‘Parfüm hediyesiyle ‘sulandırılan’ diplomasi’
“Trump değişik bir kişilik. Her ne kadar politikasını benimsemesek, karşı çıksak da kendine has özellikleri olan, diplomasinin kurallarının çok daha esnetilmesinden yararlanan ve buna uygun bir kişiliği olan bir şahsiyet. İkincisi tabii bunun doğrusunu isterseniz başka anlamları ve boyutları da var, o da şu: Batılı ülkelerde belki parfüm çok daha yakın ilişkide olduğunuz insanlara verebileceğiniz bir hediye. Dolayısıyla Ortadoğu'da, Körfez ülkelerinde biraz daha sık kullanılan, bu anlamda görülen bir gelenek. Muhtemelen Trump da Şara’nın kendisine göre getirdiği Suriye’nin arkeolojik eserlerine karşılık buna verdi. Osmanlı döneminde döndük, Osmanlı padişahları da kendi hâkimiyetleri altındaki topraklardan bazı arkeolojik eserleri hediye ediyorlardı. Aşağı yukarı 150-200 yıl öncesine dönmüş olduk böylece.
Ama aslında siyasi magazin açısından daha önemli bir anlamı var. Bu zaten istiskal edilen, istiskal edilerek Beyaz Saray'da de-facto devlet başkanı olarak ağırlanan bir kişiyi daha da istiskal etmeye ve işi sulandırmaya yönelik bir girişim aynı zamanda. Yani bunun böyle bir sonucu olmayacağını Trump bile etrafındakilerle beraber hesaba katabilirdi. Şüphesiz böyle bir boyutu da var. Çünkü anlıyoruz ki aslında Colani'nin ABD'nin kendi sisteminin içinde resmi bir konuk olarak karşılanmasıyla ilgili itirazlar ve kaygılar var. Dolayısıyla bunları karşılayan böyle bir garip, bize tuhaf gelen, diplomatik kurallara da uyumayan, böyle bir şeyler yaptı. Hatta çektirdiği fotoğraflar falan da öyle, tabi daha ciddi olarak buna dönersek. Mesela bunu Suriye'deki takip ettiğim bazı arkadaşlarımız şuna benzettiler; Amerika'nın güzellik yarışmasında birinci gelen hanımefendiyi kabul edişindeki verdiği pozda yanında ayakta duruyor. Mesela Colani’yi de aynı şekilde kabul etmiş. Dolayısıyla yani hem de-facto devlet başkanı olarak kabul etti hem de hiçbir şekilde devlet konuklarına uygulanmayan davranışlarda bulundu. Arka kapıdan alması, sırt toplantısı yapmaması vs. tabi bunlara da ilgili. Dolayısıyla Protokol ve diplomasi dışı, hala uygulamakta olan diplomasi dışı bu davranışların ve görüntülerin hem magazinel boyutları var hem de siyasi boyutları var.”
‘Washington’da ‘emlakçı’ usulü siyaset’
‘Trump-Şara görüşmesi ‘beklentileri’ karşılamadı’
“Colani’nin Suriye'nin de-facto da olsa, Devlet Başkanı seviyesinde, ilk resmi ABD ziyaretinin sonuçlarına bakarsak; Suriye 46'da kuruldu ama, bugünkü resmi adıyla söylersek Suriye Arap Cumhuriyeti ve daha önceki ismiyle de Suriye Cumhuriyeti’nin hiçbir devlet başkanı Amerika'yı ziyaret etmedi. Zaten ilk 5-10 yıldaki son derece istikrarsız döneminden sonra da, Amerika'yla hep karşı kampta ve düşman kamptaydı. Herhangi bir şekilde de taviz verme anlamına gelecek dahi jestler yapmadı. Bu, bu anlamda son derece tarihi bir ziyaret. Colani’yi beğenelim beğenmeyelim, herhalde beğenmiyoruz ama de-facto olarak orada Cumhurbaşkanı muamelesi görüyor bütün dünyada, sadece ABD’de ve Türkiye'de de değil, Rusya'da da öyle karşılandı. Ve yani Birleşmiş Milletler'in toplantılarına da katıldı. Bu açıdan bir defa çok önemli.
Biz aslında şunu bekliyorduk; yani orada Trump'ın işine daha çok gelecek, reklamını yapacağı açıkça deklare edilen, içeriği boş da olsa imza atılacak bir anlaşma bekliyorduk. En azından bir anlaşma. Böyle bir şey çıkmadı. Daha önceden açıklanan IŞİD karşılıklı koalisyona katılması kararı çıktı. Bu da önemli. Ama yine de hani beklediğimiz İsrail'le bir güvenlik anlaşmasını imzalanması ya da İbrahim anlaşmaları… O da ayrı bir tartışma konusu. Yani Kazakistan'ın İbrahim Anlaşmalarıyla ne ilgisi olabilir? Bu tamamen Trumpvari reklam hareketleri, başka bir şey değil. Fakat bu bile olmadı. Acaba neden olmadı? Belki de bunun üzerinde durmamız lazım. Henüz olgunlaşmadı mı? Acaba İsrail'in kendisi mi bunu istemedi? Amerikan sisteminin içinde kayıtsız şartsız İsrail'den yana olan kanatlar mı Trump'ın isteğine rağmen bunu engelledi, istemedi? Belki bu soruları da sormakta fayda var. Fakat yine de Trump'ın Ankara Büyükelçisi, bu ziyaretlerle ilgili yine küstahça bir açıklama yaptı. Doğrusu çok açık bir şekilde sizin de işaret ettiğiniz gibi, resmi ordusunun bir bölümü olan devrim muhafızlarını, Hamas'ı, Hizbullah'ı, yani bölgede İsrail'e karşı olan ne kadar güç varsa Colani yönetiminin hepsine karşı Amerika ile iş birliği yapacağını söyledi. Bu son derece önemli bir şey. Tabii ki bu beklenebilecek bir şey ama bana sorarsanız her ne kadar ABD de arkasında da olsa Colani’nin böyle bir gücü yok. Eğer bugün Hizbullah'la bir ölüm kalım savaşına girerlerse, çoğu yorumcunun belirttiği gibi Hizbullah bir saat içerisinde Humus'ta olur. Dolayısıyla böyle bir şeye kalkışabileceğini düşünmüyorum. Tabii ki provokasyonlar yapacaktır ama yine de Amerika'nın beklentilerini ve İsrail'i bu konuda razı etme yöntemi olarak bunu kullandığını görüyoruz.”
‘Fidan’ın Washington temasları soru işaretlerini büyüttü’
“Bir diğer tarafı da aslında açıklamasının Türkiye ile ilgili tarafıydı. Yani bu da asıl öbürü kadar ilgi çekiciydi. Öncelikle şunu söyleyelim, tabii ki bu Colani ziyaretinin tuhaflığının yanı sıra bir tuhaflık da Türkiye'nin Dışişleri Bakanı'nın o toplantılara katılması ve katılma şekliydi. Katılırsanız daha önceden ilan ederseniz. Bunda bir beis yok, yani Türkiye'nin politikası, eleştirilir, yanında olunur. Ama diplomatik açıdan siz Türkiye'nin Dışişleri Bakanı'sınız ve ne toplantıya katılacağınız belli değil. Amerika'ya gitmişsiniz, ‘Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Washington’da ama kayıp, bulunamıyor’ falan diye insanlar espri yapıyorlar. Ondan sonra diyorlar ki, ‘muhakkak Beyaz Saray'dadır’ Ve nitekim Beyaz Saray'da çıktı. İşin daha da bence rahatsız edici bir tarafı da şu; Suriye Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı açıklama. Kimse de buna işaret etmedi açıkçası. Suriye Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında açıkça, ‘Başkan Trump'ın talimatıyla Suriye, Amerika ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı toplandılar ve Trump ve Colani arasına mutabık kalınan konularda. Yani aslında Trump'ın Colani’ye dikte ettiği konulara ilişkin net uygulama mekanizmalarını belirleme konusunda bir çalışma toplantısı yaptılar’ Bana sorarsanız bu, bugünkü diplomasi koşullarında bile son derece ağır bir tanımlama. Ve doğrusunu isterseniz elimizde de bu toplantıya ilişkin başka bir açıklama yok. Bu açıklama da yalanlanmadı, üzerinde durulmadı. Daha da ilginci; Dışişleri Bakanlığı şöyle bir adet edindi. Yani daha önce bu yoktu. Bu vesileyle buna da işaret edeyim. O da şu; geçtiğimiz haftalarda biliyorsunuz, Trump ve Netanyahu'nun Gazze Barış Planı’yla ilgili olarak toplam 8 büyük, tırnak içerisinde İslam Sünni devletiyle beraber Trump'a destek veren bir açıklama yaptı. Ve o açıklamada, Türkiye'nin bugüne kadarki resmi Filistin politikasından ciddi sapmalar içeriyordu. Kudüs dahil buna. Hatta Dışişleri Bakanlığı'nın da buna imza attığını, Dışişleri Bakanlığı sayfasında, açıklamalarında vs. görmedik. Diğer ülkelerin Dışişleri Bakanlıkları’nın açıklamasında ve bu metni yayınlaması ile bunu öğrendik ve hala Dışişleri Bakanlığı’ndan bir açıklama yok. Kim ne derse desin Hakan Fidan’ın Washington ziyaretinin en önemli bölümü o toplantıya katılması. Suriye Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına inanmak gerekirse ‘Başkan Trump’ın talimatıyla, diğer iki ülke dışişleri bakanları; yani ABD ve Suriye Dışişleri Bakanları’yla bir araya gelerek Trump’ın dikte ettiklerine ilişkin bir uygulama planı üzerinde çalışması. En önemli konu bu, diğerlerinin tümü detay. Fakat, Dışişleri Bakanlığı’nın sayfasına ve sosyal medya hesaplarına baktığınız zaman Hakan Fidan’ın Washington’da muhtemelen bir otelde Colani ile bir toplantı yaptığına dair bir açıklama görüyoruz. Bu toplantılarda ne kararlar ve ne tavizler verildiğine dair şüphelerimizi son derece artıran hususlar bunlar.
Barrack’ın açıklamasında yine Türkiye ile ilgili olarak ilginç bir konu daha var. Mesela Türkiye’yi aşırı övüyor. Katar ve Suudi Arabistan ile aynı seviyeye koyuyor ve ‘Bizim için çalışıyorlar’ demeye getiriyor. ‘Bunlar adeta sihirli bir iksir oldu’ diyor. Bu adamlar diplomat değil ama biraz haddini aşan açıklamalar. Burada bir şey daha var; Lübnan’ı konu ediyor. Bunu resmi olarak ilk kez duyuyoruz. Türkiye’den Colani yönetimi, SDG entegrasyonu konusundaki beklentisinin yanı sıra Türkiye-Colani-İsrail uzlaşısının da tamamlamak üzere beklentisi olduğuna işaret ediyor. Bence çok önemli bir bilgi. Ama garip bir ifade ile herhalde Suriye-Lübnan sınırında da Türkiye’den katkı beklediğini söylüyor. Bence bu açıklamaların Türkiye açısından özellikle çok önemli olan hususları bunlardı.
Son olarak Barrack'ın açıklamasında kapanış kısmında söylediği şey şu: ‘Sezar Yasasını tamamen yürürlükten kaldırmadık. İnşallah Kongre ile kaldıracağız’ diyor. Burada şunu söylediğini anlıyorum; ‘Suriye'den, Colani yönetiminden beklentilerimiz devam ediyor. Bu beklentiler gerçekleştirilmesine, realize edilmesine paralel olarak, bu havucu da sürekli uzatacağız’ anlamına gelen bir açıklaması var diye düşünüyorum.”
‘BM kararı Trump’ın elini güçlendirdi’
“Colani’nin ABD ziyaretini konuşurken, ondan birkaç gün önce gerçekleşen önemli bir şeyden de bahsetmemiz lazım. O da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2799 sayılı kararı, 6 Kasım günü, ama Türkiye saatiyle muhtemelen 7 Kasım'da kabul edildi. Bir defa öncelikle bunun şöyle bir anlamı var; Rusya zaten Colani’yi kabul etmişti ve bununla ilişkide bayağı mesafe almıştı. Ama bu karar, aynı zamanda şüphesiz, Rusya ve Çin'in Trump'a bir hediyesi oldu. Yani, dolayısıyla Amerikan sisteminin kendi içinde ve kamuoyunda Colani’nin kabul edilmesine yönelik… yani aslında kendi ekibi içindeki tartışmalarda da Trump'ın elini güçlendirdi. Aksi halde belki de ziyaretin gerçekleşmesi çok mümkün olacak. İkincisi, bu ziyaret tarihi bir ziyaret. Ama aslında bu, Trump’ın Colani'yle 3. görüşmesi. Yani, ben şöyle bir espri yaptım, İngiltere Başbakanı'yla bile bu kadar görüşmüyor. Üstelik bu görüştüğünüz kişi Birleşmiş Milletler’e göre terörist. Suriye bu kadar önemli olamaz. Hiçbir zaman olmadı. Suriye, İsrail'in varlığı nedeniyle Ortadoğu'da çok önemli bir ülkeydi. Ama, dünyada Rusya kadar, Çin kadar önemli bir ülke değil. Böyle bir ülkeyle 3. kez görüşüyorsunuz. Önce Suudi Arabistan'da, sonra Birleşik Milletler Genel Kurulu toplantıları sırasında Colani'nin ABD'ye ziyaret ettiğinde ve şimdi de üstelik resmi davetle. Bu, Suriye'deki değişimin, ABD ve İsrail açısından ne kadar önemli olduğunu gösteren çok çarpıcı bir örnek aynı zamanda.
Güvenlik Konseyi kararına dönersek, Rusya ve Çin'in Trump’a bir hediyesi oldu, onun işini kolaylaştıran, elini güçlendiren bir adım oldu. Colani'nin ziyaretinden birkaç gün önce çıkartıldı. Ama aslında buna karşı görüşte olanlar da var biraz. Bu Güvenlik Konseyi kararının bir önemi de Birleşmiş Milletler Tüzüğünün 7. faslına atıfta bulunması. Yani bu kararın o çerçevede alınmış olması. Bu biraz daha bağlayıcı ve Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin, tabii gücü olanların, bu karara dayanarak bazı mekanizmaları ve prosedürleri beklemeksizin fiiliyatta bir şeyler yapabilmelerine imkan tanıması açısından önemli bir karar.
Peki neden önemli? Burada aslında Ahmed Şara'yı ve İçişleri Bakanı Enes Hattab’ı listeden çıkartıyor. Yani İŞİD ve El-Kaide yaptırımlar listesinde. Listenin adı bu. Ama burada yeniden bu hükümete bu teröristlerle diğer ülkelerle birlikte savaşma yükümlülüğünü 7. fasıl kapsamı altında yüklüyor. Diğer ülkelerde yüklediği gibi. Şimdi bununla ilgili tabii çok yorum yapılabilir ama ben tabii bunun fiiliyatta neye yol açabileceğini ileride göreceğiz diye düşünüyorum.”