Her yıl 25 bin erkek prostat kanseri tanısı alıyor: Babanızda ve kardeşinizde varsa riskiniz beş kat daha fazla
Türkiye'de her yıl yaklaşık 25 bin erkeğe prostat kanseri tanısı konuluyor. Ailesinde prostat kanseri olan erkeklerde ise risk neredeyse beş kat daha yüksek. Her kanser türünde olduğu gibi erken teşhis hayat kurtarıyor.
Sitede okuDünyada ve Türkiye'de en sık görülen kanser türleri arasında yer alan ve son yıllarda daha erken yaşlarda görülmeye başlayan prostat kanseri, her 8 erkekten birini etkiliyor. Türkiye'de her yıl yaklaşık 25 bin erkeğe yeni prostat kanseri teşhisi konulurken, aile öyküsü riski artırıyor. İstatistiklere göre bir kişinin babasında kanser öyküsü varsa risk 2 kat, eğer kardeşinde varsa 3 kat artıyor. Hem babada hem de erkek kardeşte varsa toplumun geneline göre risk 5 kat artıyor. 3 hastadan birinde hiç belirti göstermeyen prostat kanserinin belirtileri neler? Kimler risk altında?
70 yaşından sonra erkeklerde ilk sırada
Türkiye'deki prostat kanseri tablosunu değerlendiren Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nuri Karadurmuş, Türkiye’de her yıl ortalama 25 bin erkeğe yeni prostat kanseri tanısı konulduğunu belirtirken, “Prostat kanseri hem dünyada hem de ülkemizde ikinci en sık görülen kanser türü. Yaşla beraber görülme sıklığı artıyor. 70 yaşından sonra ne yazık ki erkeklerde birinci sıraya oturuyor” dedi.
Babasında ve kardeşinde varsa risk 5 kat artıyor
Prostat kanserinin önlenebilir bir kanser olduğunu belirten Prof. Dr. Karadurmuş, 3 hastadan birinde hiçbir belirti görülmeden tanı konulduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
“Tüm kanserlerde olduğu gibi prostatta da yaklaşık yüzde 30 oranında hiç şikâyet oluşmaz ve son derece sinsi seyreder. Prostat kanserinde aile öyküsü çok önemli. Eğer kişinin babasında kanser öyküsü varsa risk 2 kat, eğer kardeşinde varsa 3 kat artıyor. Hem babada hem de erkek kardeşte varsa toplumun geneline göre risk 5 kat artıyor. Prostat kanseri için beklenen yaş 70 yaş üstü olsa da 40 – 45 yaşında bile vaka görebiliyoruz. Tüm bu nedenlerle 40 yaşından itibaren erkeklerin yılda bir ürolojik muayeneye gitmesini öneriyoruz. Ürolojik muayenenin başlaması gereken yaş prostat için 50’dir. İdrar yapma güçlüğü ve sık idrara çıkma, bel ve sırt ağrısı gibi klinik bulgular varsa vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır. Ürolojik muayeneyle birlikte özellikle 50 – 70 yaş arasındakilerin yılda bir kez PSA testini (Prostat Spesifik Antijen) yaptırması gerekir.”
Prostat kanseri hastaların seksüel fonksiyonlarının bozulmaması hedefleniyor
Geleceğe dair en önemli hedeflerden birinin, prostat kanseri hastalarının seksüel fonksiyonlarını bozmadan, uzun soluklu bir yaşam sürmelerini sağlamayı başarmak olduğunu belirten Prof. Dr. Karadurmuş, “Prostat kanseri sanıldığının aksine geçmişte genellikle 70 yaş üzeri hastalarda görülen, dolayısıyla da cinsel aktivitenin çok konuşulmadığı bir hastalık durumundaydı. Günümüzde ise bireylerin daha erken yaşlarda tanı alabildiğini görüyoruz. Tedaviye bağlı cinsel isteksizlik, önemli bir kişisel sorun olmanın ötesinde aileleri de ilgilendiren, psikolojik travmalara neden olan bir mesele olmaya başladı. Bu nedenle özellikle genç yaştaki hastaların tedavi süreçlerinde bunu göz ardı etmemek gerekiyor. Bu gibi durumları azaltacak ya da tolere edilebilir hale getirecek yöntemler geliştirmek adına psikologlar, psikiyatri uzmanlarımız, ürologlarla birlikte çalışmalarımıza devam ediyoruz.”
Kanser Türkiye’de fobik bir hastalık
Türkiye’de kanserin genellikle fobik bir hastalık olarak görüldüğünü ve toplumda önemli bir kesimin kanseri ölümle eşdeğer tuttuğunu ifade eden Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Karabulut da “Toplumda tedavilerin çok zor olduğu, yan etkilerinin yüksek olduğu, her hastanın kemoterapi aldığı ve bu hastalığın ölümcül ya da süründürücü olduğu yönünde güçlü bir inanış var. Bu nedenle, var olan tabuların yıkılması için büyük çaba sarf ediyoruz” dedi.
Toplantıda prostat kanserinin tedavisindeki güncel yaklaşımları anlatan Prof. Dr. Bülent Karabulut, kişiselleştirilmiş tedavi yöntemlerinin bu alanda yeni bir dönem başlattığını vurguladı. Prof. Dr. Karabulut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Prostat kanseri, uzun soluklu bir tedavi süreci gerektirir. Yeni nesil ilaçlarla, eski tedavilere kıyasla 3–4 kat daha fazla tümör yanıtı, daha uzun yaşam süresi ve daha yüksek hastalıktan kurtulma oranı elde ediliyor. Bu oranlar bizi, prostat kanserini kronik bir hastalık haline getirme hedefimize daha çok yaklaştırdı. Son 15 yıldaki bu gelişmelerle birlikte, üzerinde çalışmaları devam eden ilaç kombinasyonları, gelecekte çok daha güçlü ve etkili tedavilerin önünü açacak.”
Tedavide hayal edilen uygulamalar gerçeğe döndü
20-25 yıl önce hayalini kurduğumuz birçok uygulamayı artık bugün yapabildiklerine dikkat çeken Prof. Dr. Karabulut şunları dile getirdi:
“Örneğin; ‘Yumurtalıkları almadan testosteron üretimini bir iğne veya hapla durdurabilir miyiz?’ diye düşünüyorduk. Bu hayal artık gerçek oldu. Yine “Daha güçlü ilaçlar geliştirilse başarı oranlarımız artar mı?” diye sorguluyorduk. Günümüzde yeni ilaçlar yan etkisiz ve konforlu şekilde kullanılabiliyor. Akıllı ilaçlar, kişiye özel gen testleri ve bu testlere göre belirlenen immünoterapiler, günümüzün rutin uygulamaları arasında yer alıyor. Bir zamanlar ütopik görülen “PSA’ya özel atom tedavileri geliştirilmesi” ise 2025 itibarıyla gerçeğe dönüştü. Gelecek dönemde prostat kanseri riski taşıyan ailelerde kişiye özel takip programlarının ve gen temelli risk analizlerinin önem kazanacak.
Kadın teşvik etmeyince teşhis gecikiyor
Kanser Savaşçıları Derneği Başkanı Dr. Belma Kurdoğlu Akgün de erkeklerin bu hastalığı 'tabu' olarak gördüklerine dikkat çekerek şu bilgileri paylaştı:
Araştırmalar, erkeklerin kadınlara kıyasla önleyici sağlık hizmetlerini kullanma ve semptomları ciddiye almada daha isteksiz olduğunu gösteriyor. Erkek partnerlerindeki idrar sorunları, sık tuvalete çıkma gibi belirtileri ilk fark eden, randevu almayı teşvik eden, doktora gitme konusundaki erteleme davranışını kıran ve tarama sürecinde psikolojik destek sağlayan çoğunlukla kadınlardır. Kadınların bu ‘teşvik edici’ rolü olmadan, teşhisler gecikebiliyor. Bu nedenle kadınlarımıza da prostat kanserinin belirtilerini anlatıyor, eşlerini yılda bir kez kontrole yönlendirmelerini istiyoruz. Kadınlar sosyal medyadaki paylaşımlara ve sivil toplum kampanyalarına daha çok katılıyor. Kadın bilirse kocasını ve çocuklarını doğru yönlendirebiliyor.”