‘ABD çok kutuplu dünya düzenini kabullenirken Avrupa’yı iktidarı kaybetme korkusu sardı’
“Uluslararası ilişkiler konusunda önemli bir boyut. Şimdiye kadar başat rolde Amerika vardı, tek kutuplu dünya düzeni devam ediyor. Demokrasi, insan hakları, serbest piyasa ekonomisi gibi politikaları dünyaya yaymak istiyorlardı. Belgede Amerika’nın çok kutuplu dünya dengesini kabul ettiğini görüyoruz. Belgeyle tek taraflıdan çok kutupluya doğru geçiş kabul edildi. Kendisinden başka, kendisi kadar güçlü ülkeler olduğunu kabul ediyor. Trump’ın davranışları da ‘Çok göç aldık, karmaşık bir halk yapısına sahibiz kendi içimizde düzeltelim’ yönündeydi. Belgede ‘teknolojik üretim boyutları’, ‘teknolojik yarışma’ ve ‘endüstriyel üretim’ gibi laflar öne çıkıyor. Birtakım çatışma ve askeri boyutlardan bir rekabet boyutuna geçiliyor. Trump izole bir duruma geçmeyeceğini ifade ediyor.
Yalnız kalan Avrupalılar İspanya ve Portekiz gibi ülkelerle görüşüyor ancak onlar ekonomik açıdan Avrupa için çok önemli ülkeler değil. Trump’ın askeri üretimine bile katılmayacaklarını söylediler. ABD kendi çevresi içinde başat bir boyut oynamak istiyor. Güney Doğu Asya çok önemli. Avrupa önemini kaybetmiş bulunuyor. Avrupa, Amerika için İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendi ürettiği malları satacak yer olması açısından önemliydi. Avrupa’yı canlandırdı, komünizmle yönetilen Rusya vardı. Buna karşı bir yapı oluşturdu. Yapı içinde de önemli silah satışları yaptı ve bundan da zenginleşti. Pentagon büyüdü. Savunma Bakanlığı’nın adı ‘Savaş Bakanlığı’ oldu.
Donald Trump bir iş adamıydı. Bu adamı uluslararası ilişkiler ya da hukuk profesörü değil işletme ve pazarlama profesörü incelemeli. Bir pazarlamacı gibi davranıyor. Durumu olaylara göre belirliyor. Yüzde 300 gümrük koyacağını söylüyor, Çin cevap verince gümrük vergisini indiriyor. Rusya’yı da MAGA sisteminin içinde görüyor. Avrupa’nın yeni yöneticileri zayıf, kendi ülkelerini koordine edemiyorlar. Onların rakibi olan sağ gruplar iktidara gelsin istiyorlar. Avrupa’nın ‘aşırı sağ’ dediği gruplar da gereksiz savaştan, Amerikan petrolünü almaktan, göç almaktan, bu göçü de birtakım insancıl boyutlar içinde görmekten ve bu yüzden sosyal yapılarını, kültürlerini ve ekonomik boyutlarda gerilemeyi gören insanlar. Kendi siyasal güçlerini korumayı önemsiyorlar. İktidara kim gelirse gelsin dolaylı cümlelerle aynı şeyi yapıyor. Bir Alman bakan ‘Seçmenlerim barış isteseler de bu olaya karşı sonuna kadar savaşacağım’ diyor. Kamuoyunun istediğini yapmalılar. Olayı analiz ettiğin şekilde yönetirsen faşist rejime geçmiş olursun. Maalesef demokrasilerde böyle bir durum var. Seçilen insanlar kendilerini ilahi bir durumda görüp kendi görüşleri açısından olaylara yaklaşıyorlar.
Avrupa’daki durum da bu. Savaş biterse seçimlere gidilecek ve iktidarı kaybetme korkusu var. Barış olursa ekonomik açıdan ülkeler başka ülkelerle iş birliğine gidecek. Almanya-Rusya iş birliğinin olabileceğini düşünüyorum. Geniş topraklar, geniş kaynaklar, Alman teknolojisi ile birleşen bir yapı ve kültürde de fazla bir fark yok. Trump’ın ‘zayıf yöneticiler, kendi sosyal yapılarını yok ediyorlar, keşke sağ yönetimler gelse’ teşhisi doğru. Asıl endüstriyel rekabeti öne çıkarıyor.”
‘Trump Çin’i dengelemek için yeni bir ‘Asya İttifakı’ kurmak istiyor’
“Trump, Güneydoğu Asya’da bir strateji istiyor. Bu stratejide de Avustralya, Japonya, Filipinler ve Rusya olsun istiyor. Bu bölgenin Çinleşmesini önlemek istiyor. O bölge sarı ırkların bulunduğu bölge ve çok gelişiyorlar. Trump, Şi Cinping ile Avrupalı meslektaşlarına göre daha yakın. Bu bizim için yeni bir yapı. Aynı şekilde Trump Orta Doğu’daki karmaşayı da bir an evvel çözmek istiyor. Türkiye’ye ‘sen buradaki dengeyi koru’ diyor. Kamuoyuna bir boyut vermek lazım.
Bir Gazze tutkunluğu var. Amerika ile dostuz ancak Amerika’nın dostu İsrail ile geçinemiyoruz. Amerika, İsrail’in Orta Doğu’da istediğini yapmasına izin veriyor. Türkiye de kendi iç politikası açısından bu boyutu devam ettiriyor. İşin mezhepsel boyutunun içinde Katar da var. Diğer Arap ülkeleri bu sorun çözülsüni istiyor. İran da Gazze ve İsrail’i tutturarak imajını güçlendirmeye çalışıyor. Uluslararası alanda Trump sonrası bu strateji devam edecek mi bilmiyoruz.”
‘Avrupa, Ukrayna krizindeki konumunun ekonomik ve jeopolitik faturasını ödüyor’
“Avrupalıların niye hayal kırıklığına uğradıklarını anlamıyorum. Eskiden Doğu Avrupa ülkelerine ‘Sovyet Uydusu’ derlerdi. Meğer kendileri Amerikan uydusuymuş. Bu ortaya çıktı. Aslında bu savaş daha önceki yöneticilerin de seçim kazanmak yönünde bir politikasıydı. NATO’nun genişlemesi, seçim zamanlarında oluyor. Trump, ‘Kendi yapımızı dünyaya empoze etmeyeceğiz’ diyor. ‘Biz karışmayacağız, çok paralar harcadık’ diyor. Örneğin Araplarda demokrasi politikası olmuyor çünkü tabanlarında böyle bir kültür yok. Mezhepler birbirine girdiği için bu yapı başka bir şey doğuramıyor. Amerika’ya giden etnik yapıları farklı pek çok insan ‘Ben Amerikanım’ diyebiliyor ancak Avrupa’da bu yok. İstediğiniz kadar demokrat olun Avrupa’da da Orta Doğu’da da herkes kendi devletini kurmak istiyor. Avrupa Amerikan petrolünü alıyor ancak bu Rus petrolünden daha pahalı. Ukrayna, Rusya’yı zor durumda bırakmak için Almanya petrol hattını bombaladı ve Alman ekonomisini mahvetti. Meğerse Almanya’nın başat olması ucuz enerji almasıymış.
Avrupalılar, Amerika’nın Orta Doğu’da yaptığı rejim değişiklikleri sebebiyle göç aldılar. Kuzey Afrika’dan, Asya’dan ve Orta Doğu’dan göç aldılar. Buraları destabilize edenler kendileri. Biz de Suriyelileri Amerikalılara borçluyuz örneğin. Bu tabloda hem kültür hem ekonomik yapı değişiyor. İngiltere, Fransa’ya ‘Kimse sınırı geçmeyecek, bunu önleyeceğiz’ diyor örneğin. Avrupa’nın silah üretmesi de gerekiyor.
Aslında kalkınmalarının nedeni Amerika’nın silahlanmayı üzerine alması ve askeri gücünü Avrupa içine yayması. Avrupalılar araba gibi üretimlerde zenginleşti şimdi bir de silah üretecekler. Silah ürettikleri zaman sosyal yapı sağlık yapısı eğitim yapısı geriye doğru gider. Silah üretmek çok pahalı bir olaydır. Pentagon bunu ülkelere ‘Bunu alacaksın, şunu alacaksın’ diyerek yaptırıyordu. Trump, Avrupa’dan gayrisafi milli hasılasının yüzde beşi kadar silah üretmesini istiyordu. Bu, 4 trilyon 266 milyar dolar ediyor. Türkiye’ye de 75 milyar dolarlık bir kısım düşüyor NATO ülkesi olarak. F-35’lerden ümidimizi kestiğimiz için Eurofighterları aldık. Ben de ‘Kimi düşman olarak görüyoruz?’ diye soruyorum. Bu uçakların bilgisayar yapılarını biz oluşturmadığımız için bunlar Yunanistan’a ve İsrail’e ateş etmeyecek. İran’a Rusya’ya ateş edebilir.
Amerika’dan İngiltere’den aldığımız uçaklar ateş etmiyor ne olacak? İngiltere, Almanya, Finlandiya Başbakanı geliyor ve NATO’nun doğu kanadının güçlendirileceği söyleniyor. Bu savaş Trump sonrasında da devam edecekse Türkiye Rusya ve Çin’e karşı savaşa mı girecek? Türkiye barış gücü olarak gider ancak hiçkimse barış istemiyor. Durumu bayağı tehlikeli olarak okuyorum.”