ABD’nin Wyoming eyaletinde bulunan Lance Formasyonundan, uzun yıllardır dinozor fosilleri çıkartılıyor. Bu bölgede son yüzyılda bulunan birkaç 'olağanüstü derecede iyi korunmuş' dinozor iskeleti, bilim insanlarının 'mumyalanmış' örnekler olarak tanımladığı derili, pullu ve dikenli kalıntılarla dikkat çekmişti. Ancak, bilim dergisi Science’ta yayımlanan yeni bir araştırma, bu 'dinozor mumyalarının' aslında gerçek deri değil, kil maskesi olduğunu ortaya koydu.
Detaylı analizler ortaya çıkardı
Chicago Üniversitesi’nden Dr. Paul Sereno liderliğindeki ekip, 2000 ve 2001 yıllarında bölgede bulunan iki Edmontosaurus annectens örneğini inceledi. CT taramaları, elektron mikroskobu ve X-ışını analizleriyle yapılan detaylı incelemelerde, araştırmacılar dinozorların derisine ait hiçbir yumuşak doku kalıntısına rastlamadı. Bunun yerine, derinin yerinde sadece milimetrenin yüzde biri kalınlığında bir kil tabakası bulundu.
Doğal süreç nasıl korundu?
Sereno, “Görüntü o kadar gerçek ki inanmak zor. Ancak bu aslında hayvanın derisinin değil, kilin oluşturduğu bir kalıp” dedi. Araştırmaya göre, dinozorlar büyük olasılıkla kuraklık döneminde öldü ve ardından gelen ani seller, kuruyan bedenlerini ince bir kil tabakasıyla kapladı. Bakteriler bu süreçte kil minerallerini derinin üzerine çekerek “mükemmel bir kil maskesi” oluşturdu.
Emory Üniversitesi’nden paleontolog Dr. Anthony Martin, çalışmaya ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi:
Kil mineralleri biyolojik yüzeylere sıkıca tutunarak inanılmaz detaylar koruyabilir. Bu sayede dinozorların pullarını, dikenlerini ve hatta toynaklarını görebiliyoruz.
Tarihte bilinen ilk 'toynaklı sürüngen'
Araştırma, 12 metre uzunluğundaki Edmontosaurus’un detaylı görünümünü de yeniden tanımladı. Dinozorun boynundan kuyruğuna uzanan etli bir çıkıntısı, ince pullarla kaplı bir derisi ve en önemlisi memelilere özgü toynak benzeri yapıları olduğu belirlendi. Böylece Edmontosaurus, tarihte bilinen ilk toynaklı sürüngen olarak kayda geçti.
Uzmanlar, “dinozor mumyaları” olarak bilinen bu örneklerin aslında nasıl oluştuğunu anlamak, paleontologlara yeni fosil alanlarını belirleme konusunda da yol gösterdiğini söyledi. Tennessee Üniversitesi’nden Dr. Stephanie Drumheller-Horton, “Bu bulgular, fosilleşme sürecini anlamamıza yardımcı oluyor. Nasıl korunduklarını bilirsek, yenilerini bulma şansımız artar” dedi.