8 Ekim'de Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin, AB Komisyonu'nun 800 milyar avroluk savunma harcamalarını artırma hedefini içeren "Avrupa'yı yeniden silahlandırma" programına onay verdiği bildirildi.
AB Konseyi'nden yapılan açıklamada, program konusunda Avrupa Parlamentosu'yla 2025 sonuna kadar anlaşmaya varmak için görüşmelerin başlayacağı belirtildi. "Avrupa'yı yeniden silahlandırma" programının üye ülkelerce onaylandığı kaydedilen açıklamada, AB Konseyi'nin savunma temelinde daha esnek ve koordineli yatırımları kolaylaştırmak amacıyla bazı AB düzenlemelerinde değişikliğe gitmeyi hedeflediği aktarıldı.
Öte yandan 23 Ekim'de Avrupa Birliği üyesi ülkeler, Rusya'nın sıvılaştırılmış doğal gazını (LNG), bankaları, kripto işlemleri ve petrol taşıyan gölge filoyu hedef alan yeni yaptırım paketine onay verdi.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundan, Rusya'ya yönelik yeni yaptırımlara ilişkin açıklamada bulundu. "AB üyesi ülkeler Rusya'ya yönelik 19'uncu yaptırım paketimizi onayladı." ifadesini kullanan von der Leyen, Rusya'ya baskı uygulamayı hedeflediklerini söyledi.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas da konuyla ilgili paylaşımında "19'uncu yaptırım paketini kabul ettik." ifadesini kullandı. ABD'nin Rusya'nın iki büyük petrol şirketi Rosneft ve Lukoil ile iştiraklerini yaptırım listesine eklemesine ilişkin konuşan Kallas, "Rusya'ya yönelik yaptırımlarla ilgili olarak ABD'den aldığımız sinyallerden çok memnunuz. Bu konuda aynı görüşte olmamızın önemli bir güç göstergesi olduğunu düşünüyorum." dedi.
Kallas, liderlerin zirvede Rusya'nın dondurulmuş varlıklarından Ukrayna'ya sağlanacak "tazminat kredisi" planını da ele alacağını belirterek, "Temel mesaj, Rusya'nın Ukrayna'da neden olduğu zararlardan sorumlu olduğu ve bu zararları ödemesi gerektiğidir. Bu, çok önemli 3 sinyal gönderiyor. Birincisi Ukrayna'ya kendilerini savunmaları için destek verdiğimizi gösteriyor. Diğeri Rusya'ya bizi yenemeyeceklerini gösteriyor. Üçüncüsü ise ABD'ye, bizim de çok önemli adımlar attığımızı gösteriyor." diye konuştu.
Ancak son 3 yılda Avrupa'nın Rusya'ya yönelik uyguladığı yaptırımlar, Rus ekonomisine değil Avrupa'ya zarar verdi. Avrupa'nın bayrak gemisi olan birçok marka, üretimi durdurma veya fabrikaları Çin'e taşıma kararı aldı. Enerji maliyetlerinin 2-3 kat arttığı ve artık Avrupa'da üretimin kazançlı olmadığı belirtildi. Avrupa genelinde gıda enflasyonunun yüzde 6 bandını aştığı da verilere yansıdı.
Avrupa'nın silahlanma çabalarını, Türkiye'ye olan ilgilerini, Avrupa ülkelerinde gerileyen ifade özgürlüğünü ve siyasi atmosferi, İngiltere'de yaşayan gazeteci ve belgeselci Sedat Aral ile konuştuk.
‘Savaşlardan para kazanıp, bunlarla belirli sermaye gruplarını zengin edip oradan aldıkları vergileri çalışmasınlar diye insanlara dağıtıp bu şekilde bir sistem kurmuşlardı’
Avrupa’nın tamamen şirketler tarafından kontrol edildiğini ve politikacıların da bu doğrultuda göreve geldiğini aktaran Sedat Aral, halkın artık durumu sorgulamaya başladığını kaydetti:
“Ben Brüksel’e artık tımarhane olarak bakıyorum. Avrupa’daki liderlerin aldığı kararlar, söylediği sözler anlam taşımıyor. Son olarak mesela Filistin konusunda birden bire radikal karar alıp tanımaktan bahsettiler. Onun nedeni de Batı’nın bir Holokost sermayesi var. İnsan hakları vs. konularında buna atıf yapıyorlardı. İsrail’in yaptıkları holokostu geçmeye başlayınca ‘durdurmamız gerekiyor yoksa sermayeden olacağız’ dediler. Değilse aynı Avrupa değil mi Nazileri Ukrayna’da besleyip Ruslara saldırtan? Aynı Avrupa değil mi İsrail’in savaşını destekleyip karşı kararları veto edeceğini söyleyen? Aynı Avrupa, aynı Amerika... Avrupa’nın derdi şu: sömürme yeteneklerini kaybediyorlar. Yani çok ciddi bir yetenekleri vardı bu konuda. Bin türlü oyunlar oynuyorlardı. Artık sömürme yeteneklerinin işe yaramadığını fark ettiler. Güney Amerika’da, Afrika’da birçok ulus kendilerine karşı çıkıyor. Oradan buradan kovuluyorlar. Liberaller sayesinde üretimleri durdurmuşlardı. Kendileri bir şey üretmiyor. Savaşlardan para kazanıp, silah satıp, bunlarla belirli sermaye gruplarını zengin edip oradan aldıkları vergileri çalışmasınlar diye insanlara dağıtıp bu şekilde bir sistem kurmuşlardı. Gerisini de kendileri yiyordu. Şirketler Avrupası denilen bir Avrupa oluştu. Bürokrasi olduğu gibi şirketler tarafından yönetiliyor. Tekil balıkçı veya bireysel üretici kalmamaya başladı. Her yere büyük sermaye girdi. Fakat sonucunda bir şey hatırladılar: Onları oraya halk getiriyordu. ‘Halkı ne yapacağız? Halk olmasa bu ülkeleri ne kadar güzel yönetirdik’ diyorlar. Halk çok tıkandı. Akıl almaz bir enflasyon var. Durdurulamıyor. Bunun kaynağı da yıllarca savaşlara vs. harcanan vergiler. İnsanlar da artık bunu sorguluyor. Gıda enflasyonu son bir yılda düşmeye başladı fakat şu anda gerçek rakamlar yüzde 6 ile 8 arasında. Bayağı ciddi bir enflasyon bu. 2. Dünya Savaşı’nda bile böyle rakamların görülmediği ülkeler var. Tüketim toplumlarında tüketime giden para düştüyse insanlar harcamıyor demektir. Sonuçta kısır döngü başlıyor piyasada. Harcama olmadıkça devlet vergi alamıyor. Vergi alınamayınca çalamayan politikacılar oluşuyor. Herkes mutsuz Avrupa’da. Türkiye’deki enflasyon ise mantıkla ifade edilemeyecek seviyede.”
‘Artık kimse malını Batı’ya kaptırmak istemiyor. Maymunun gözü açıldı’
Avrupa’nın Rusya ve Çin’i karşısına aldıkça kendi ekonomisine zarar verdiğinin altını çizen Sedat Aral, şunları söyledi:
“Avrupa’da enerji ciddi şekilde pahalılanmaya başladı. Avrupa istediği kadar yaptırım koysun: Bunları ne Rusya’ya ne de Çin’e karşı uygulayamaz. Mümkün değil çünkü ihtiyaçları var. Hiçbir şey üretmeyen toplumlar bunlar. Belli bir miktar tarım ürünleri var, o anlamda kendilerine yetiyorlar evet. Ancak teknoloji üretmek için Çin’e, enerji için de Rusya’ya bağımlılar. Kaç tane hiper tanker yapacaklar da Amerika’dan gaz taşıyacaklar? Bunların makul hiçbir tarafı yok. Rusya’ya gözdağı veriyorlar. Sonra ne oluyor? Avusturya, piyasadan rubleleri topluyor. Almanya adına gazı alıyor. Türkiye’deki boru hattından da gazı getiriyorlar. Çünkü ihtiyaçları var, başka türlü olmuyor. Yapabilecekleri tek düzgün şey, Rusya ve Çin’in önerdiği gibi masaya oturup barışmak. Emperyalist düşüncelerini en azından bir süre askıya almak zorundalar. İngiltere hala kendisini Britanya İmparatorluğu sanıyor. Fransa kendini hala sömürge devi sanıyor. En son Burkina Faso, Fransa’yı kovmakla kalmadı Fransa destekli milisleri de Çin uçaklarıyla bombalıyorlar. Venezüella da keza öyle. Artık kimse malını Batı’ya kaptırmak istemiyor. Maymunun gözü açıldı. Avrupa, yeni ülkeler arıyor fakat oralar da Çin tarafından çabucak uyandırılıyor. Yani Avrupa, yeniden üretim ekonomisine dönüp bu emperyalist düşlerden vazgeçmeli. Evet, birliğin ciddi bir know-how havuzu var. Hala teknoloji üretebilir. Almanya patentlerle yaşıyor. Arıtk tekrar kendilerine, kendi halklarına geri dönmek zorundalar. Ordu kuracaklarmış. Elli tane ordu kurdular. YPG’yi falan da kurdunuz. Alın onları. Niye kendi ordunuzu bunca zamandır kurmadınız da Suriye’de, Irak’ta, İran’da kurdunuz? Bir de kendi ordunuzu kursaydınız. Hep başkalarına kurdunuz.”
‘Avrupa’daki siyasiler dünyayı okuyamıyor’
Sedat Aral’a göre Avrupalı siyasetçiler dünyayı okuyamıyor:
“Artık Avrupa’nın anlatısı tutmuyor. Kimse yemiyor. Kimse Brüksel’deki adamların, Londra’daki adamların açıklamalarını yemiyor. Müthiş bir kopuş var. Birilerinin gelip bu yırtığı dikmesi; halkı ve politikayı tekrardan bir araya getirmesi gerekiyor. Denilenler ve yapılanlar inandırıcı değil. Rakamlar hiç inandırıcı değil. Göç politikaları zaten çöktü. Son 40 yıldır yaptıkları hiçbir şey tutmadı. Liberal sistemin son 40 yılda yaptığı hiçbir şey ayakta duramadığı gibi toplumları da çökertmeye başladı. Avrupa ordu kuracağını söylüyor. Elli tane anti-militarist grup kurdular. Türkiye’de de kendi ülkelerinde de anti militarist grupları yarattılar. Nasıl kuracaklar orduları şimdi? Avrupa’nın kendi söylemlerini geri alması gerekiyor. Yapılan ve konuşulan farklı. Avrupa’da ordu kurmaktan bahsediyorlar. Bugün İngiltere’de bir yerel gazeteciyle konuşuyordum. ‘Irak’ta, İran’da, Suriye’de, Türkiye’de ordu kurmaya çalıştılar. Peki neden Avrupa’daki orduları yok ettiler?’ diye sordu. 3. Dünya Savaşı riskinden bahsediliyor. Soğuk Savaş’ta risk vardı, sonrasında Rusya varken devam etmediler. Neden? Çünkü dünyayı tanıdıklarına çok emindiler. Halbuki onların düşündüğü yerden çok ileriye gitti dünya. Avrupa’daki siyasiler dünyayı okuyamıyor. Türkiye’dekilere benzetiyorum. Dünyayı okuyamayan bir politikacı türü geçti. Son 40-50 yılını savaşsız, vekil güçlere dahi katılmayan Çin gelişti. Rusya gelişti. Afrika ve Güney Amerika ülkeleri gelişiyor. Bir tek Avrupa hala ‘Sömürebilirim’ diyor. Ama sana o petrolü ve altını vermiyorlar. Rusya da vermeyecek petrolünü bedavaya. Çok istiyorsan piyasadan ruble alıp petrol siparişini verirsin. Rusya’ya ambargo diyorlar ama Avusturya’nın nasıl ruble toplayıp Almanya adına gaz aldığını biliyorum.”
‘Amerikalı bir askeri stratejist, Rusya ve Çin’in birleşmesi halinde tüm dünyanın yenemeyeceğini söyledi’
Avrupa’nın hala dünyayı yönettiğini sandığını fakat gerçeğin bambaşka olduğunu vurgulayan Sedat Aral, enerjide Rusya’nın, üretimde Çin’in dünyaya liderlik ettiğini söyledi:
“Avrupa’daki zengin kesimde bir ‘Biz hani zengindik’ sorusu soruluyor. Rus oligarkı beş yatla geliyor. Çinli zengin gelip ada alıyor. Avrupa’nın zenginliğini aşmaya başladılar. Fitil şurada ateşlendi: Bir gazeteci, Hindistan’ın Avrupa’nın orta-üst sınıfına eşit nüfusunun, Avrupa nüfusunun 1.5 katı olduğunu ortaya koydu. ‘Biz artık zengin milletler değiliz. Biz sıradan, dünyada kendi kendine yetebilen ülkeleriz. Gelişmişiz, teknolojiyi kullanabiliyoruz, güzel sanatlar ve eğitimde iyiyiz. Ama daha üstü değiliz’ demeleri gerekiyor. Amerika’da geçenlerde Rusya ile savaş senaryoları yapılmış. Hiçbir senaryoda kazanamıyorlar. Rusya’yı işgal edemiyorlar. Orduları yetmiyor. İran’ı bile işgal etmeye yetmiyor. Amerikalı gazeteci Tucker Carlson, bir tane Amerikalı senatöre ‘İran’ın nüfusunu biliyor musunuz’ diyor. Adam ’20-30 milyon’ diyor. Halbuki 90 milyon. Böyle bir kitle var ortalıkta. Bunlar, dünyayı yönettiklerini zannediyor ama artık dünya oradan yönetilmiyor. Enerji anlamında dünya Rusya’dan yönetiliyor. Ortadoğu’nun da payı yok enerjide. Çok daha büyük alanlar ve ihraç kapasitesi olan ülkeler var. Orta Asya ve Rusya, enerjide Ortadoğu’yu ikiye katlıyor. Endüstrileşmede Çin önde. Dünyadaki her 100 üründen 35’i Çin’de üretiliyor. Bununla baş edemezler. Geçenlerde bir Amerikalı askeri stratejist, Rusya ve Çin’in birleşmesi halinde tüm dünyanın yenemeyeceğini söyledi. Savaştan vazgeçmeleri gerekiyor artık. Doğu’daki daha yetkin insanların sözünü dinleyip barış ekonomilerine geçmeleri gerekiyor. Bunu yapamıyorlar ama çünkü ırkçı kibirleri buna izin vermiyor. ‘Biz eski dünyayız, dünyayı yönettik’ diyorlar. Yönettin ama bitti; o kadardı. Bütün Avrupa ve Amerika, İsrail’in oyuncağı olmuş durumda. İki tane otel zinciri açılacak, silah fabrikası açılacak diye böyle oldular. Avrupa artık ne olduğunu öğrenmeli. Sokakta halkla karşılaşıyorlar. Halk artık sorgulamaya bşaladı. Savaşların neden başladığını soruyorlar. Sokaklarda her kıtadan göçmen var. Afrika’dan, Asya’dan vs. ‘Bunlar niye geldi’ diye sorulunca ‘Senin ülken orada iç karışıklık çıkardı, o yüzden buradalar’ diyorlar. Halk da hükümetine neden böyle yaptığını soruyor. Şu anda Avrupa’daki poltikacılar için hesap dönemi geldi.”
‘Avrupa halkı tarihinde hiç olmadığı kadar hesap soruyor’
İngiltere’de sosyal medya paylaşımları sebebiyle gözaltına alınan insanlar hakkında konuşan Sedat Aral, Avrupa’da siyasilerin otoriterleştiğini çünkü halkın sorgulamaya başladığını kaydetti:
“İngiltere’de sosyal medya paylaşımları sebebiyle 24 saatlik gözaltılar oluyor. Davalar açılıyor ama genelde hapse atma olmuyor. Kamu suçuna giriyor. Kamu görevi cezası veriliyor veya gözaltından sonra yasa izin vermiyorsa tutuklama da olmuyor. Ama asıl hikaye şu: Avrupa’daki tüm politikacılar kontrol manyağı oldu. ‘Acaba bizim için ne diyorlar’ diye merak ediyorlar. İlk defa halk hesap soruyor çünkü tarihte hiç olmadığı kadar. Avrupa’da hala devletlere güven var. Politikacılara güven yok yani devleti kullanan kişilere. Zerre güven yok politikacılarda. Şimdi de siyasiler ‘Güvenmezsen döverim’ çizgisine gelmeye başladı. Avrupa’da politikacıların durumu değişmek zorunda. Bu kadar kopuk, bu kadar şirketlerin adamı olamazlar. Halkı 20 yıl daha oradan oraya süremezler. Yapamadıkça da sertleşiyorlar. Devlet protokolüne aykırı bu gözaltılar. Bizdeki gibi kararname çıkartıyorlar, bir yasal katafoni üretiyorlar. Hiçbirisinin temeli yok. Çünkü ben mesela yabancı birine evimi kiraya vermek istemiyorum. Bu suç değil. Kiraya vermek istemiyorsan vermezsin. Kötü bir adam oluyorsundur ama kötü hislere sahip olmak bir insanı suçlu yapmıyor. Amaç susturmak aslında. Çünkü sokakta görenler bunlara aptal olarak bakmaya başladı. Avrupa’nın her zaman sevdiğim bir tarafı vardır: Büyük ekonomisi olmayan ama acımasızca eleştiren tipler vardır. Bunlar halka ulaşıyor bir şekilde. Yerel radyolardan, yerel gazetelerden ulaşıyorlar. Hala o cepler var. Halkı bilinçlendiriyorlar. Artık Guardian’ın, Telegraph’ın o kadar etkisi yok halkın üstünde. Tabloid’ler bir şey bastırıyor herkes ters ters bakıyor. İnternette mesela PR haberi çıkıyor, halk ona tepki gösteriyor. Aslında büyük ihtimalle medya da atıl kalmaya başlayacak. Bildiğimiz liberal gazeteler atıl kalacak çünkü yerleri kalmadı. ‘Irak’ta kitle imha silahı var, İran çok büyük diktatörlük’ falan denilince halk bunu yemiyor. Yalanları Filistin’de gördüler çünkü.”
‘Avrupa yanlış at. Yanlış ata oynanıyor’
Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin Avrupa güvenliğine katılması yönünde artan ilgisini değerlendiren Sedat Aral, şunları söyledi:
“Avrupa yanlış at. Yanlış ata oynanıyor. Galiba bizim TSK’yı Avrupa’ya vereceğiz gibi görünüyor. Niye böyle bir şey yapılır onu anlamıyorum. Avrupa’nın parası yok. Rusya’yı yormak için önüne bir şey atmak istiyorlar. Türkiye niye böyle bir işe girer onu anlamıyorum. Belki de girmeyiz. Tırnakları keskin bir kedinin önüne oynasın diye yumak atmak istiyorlar. O da Türkiye olmasa iyi olur. Gabon’da, Suriye’de kurduğu örgütleri göndersinler. Niye Türk askerini göndersinler? Zaten iki yıl sonra Avrupa o savaşların bedelini ödeyemeyecek. O para Avrupa’da yok.”