayıldığı bir atmosfer de yaşadık.
Tek başına Çin’in yardımları Venezuela’daki bu toparlanmayı analiz etmek için yeterli veri sunmaz. Latin Amerika, ABD’nin ‘arka bahçe’ olarak da baktığı bir coğrafya. Monroe Doktrini tam da Latin Amerika hattında oturuyor. ABD, Latin Amerika’yı kendi toprağı olarak görüyor. Bu bölgenin ABD karşıtı bir pozisyon almasını hazmetmeyeceklerini belirtiyorlar. Trump’ın Venezuela’ya verdiği bir şey yok. Aldığı verdiğinin misliyle fazlası. Venezuela’nın altyapısında ABD’nin katkıları olmuş olabilir ama bu katkıdan milyon kat fazlasını götürdüğünü de biliyoruz.”
‘ABD’nin amacı Latin Amerika’yı yeniden Monroe Doktrini eksenine çekmek’
“Latin Amerika coğrafyası ABD’nin at koşturduğu, yüz binlerce insanı katlettiği bir coğrafyaydı. Uyuşturucu ticaretinde Venezuela’nın payının olmadığına ilişkin dört tane CIA raporu vardı. CIA’ın yıllık tahminleri 1,2 trilyonluk uyuşturucu ticareti yapıldığı yönünde ama bunun yüzde 1’inden azı Venezuela üzerinden gerçekleşiyor. Bir devlet yönetimi yüzde 1’in altında gerçekleşen bir ticareti isteye de engelleyemeyebilir. Venezuela’nın yüzde 85’i orman o sebeple de sınır kontrolü oldukça güç. Yine tam da bu sebeple uyuşturucu ticareti için avantajlı değil. Buranın asli pazarı ABD idi, ABD’ye ulaşılması için Meksika sınırının kullanılması gerekiyordu. Uyuşturucu işinin yalan olduğu, Trump’ın buraya bilendiği ortadaydı. Trump’ın yeni metni çıkmadan önce Pentagon bir rapor sunmuştu. Bu toplantıda kabul edilen rapor ‘Çin’in ayağını kesmeliyiz ama Çin’i doğrudan karşıya almak yerine ticaret yaptığı hatları kesmeliyiz’ görüşündeydi.
Rapor, Latin Amerika’nın Venezuela merkezli bir biçimde hedef alınacağı, Çin ve Rusya’nın buradan çıkarılacağı yönündeydi. Monroe Doktrini’nin yeniden canlandırılması, Latin Amerika’nın yekpare biçimde ABD’ye tabi hale getirilmesi nihai olarak ABD’nin amacı. Aynısını Bolivya’nın lityum yatakları için yapmıştı. Çip teknolojisinde gerekli olan materyallerin özünde lityum çok önemli bir cevher. Bolivya’daki darbe girişimini arkasında bu vardı. Venezuela’da da bu tarz girişimler oldu. Küba’ya yönelik ABD yaptırımlarında gevşeme olmuş gibi gözüküyordu ama geri dönüş oldu. Venezuela’dan Küba’ya giden bir petrolü çalmak deniz korsanlığıdır.
Dünyada ABD’nin istemediği güçlerin başında Küba geliyor. ABD, Latin Amerika’daki solcu ataklarını da Küba’ya bağlıyor. ABD, kendi perspektifinden bakıldığında 75-80 yıldır burnunun dibindeki bu çıbanı öldüremiyor. Petrol, Küba’nın en büyük eksikliklerinden biri. Küba yeraltı kaynakları konusunda fakir bir ülke. ABD’nin oraya turist olarak gidenlere vize vermemek gibi bir dizi hamlesi var. Bu, Küba’yı soluksuz bırakma üzerine kurduğu bir politika. Kolombiya da Meksika da Brezilya da hedeflerinde.”
‘ABD, Venezuela’daki muhalefeti kendi çıkarları doğrultusunda şekillendiriyor’
“Öte yandan Venezuelalı ‘muhalifler’ ABD’nin doğrudan yetiştirdiği insanlar. Küba’da ya da Venezuela’da bir muhalif, ABD bayraklarıyla rahatça dolaşabiliyor. ABD ile olan ilişkileri ‘meşru.’ Venezuelalı muhalif lider Maria Corina Machado’nun ‘İsrail ya da ABD gelsin bizi Maduro’dan kurtarsın’ çıkışına şaşırılmıştı örneğin. Bu bizim için biraz anlaşılmaz çünkü bizim ABD ile ilişkilerimiz perdeli ilerliyor. Latin Amerika’da ‘ABD burayı işgal etsin’ diyen liderler çıkabiliyor ve bu liderler toplumdan destek buluyor. Direniş de ABD için çalışma adımları da çok keskin. ABD de pervasız davranabiliyor. Uluslararası camiadan ABD’yi durdurabilecek bir tepki zaten yok. Venezuela’yı zayıf halka olarak görüyorlar. Sanayisi, doğru düzgün tarımı olmayan bir ülkeden bahsediyoruz. ABD için Venezuela’nın boğazını petrol üzerinden sıkmak çok daha uygulanabilir bir proje. Kaçak da olsa petrol ticareti yapılabiliyor. Rusya ve İran bunu yapıyor ama Venezuela gibi ABD’nin burnunun dibindeki bir ülkenin bunu yapma olasılığı zayıf.
Küba da boğazı sıkılan ülkelerden biri. Doğrudan bir müdahale beklemiyorum ama Küba’yı yoksullaştırma stratejileri var. Şimdiye kadar bir işe yaramadı ama bu tablo uzun yıllara dayanıyor. Venezuela’da ya içerden bir darbe deneyecekler ya da boğazını sıkarak çözülmesini bekleyeceklermiş gibi gözüküyor. Chavez öncesi Venezuela, boğazı sıkılmış Venezuela’dan daha kötü bir durumdaydı. Dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olan ama sadece 70 küsür doktor olan bir ülkeden bahsediyoruz. İnsanların çoğu gıdaya erişemiyordu.”