‘Çin’den 21 kez bahsedilen metinde Türkiye geçmiyor’
“33 sayfalık bir metinden bahsediyoruz. Trump’ın damga vurduğu bir metin. Bu tür metinlerin PDF’ini bulup hangi kelimenin kaç sefer geçtiğine bakıyorum. Bu biraz metnin ana omurgasını veriyor. ‘Trump’ kelimesi 27 sefer geçmiş. Her sayfada Trump var neredeyse. Metin Trump güzellemesi aslında. Bunu Stalin’e benzetiyorum. Özel kalemi Stalin’e gelen binlerce mektubu hepsini önüne koymuyor, onu mutlu edecek belli temaları seçiyor. Trump’ta da aşağı yukarı böyle bir şey var. Arap-İsrail çatışmasından ‘Trump’ın da büyük şekilde barış sağladığı çatışma’ diye bahsediliyor. Zengezur Koridoru’ndan ‘Trump’ın devreye girip çözdüğü’ şeklinden bahsediliyor.
27 sefer Trump geçmiş. Çin 21, Rusya 10, Avrupa 49 sefer geçmiş. Bu Avrupa’ya ayar verme metni. Türkiye kaç sefer geçmiş diye baktım. Metinde Türkiye geçmiyor. ‘Turkish Support’ diye bir şey var. Suriye’yi tekrardan pozitif bir şekilde sisteme entegre etmek için Arap-İsrail-Amerikan desteğiyle birlikte ‘Türk desteği’ olarak geçmiş. NATO 5, İsrail 6, Filistin 1, Gazze 1 defa geçmiş. Suriye de 1 kez geçiyor. İran da 3 sefer geçiyor. Metinde Trump’a odaklanmışlar.
En büyük tehdit olarak Çin var. Rusya geçiyor 10 sefer. Bunlar metinde en fazla geçen kelimeler. ‘Türkiye’nin önü açılacak’ deniyor ya, oysa raporda Türkiye geçmiyor. Sadece Turkish Support diye dolaylı bir atıf var. Bu nereden çıkartıldı bilmiyorum.”
‘Trump’ın öngörülemez bir tarafı var’
“Bu tür metinler çok fazla çıkıyor. Rusya’da da Amerika’da da var. Trump’ın öngörülemez tarafı var. 12 Gün Savaşı’nda ‘İranlılar kendi yönetimlerinden memnun değil. Onu düşürmek lazım’ demişti. Sonra İran o gece İsrail’i vurdu. Ertesi akşam da ‘İranlılar kendilerini kimin yöneteceğine kendileri karar verirler’ demişti. 24 saat geçmeden 180 derece değişebiliyor Trump’ın söylemleri. Öngörülemez bir Amerikan liderliği var. Kutsallık atfetmemek lazım. Bu metinler sadece ‘Ben önümüzdeki dönem şu meselelere yoğunlaşacağım’ demek için var.
Bu metinlere kutsallık atfedilmesine karşıyım. Her ülke kendince bir şeyler çıkartıyor. Mısır’a, Suudlara, Katar’a sorsanız metnin kendilerine önem atfettiklerini söyleyecek. Bunlar sinopsis tarzında. Ülkenin neye odaklanacağı konusunda fikir verir bu metinler. Bu metinlere bakarken bunu akılda tutmak lazım. Buradan çok fazla politika çıkmaz. ABD’nin müstesna ülke olması vurgulanıyor. Soğuk Savaş Dönemi’ndeki metinler de böyledir. Trump gibi her şeyi her yerde söyleyebilen liderlerin ağzında bu daha da kendini ifade ediyor.”
‘Çehov’un silahı alegorisine benziyor’
“Racon kesme meselesi. Rusya’ya da Çin’e de... Bu metni yazarken arka plandaki bir şey satır aralarına siniyor. Çin ile nihai karşılaşma olacak. O karşılaşmaya varana kadar da kendi arka bahçesini düzeltmeye çalışıyor. Orta Doğu ile ilgili ‘Biz buraya yatırım yaptık’ diyorlar. Burada yerel aktörlerin rolünü artıralım, herkes kendine çeki düzen versin diyorlar. Savunma harcamaları niçin artacak? Çehov’un silahı alegorisine benziyor. Birinci sahnede yönetmen duvara silah astıysa ikinci sahnede ya da oyunun finalinde silahın patlaması lazım. Savunma harcamaları yüzde 5’e çıkartılsın diyorlar. Görünürdeki tek savaş Ukrayna-Rusya savaşı. ‘Bu savaşı bitireceğim’ derken savunma harcamalarını artıracaklarını söylüyorlar. Demek ki bir savaş bekleniyor. O savaş da Rusya’ya karşı olmayacağına göre Çin’e karşı bir savaşa hazırlanılıyor. Metnin ruhuna sinen perspektif bu. Bir Amerikan-Çin hesaplaşması olacak. Amerika bunu erken doğum gibi öne çekmeye çalışıyor. Çin de bundan uzak durmaya gayret ediyor. Böyle bir çatışma, büyük savaş olma ihtimali yıldan yıla artıyor.
Bush zamanında çok net konuşulmaya başlanmıştı. Trump döneminde daha fazla konuşuluyor. Bu konvansiyonel bir savaş mı olacak yoksa ticaret savaşlarıyla mı bir diz çöktürme olacak Çin’e bunu göreceğiz. Metnin ruhu bir büyük karşılaşmaya hazırlanıldığı ve buna giderken de yol üzerindeki dikenlerin temizlenmeye çalışılmasından ibaret. Çin ile ticari ilişkileri kısın’ mesajı var.
Rusya ile karşı karşıya gelmek istemiyor ABD. Rusya, Çin’in yanında konumlansın istemiyorlar. Rus dış politikası pragmatik. Bu Sovyetler zamanında da çok fazla uygulandı. Amerika, Rusya’yı doğrudan tehdit etmedikçe, Avrupa’yı da Rusya’nın üzerine salmadıkça Rusya Çin’in yanında yer almayacaktır zaten bu savaşta. İran, Çin, Rusya’nın her birinin problemi var. Farklı dinamikler var. Ben Rusya’nın üzerine çok fazla gidilmedikçe Rusya-Çin bloğunun askeri blok olarak somutlaşacağı kanaatinde değilim. Metinler üzerinden de aba altından sopa gösterme meselesi var.”
‘Türkiye’nin güvenliği kimsenin umurunda değil’
“Trump ve etrafındaki danışmanlar kadrosu, Ortadoğu’ya bakarken Amerikan dış politikasının neyden geçerek buraya geldiğini görüyor. 1953’te İran’da darbe tezgahlayan bir Amerikan dış politikası vardı. 2001’de Afganistan’ı çeyrek milyon askerle işgal eden, 2003’te Irak’a girip 10 yıl orada kalan bir politika vardı. Amerikan dış politikası müdahaleciliğinin dozları var; dokuz da müdahalecilik, iki de. Bunun kendi içinde bir farklılığı var. Bush dönemini 9 olarak nitelendireceksek Amerikan müdahaleciliği 2-3’tür. Trump ve bunu görüyor. ‘Biz böyle şeylere girmeyeceğiz’ diyorlar. Politikanın kendileri açısından başarısız olduğunu görüyorlar. Bu tür hem maliyetli hem de aptalca politikalara girilmeyeceği anlaşılıyor Trump döneminde. Bunun arkasında yerel aktörlerin ön plana çıktığı durum da var.
‘İsterseniz vahabi, Şii olun umurumuzda değil, Amerikan çıkarlarına tehdit olmadıktan sonra bir problem yok’ mesajı var. Ahmed Şara’nın verdiği mesajlar da bunlar son bir yılda. El Kaide arka planı da olsa tamamen İslamcı geçmişten de geliyor olsanız Amerikalılar sizinle çalışabilir. Tehdit misiniz değil misiniz bu önemli. İran ile savaşmak, Türkiye’ye roket fırlatmak çok umurlarında değil. Amerikan çıkarlarının da ne olduğunu metne bakıp kelime aratınca görüyoruz. Kızıldeniz’deki güvenliğin ardından ‘İsrail’in de güvenliğinin sağlanması’ ifadesi geçiyor. Türkiye’nin güvenliği ne olacak kimsenin umurunda değil. İsrail’in güvenliği kısa bir metinde 6 sefer geçecek kadar önemli.”