'Başkentleri yok etmeye çalıştığınız zaman kendi başkentiniz de yok olacak'
“Bütün bu olup bitenleri önce hayret ve şaşkınlıkla izlemek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü gerçekten olanlar, olması gerekenleri bir tarafa bırakalım. Bugüne kadar alıştığımız, tarihten gelen bilgilerimize dayanarak öğrendiğimiz, zannettiğimiz hiçbir şey uymuyor. Ne devletlerin hareketleri uyuyor, ne devletleri yönettiğini düşündüğümüz kişilerin hareketleri ve sözleri uyuyor. Böyle bir belirsizlik ve çok yönlü bir belirsizlik içerisinde adeta bizim eskilerin deyimi, el yordamıyla yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Hatta ben yolumuzu bulmaya çalıştığımızdan da kuşku duyuyorum. Bir rüzgara kapılmış gidiyormuşuz gibi tabii şarkı değil, bu şarkı olsa güzel oluyor da rüzgara kapılmış gidiyormuşuz gibi bir his var benim içimde. Şimdi biraz evvel sizi dinlerken dünyanın ne kadar çok köşesinde ne kadar çok kavga dövüş çıkarmaya çalışan bir Amerika Birleşik Devletleri ile karşı karşıyayız bir defa bunu görüyorum. Yani bu nasıl bir yaklaşımdır? Çok güzel bir söz söylediniz. Başkentleri yok etmeye kalkışmamak lazım hatta söylememek bile lazım. Çünkü başkentleri yok etmeye kalktığınız zaman kendi başkentiniz de yok olacak. Yani bu NATO'nun ünlü dehşet dengesi diye bir şey vardı. Şimdi tabii her şey bildiğime karışıyor ama o denge hala duruyor. Yani Rusya'nın elinde şimdi tabii Çin'in de elinde ayrıca nükleer silahlar var. Kuzey Kore'de var. Bu Kuzey Kore'deki kişiler ben Kuzey Kore'ye giden ilk Türk diplomatı olarak Kore'ye gidip gördüm bir de üstelik o ülkeyi. Yani böyle ne yapacağı, niçin yapacağı ve ne zaman yapacağı belli olmayan kişilerin yönettiği devletlerin ellerinde bütün dünyayı sizin söylediğiniz gibi anında yok edebilecek güçler var, silahlar var.”
'Herhangi bir insanın İngiltere’nin bir ülkeye veya bir bölgeye böylesine bir ilgi göstermesinden çok ciddi endişe duyması gerekiyor'
“Eğer şu kadarcık tarih biliyorsa herhangi bir insan İngiltere'nin bir ülkeye veya bir bölgeye böylesine bir ilgi göstermesinden çok ciddi olarak endişe duyması ve ne oluyor diye kendi kendisine sorması gerek. İngiltere böyle bir ülke. Yani geçmişte İngiltere'yle ortak işler yaptığımız Montrö Konferansı sırasında bizden yana tavır koyduğu falan bütün bunları biliyoruz. En azından ben bir kısmını biliyorum ama şartlar değişik. Bugün ne olup bittiğine şöyle bir baktığımda doğrusu tümüyle çok ciddi sıkıntıda olan çeşitli nedenlerle Avrupa'nın önde gelen ülkelerinin Türkiye'ye duydukları bu ilginin iki temel nedeni olabileceğini düşünüyorum. Birisi tamamen ekonomik maddi çıkar. Bakın gelmiş İngiltere Başbakanı. Ne yaptı? Bugün haberlerde gördüm. Çeşitli rakamlar vardı 20 uçak için. Yıllar sonra bize teslim edileceği varsayılan...F-35 örneğini unutmamamız lazım. Varsayılan bir uçak için 5.4 milyar sterlin yanlış hatırlamıyorsam. Evet yaklaşık 7 milyar sanıyorum 7 milyar dolardan fazla. Ben tabii diplomat olduğum için bu hesap işlerinden anlamıyorum. Çok para. Peki öbür yandan biz 2.4 milyar dolar yanılmıyorsam Rusya'ya S-400'leri almak için verdik. Şimdi onları kullanmıyoruz. Yani göstermedik herhalde öyle tutuyoruz onu. Onun dışında F-35'lere 1.4 milyar dolar mı kaptırdık? Onu bize iade etmedi. Bizi de projeden attılar. Ayrıca o projede kalsaydık üreteceğimiz parçalar nedeniyle kazanacağımız çok milyar öyle diyeyim. Çünkü hatırlamıyorum rakam hakkında ama çok büyük bir milyarlardan da vazgeçtik, onları da kaybettik. Şimdi bir de Katar'la galiba Birleşik Arap Emirlikleri'nden kullanılmış bazı Eurofighter'lar alacağız. Kullanılmış bir mal almak demek masraf kapısı açmak demek en azından. Vallahi ben doğrusu çok ciddi tereddüde düştüm. Biz 548 milyar dolar borcu olan bir ülkemiz yoksa böyle...İstediğimiz yapacak, istediğimize para harcayacak kadar zengin bir ülke miyiz? Hangisi doğru bunlar? Madem ki bu kadar paramız var şu borçlarımızı niye ödemiyoruz?
'Akbabaların üşüşmesine benzetiyorum. Ortada paylaşılacak, yenip yutulacak bir şey var'
'Duyun-ı Umumiye koşullarına geri dönmüş bir Türkiye görüntüsü var'
“İngiltere Başbakanı'nın, Alman Başbakanı'nın kendi veya kendi ülkelerinin yaptıkları resmi açıklamalara dayanıyor bu söylediklerim. O zaman biz ne kazanıyoruz da bu iş bu kadar bizi ilgilendiriyor? Ne var burada bize, bizim çıkarımıza ne var? Ben bir şey göremiyorum. Diyeceksiniz ki peki niye yapıyoruz? Valla benim gördüğüm kadarıyla bunun tek bir yanıtı var. Borca batmış, üretimi olmayan sanayisinde de tarımı çeşitli nedenlerle perişan olmuş. Cumhuriyetteki son yazımda buna biraz değinmeye çalıştım. Yani 1880'li yılların başında girmiş olduğu Duyun-ı Umumiye koşullarına geri dönmüş bir Türkiye görüntüsü var. İnşallah yanılıyorumdur. Böyle bir ülkeye de gelirler, o ülkenin her şeyine el koyarlar. Zaten satılmadık şirketimiz, satılmadık fabrikamız kalmadı. Buna sanayi alanında yani ciddi savunma sanayi alanında tank fabrikalar, şunlar bunlar bir de dahil. Üretim, tarımsal üretimimiz tepe taklak kendi kendine yeten bir ülke. Ender ülkelerden birisi olan Türkiye bir anda 20 yıl içerisinde mercimeği Kanada'dan, buğdayı Ukrayna'dan, ötekini başka yerden, oradan buradan her şeyini ithal eden. Etini ithal eden bir ülke haline geldi.”
'Bizi birileriyle savaştırmaya mı çalışıyorlar? Galiba öyle'
“Önce şu bizi birileriyle savaştırmaya mı çalışıyorlar? Galiba öyle. Yani böyle bir beklenti mi diyeyim, böyle bir...Hani bir olsa çok rahat edeceğiz diye bir düşünce mi var? İki yönlü çünkü bu. Savaşacağımız ülke açısından oraya verilebilecek zarar, bunun bize verebileceği zarar. Yani iki sorundan birden mi kurtulmaya çalışıyorlar tabii bu ham hayal bir şey bizi Rusya ile savaştırmaya kalkıyorlarsa yani burada Rusya'nın göreceği zarar mutlaka Türk ordusu her şeye rağmen Türk askeri güçlüdür, kahramandır falan ama karşımıza bir nükleer güç var. İşte Ukrayna'da ne olduğunu görüyoruz. Bu daha da ileri gidebilir. Türkiye gibi çetin ceviz bir devlet böyle bir işe kalkışırsa herhalde Ukrayna yapıldığından daha sert bir tepki görebilir. Şimdi peki buraya neden geldik veya getirilmek isteniyoruz? Bunun işte ikinci yönde bu acaba Türkiye Cumhuriyeti'ni şu veya bu şekilde ortadan kaldırmaya, Avrupa Birliği'nin bir lafı vardı, hazmedilebilir bir lokma haline getirmeye mi çalışıyorlar bütün bu planlar, programlar ve hareketler sonunda diye düşünüyorum. Ciddi bir tehlike daha gördüm. Bilmiyorum ne kadar doğru hangi ülkeyi hatırlamıyorum ama Avrupa'da galiba bir veya iki ülke ordularını Türk askeriyle güçlendirmek. Bu ne demek bilemiyorum ben anlayamadım ama yani bilmiyorum o orduların içerisinde birer tümeni mi yapacaklar ne yapacaklar onu da anlamış değil. Hakikaten yani söylenen sözlerin anlamını çıkarmak bile artık iyice güç olmaya başlıyor. Ben kendimi hep bir zaman bu diplomasi alanında, uluslararası alanda dolaşmış bir insan olarak görüyorum. Yani anlamakta zorlanıyorum. Şimdi buradan sizin söylediğiniz diğer konulara gelelim. Bakın bizimle ilgili planları, programları varsa...Bunları artık göstere göstere uyguluyorlar. Şimdi ne diyoruz bizi komşumuzla savaştırmaya mı çalışıyorlar? Komşumuz yani Rusya'yı alıyorum ben Rusya Federasyonu'nu. Daha üç gün önce yani üç gün değil tabii bir süre önce kısa bir süre önce MI6'nın başkanı İstanbul'a geldi ve İstanbul'da İngiltere İstihbarat Teşkilatı'na çalışabilecek casus yetiştirme konusunda bir takım sözler söyledi, bir takım açıklamalar yaptı ve buna hiçbir tepki gelmedi. Peki acaba Putin bütün bunları böyle kahvesini içerken büyük bir keyifle izlemiş olamaz mı? Yani bunları onun önüne mutlaka koymuşlardır hiç kuşkunuz olmasın.”
'İstihbarat faaliyetlerini yürüten kişilerin ortalık yerde bu kadar popüler şekilde dolaşmalarına hayret ediyorum'
“Sevgili Ceyda şimdi hani işi söyleyeceğim ayıp olacak diye düşünüyorum öyle kendimi tutmaya çalışıyorum. Bu defa casusluk faaliyetleri tırnak içinde değil, istihbarat faaliyetlerini yürüten en baştaki kişiler böyle ortalarda ulu orta dolaşmazlar. Bunlar her yerde anlatılmaz. Biz şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz filan diye. Yani bu ben Türkiye'de bizim istihbarat teşkilatımızın başındaki birisi eski dostum Hakan Fidan öteki tanıdığım birisi olan İbrahim Kalın. Bu kişilerin bu kadar ortalık yerde bu kadar popüler bir şekilde dolaşmış olmalarını hayret ediyorum. Dolaşmaları ayrıca bu normal değil. İstihbarat örgütlerin başındaki adamları yani 5 kişi tanır. Ürdün'de büyükelçilik yaptığım zaman çok yakın dostumdu muhaberatın başkanı bana bir gün dedi ya Süha aslında çok gelmek istiyorum senin davetlerine falan ama dedi biliyorsun yani bu olacak iş değil dedi. Bir hani görüntü itibariyle görülür olmamam lazım. İkincisi hani sana gelirsem başkalarına iyice görülür olacağım. Bu işte istihbarat başkanlığı da bağdaşmaz dedi. Adam haklı. Artık yalnız Türkiye'de değil bu görüyorum yani bu istihbaratın artık hani tanrısı diyeceğimiz bir istihbarat örgütünün daha üç gün öncesine kadar başkanı olan geliyor ve başka bir ülkede sizin de söylediğiniz gibi bu açıklamaları yapıyor. Yani en azından çağırıp kardeşim sen ne yapıyorsun? Böyle bir rezillik olabilir mi? Yani senin büyük elçilikte de büyük elçiliğin dokunulmazlığı böyle şeylere izin vermez. Yani anında müdahale edilir.
Şimdi bunun ben öteki yönüne bakıyorum. Eğer biz böylesine yapılmaması gereken bir işe ve açıklamaya hiçbir tepki göstermiyorsak, o zaman o hareketi ve açıklamayı tasvip ediyoruz demektir. Bu açıklamayı hareketi tasvip ediyorsak o zaman bizim sizin tabirinizle komşumuz bunu böyle algılayıp da bize karşı bir tutum alsa tedbir alsa o zaman biz buna itiraz etmek veya bu konuda şikayetçi olmak hakkına sahip olur muyuz? Yani ben şöyle düşünüyorum artık. Ne yazık ki başta söylemiştim tamamen rüzgara kapılmış giden bir devlet değil mi böyle devlet olmaz çünkü böyle bir devlet yönetimi olmaz böyle bir şey var bir kafa yapısı bir grup var yöneticiler var ve bunlar kötü niyetli olduklarını söylemiyorum. Ama ya bilmedikleri için ya ama deneyimsiz olamazlar. 23 yıldır 22 yıldır bu ülkeyi yönetiyorlar. Veya öğrenmeyi reddettikleri için. Ama bunun ülkeye maliyeti çok yüksek. Sadece maddi yönden değil, yani ülkenin itibarı. Hani bir türlü tasarruf edemediğimiz itibarı açısından, ülkenin ağırlığı açısından, Türkiye'nin NATO'daki yeri, gücü, değeri bugün keşfedilmiyor ki. Buna karşılık siz çok daha iyi bileceksiniz yıllardır bu işin içindesiniz son yıllarda Türkiye'nin NATO'dan çıkarılmasını teklif eden Amerikalılar var senatörler var. Bir taraftan NATO'dan atmaya çalıştığınız bir ülke var. Bir taraftan da NATO'nun en belli başlığı ülkeleri bizi yere göğe koyamıyorlar. Yani bu işte ya karşı tarafta bir dengesizlik var ya bunun için tümünde bir dengesizlik var. Artık yani bu ancak bir şey roman olabilir yani o da oldukça böyle komik bir şey olabilir böyle bir gelişme bir şey yazılabilir. Bundan böyle bir şey yazılabilir diye düşünüyorum.”