‘Önceki doktrinlerden büyük bir kopuşu gösteriyor’
“Bu tür belgeler bağlayıcı değil. Bunu Trump yazmadı, okuduğunu dahi zannetmiyorum ancak Trump’ın zihniyeti, ruhu, söylemleri metne sinmiş. Buna benzer hiçbir belge başkanların tutumunu bu kadar yansıtmıyor. Trump’a belki birkaç sayfalık özet sunulmuştur ama onun 10, hatta bazı açılardan 30-40 yıldır söylediği şeyler metinde var ve metin bu açıdan önemli. Wolfowitz Belgesi ‘Tek tabancayız, öyle kalacağız, herkes büyüklüğümüzü kabul edip gelecek yüzüğümüzü öpecek’ belgesiydi. Bu pek öyle değil. ‘Her şeye karışacağız, belirleyeceğiz, ülkelerin içine de karışacağız’ gibi bir şey yok metinde.
Bu bence önceki doktrinlerden büyük bir kopuşu gösteriyor. Bu küçük bir ayrıntı değil. Akademik anlamda hegemonyadan vazgeçiliyor aslında. Daha milli bir güvenlik stratejisi kuruluyor. Medeniyet boyutu var ancak orası biraz muğlak. Oğul Bush’un ilk yaklaşımı da mütevazı politika izlemek yönündeydi ancak sonra 11 Eylül oldu. Bu açılardan bu metin daha kendi sınırlarını belirliyor. ABD; jandarmalıktan, hegemonyadan, bekçilikten vazgeçiyor. ‘Herkesi ben koruyacağım, siz de itaat edeceksiniz’ metni değil.”
“Avrupa’ya ‘Ben artık sizi savunamam, ihtiyacım da desteğim de kaynağım da yok, ben içe ve bir ölçüde de Çin’e döneceğim. Siz de bir an önce ordularınızı büyütüp harcamalarınızı artıracaksınız. Benden silah alın’ mesajı veriliyor. Avrupa’yı 80 yıldır Amerika koruyordu. NATO’nun bütün askerlerinin, planlarının, ateş gücünün yüzde 80-90’ı Amerika idi. Avrupalıların ‘Amerikasız’ Rusya ile baş etme gücü yok. O yüzden ‘Senin büyüklüğünü kabul ediyoruz’ görüşündelerdi. ABD, Avrupa’yı korumaktan vazgeçecekse neden ABD’ye ‘dayı’ desin?
Öte yandan uluslararası siyaset giderek mafyatikleşiyor. Bu tabloda Avrupa, Çin ile neden iş birliği yapmasın? İş birliği yapabilirler, aralarındaki ticari problemleri daha dostça çözme yoluna gidebilirler. Eskiden Amerika ‘Hayır yapma’ diyordu. Biden, Avrupa-Çin yatırım anlaşmasını iptal etti. ABD Avrupa’yı koruyordu ve bir karşılığı vardı. Doların rezerv para olması, uluslararası kurumlarda beraber hareket etmek gibi. Bu kısa dönemli bir şey de değil. Trump siyasete atılalı 10 sene oldu, en az üç sene de orada olacak. Bıraktığında 13 senedir Trump’ın dünyasında yaşamış olacağız. ‘Trump gidince normallere döneriz’ umutları olmayacak.
Trump, Biden’ın Çin’e dönük korumacı, çip yasaları gibi politikalarını ete kemiğe büründürdü. Ancak kısmi dönüşler olabilir ama artık burada yeni bir iklim var. Amerika’da yeni bir toplum var. Bundan sonra gelecek demokrat politikacılar, 2028’de aday olacaklar ‘Göçmenlere kapıları açalım’ diyemeyecekler. Çünkü artık burada yeni bir standart var. Trump’ın yaptıklarını bir ölçüde değiştirebilirler. Harcama, uyumları artırma yoluna gitmeleri gerek. Ancak jeton daha düşmemiş görünüyor. Trump, ‘Ben size yardımcı olmaya çalıştım ama siz anlamadınız, ne haliniz varsa görün’ işaretleri veriyor.”
‘Avrupa o yola gidebilecek mi, göreceğiz’
‘Rusya da Çin de bazı istisnalar hariç memnun olsa gerek’
“Rusya da Çin de bu belgeden bazı istisnalar olsa da memnun olsa gerek. Rusya ana tehdit olmaktan çıkıyor. İkincil bir tehdit statüsüne giriyor. Ruslar metni okuduklarında mutlu olmuşlardır. Çin de kısmen böyle. Çin vurgusu Trump yönetiminde hep vardı. ‘Asya’ya, Pasifiğe döneceğiz’ deniyordu ama bu metinde saldırgan bir dil görmüyorum.
Amerika Hitler’e, Japonya’ya karşı savaştı ve oraları dönüştürdü. Sovyetler döneminde ‘Biz burayı çevreleyeceğiz, iç çelişkilerinden ötürü zaten 40 sene sonra çökecek’ düşüncesi vardı. Amerika’nın karşıdaki rakibi dönüştürme amacı vardı. Bu metinde Çin Komünist Partisi’nin devrileceği ve Çin’in düşman edinileceği yönünde bir şey yok. ‘Çin ile teknolojik, ekonomik rakibiz’ deniyor ancak agresif dil yok. Tayvan’a da dokunuluyor ama burada da agresiflik yok. Çin’e ‘akıllı ol’ mesajı veriliyor, rekabet var, Çin’in fazla yayılmasını engelleme var. Çin ise ‘Tayvan bir gün kucağımıza gelecek’ diye düşünüyor. Afrika’daki yatırımlardan ‘sömürücü yatırımlar’ olarak bahsediliyor ama Çin’i yıkmak, yok etmek üzerine bir şey yok.
Sovyetlere karşı ‘Yahudiler var, Hristiyanlar eziliyor’ demişlerdi. Bu metinde benzer şeyler yok. Metinde Uygurlardan dahi bahsedilmiyor. Daha ‘seküler’ bir metin bu ve bence bir açıdan ilerleme olarak görülebilir.”
‘Trump, Ortadoğu ile anılmak istemiyor’
“Metin Ortadoğu için ise bir açıdan olumlu bir açıdan riskli. Trump’ın tabanında, yakın entelektüel ekibinde Ortadoğu; neocon’ların savaşları, Irak, Afganistan ve Suriye ile biliniyor. Buraya bir alerji var. Bu, Trump’ın Ortadoğu’ya müdahale etmeyeceği anlamına gelmiyor ama işgal ya da rejimi değiştirme takıntısı yok. Trump, periyodik olarak İran ile görüşebileceklerini söylüyor ve söyledikten 48 saat sonra vuruyor. Ancak Trump savaş ve müdahale anlamında Ortadoğu ile anılan bir başkan olmak istemiyor. Ancak ‘şeyhler gelin, Amerika’da yatırım yapın’ diyor.
Örneğin, Suriye’nin belirsizliğini yönetmesi gerek. ABD yoğun bir kriz, problem görmüyor. Ortadoğu’nun kendi yoluna girdiğini düşünüyor. Zor da olsa ‘Gazze’de barış gücü olabilir’ diye düşünülüyor. Trump’ın İsrail’e ‘işi bozma’ deme kat sayısı ise ancak belli bir mimari çizildiğinde artabilir.”
‘Latin Amerika tutumunda Türkiye’nin de rolü var’
“Latin Amerika ile ilgili olarak, orada bir Amerikan karşıtlığı olduğunu söyleyebiliriz. Soğuk Savaş’ın da öncesine dayanıyor bu. Belki küçük bazı ülkelere müdahale edilebilir. Örneğin Venezuela’da karteller vurulabilir ancak rejim değişikliğine gitmek istenmiyordur diye düşünüyorum. Marco Rubio’nun böyle bir şeyi isteyeceğini düşünüyorum ama yine de riskli. Donald Trump muhtemelen ‘Biraz korkutup ödüller alayım’ diye umuyor ancak kriz ve tehdit dili merkeze konulursa olaylar kontrol edilemez. Bunda Türkiye’nin de rolü var. Arada Maduro ile konuşmalar yapılıyor. Trump’ın Latin Amerika’da işgale girişeceğini sanmıyorum. Küçük yerlerde kelle sallayabilirse bütün Latin Amerika’ya gösterebilir ancak Venezuela bunun için biraz büyük.
Çin de bu noktada Tayvan’a karşı adım atmak isteyebilir. Amerika bölgede bir işgale girişirse Çin’in benzer adımlar atma riski olabilir. Tayvan’a askeri müdahale yapmayı isteyen Çin Komünist Partisi lideri olsam, olaya askeri olarak dahil olmama ihtimali en yüksek olan başkanın Trump olduğunu bilirdim. Trump muhtemelen askeri müdahale etmeyecektir. Kritik noktalardan biri de; İngiltere’nin Avrupa’ya yakınlaşmasının hızlanacağı noktası. İngiltere çok sıkışmış durumda ekonomik olarak. Örneğin Fransa ve Almanya ortak silah üretiyor ama anlaşamıyor. Bunlarda ilerleme olabilir.
Doğu Avrupa bir anlamda ‘stratejik yetim’ olarak ortada kaldı. Doğu Avrupa Batı Avrupa’ya ‘Ben size güvenmiyorum’ diyordu. Trump bunları ortada bırakırsa Baltıklar yetim gibi kalacaklar. Ayrıca Rusya’nın buralara müdahale edeceğini sanmıyorum. Ancak onların oradaki tarihi farklı.”