Ekonomiden Sorumlu Eski Devlet Bakanı Söylemez: Her 3 çocuktan 1’i açlık çekiyor
Ekonomiden Sorumlu Eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, Türkiye’de ağır bir gıda krizi yaşandığını dile getirdi. Söylemez, “Her üç çocuktan biri açlık çekiyor. Gıda yetersizliği çocuklarda bodurluğa, yetişkinlerde obeziteye ve tip-2 diyabet hastalığına yol açıyor. Bu, kötü bir ekonomi yönetiminin sonucudur” dedi.
Sitede okuRadyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programının konuğu Ekonomiden Sorumlu Eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez oldu. Türkiye’deki mevcut ekonomik tabloyu değerlendiren Söylemez, şunları söyledi:
‘4.1 milyon çocuk, bir öğün bile et, balık, tavuk gibi proteinli gıda yiyemiyor’
Türkiye’nin ağır bir gıda kriziyle karşı karşıya olduğunu belirten Söylemez, BAYETAV Vakfı’nın araştırmasına göre 4 milyondan fazla çocuğun günde bir öğün bile et, balık veya tavuk gibi proteinli gıdalara erişemediğini söyledi. Söylemez, araştırmanın detaylarını şöyle aktardı:
”Türkiye’de ekonomik buhran o kadar ağırlaştı ve gelir dağılımı o kadar bozuldu ki Türk milleti açlıkla imtihan ediliyor. Ağır bir gıda krizi yaşadığımızı kabul edelim. Biz eskiden tarımda kendi kendimize yetebilen bir ülkeyiz diye övünürdük. BAYETAV vakfının bir araştırması var. Bu araştırma çocukların ücretsiz, nitelikli bir öğün yiyip yiyemediklerine bakıyor ve 4.1 milyon çocuk günde bir öğünü bile doğru dürüst yiyemiyor. Et, balık, tavuk gibi proteinli gıdalardan yoksun. 18 yaş altında 21.8 milyon çocuğumuz var, her 3 çocuktan 1’i açlık çekiyor. Bu gıda yetersizliği çocuklarda gelişim bozukluğuna yol açıyor, bodurluk oluşuyor. Yetişkinler de unlu mamullere yöneldiği için obezite, tip-2 diyabet hastalığı başlıyor. Bu durum toplum sağlığını etkiliyor. Türkiye gıda ile, açlık ile imtihan olacak bir ülke mi? Bu kötü bir ekonomi yönetiminin eseri.”
‘Türkiye’nin yüzde 5’i Avrupa’daki zenginlerden 2 kat daha zengin’
Gelir dağılımındaki farkın tarihin en yüksek seviyesine ulaştığını söyleyen Söylemez, Türkiye’de en zengin yüzde 5’lik kesimin Avrupa’daki zenginlerden bile daha varlıklı hale geldiğini belirtti. Söylemez, konuya ilişkin veriler de paylaştı:
“Gelir dağılımında görülmemiş bir uçuruma gidiliyor. 65-70 milyon insan yaşam savaşı veriyor, icraya düşmemeye çalışıyor, düşenler kurtulmaya çalışıyor. 70 milyon insan yaşam sevincini yitirmiş vaziyette bir ekonomik buhran yaşıyor. 15 milyon insan da Avrupa standartlarının üzerinde. Kişi başı gelirde Avrupa ortalaması 36 bin 500 dolar civarında. Türkiye’de kişi başı gelir 15 bin dolar civarında. Ama bizdeki zenginlerin geliri Avrupa’daki zenginlerin gelirinin iki katı kadar. Yani yüzde beşimiz Avrupa’dan daha zengin, çok iyi yaşıyor. ‘Lokantalar hep dolu’ diyorlar. Yüzde 5-10’umuz lokantaları on kere doldurmaya yeter. Büyük bir gelir dağılımı uçurumu var. Nüfusun yüzde 80’i, yani 65-70 milyon kişi toplam tüketimin sadece yüzde 20’sini yapıyor. Yüzde 20’si ise yüzde 80’ini yapıyor. Böyle bir gelir adaletsizliği gördünüz mü? En zengin yüzde 5, toplam gelirin yüzde 23’ünü elde ederken; en fakir yüzde 5 yüzde 1’ini elde ediyor. En zengin yüzde 20 toplam tüketimin yüzde 48.1’ini yapıyor. Ekonomiyi ayakta tutanlar bu en zengin yüzde 20.”
‘Ekonomide başımızda yeni bir bela var’
Söylemez, hükümetin altın borçlanma politikasını da eleştirerek, “Altın fiyatları yükseliyor. Bizimkiler altın borçlanıyor. Bir hesaba göre 10, bir hesaba göre ise 12 milyar dolar zararımız var. Altın bugün yükselmedi, bir yıldır böyle gidiyor. Peki neden bu kadar altın borçlanmasına gidildi? Bunu öngörebilmek gerekir. Türkiye Cumhuriyeti hazinesi ne kadar altın borçlandı ve şu anda ne kadar fiili zararı var? Yani yeni bir bela başımızda. Korkunç bir zararla karşı karşıyayız diye tahmin ediyorum” dedi.
‘OVP hedefleri tutmuyor’
Söylemez, açıklanan Orta Vadeli Plan’ın (OVP) güven vermediğini belirterek, ekonomi yönetiminin inandırıcılığını kaybettiğini ifade etti. Resmî enflasyon ile halkın hissettiği pahalılık arasındaki farkın büyüdüğünü söyleyen Söylemez, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kaçıncı Orta Vadeli Plan ve kaçıncı tutmayan hedef, ben unuttum. Hiçbir inandırıcılığı kalmadı. Aslında ekonomi yönetiminde en önemli şey inandırıcılık ve itibardır. Biz bankacılık dilinde buna kredibilite deriz. Kredibilitesi kalmayan planların hükmü kamuoyuna pek yansımıyor gibi geliyor. Bu da tutmayacak. Zaten ilan edilen resmi enflasyon ile hissedilen yaşam pahalılığı arasında büyük bir fark var. Nitekim enflasyon beklenti anketinde hane halklarına sorduğunuz zaman ‘bu sene 52.99 bekliyorum’ diyor, reel sektör de ‘38.80 bekliyorum‘ diyor. Ne hane halkı ne de reel sektör beklenti anketlerinde güvenmiyor. Sene başından beri tahminler kaçıncı kere değişti. Son 20 yılın Eylül ayı ortalaması yüzde 1.33, bu yılınki 3.23 çıktı. Dolayısıyla büyük bir başarısızlık var.”
‘Şimşek, IMF’siz IMF programı uyguluyor’
Söylemez, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in politikalarını “IMF’siz IMF programı” olarak tanımlarken, ücretlilerin ve emeklilerin gelirleri baskılanarak enflasyonun düşük gösterildiğini belirtti:
“İnsanlar yaşam pahalılığı içinde eziliyor. Mehmet Şimşek’in yapabildiği bayat bir IMF programı. Denenmiş ve her defasında hüsranla sonuçlanmış bir programı, buna IMF’siz IMF diyebiliriz, sadece ücretliler, emeklilerin gelirlerine, kura baskı yaparak ‘enflasyonu düşürdüm’ demeye çalışıyor. Faizleri biraz daha indirseler herkes alternatif yatırım araçlarına kayacak. Çünkü yaşanan enflasyonu halk biliyor.”
‘L tipi’ krizdeyiz’
Ekonomide yaşanan durgunluğu “L tipi kriz” olarak tanımlayan Söylemez, şunları kaydetti:
“Biz eskiden krize girerdik, 6 ayda, 1 senede alınan önlemlerle çıkılırdı. Şimdi girdik, çıkamıyoruz. ‘L tipi’ bir kriz oldu. Yani L harfi gibi dibe vuruyorsunuz, yıllarca öyle gidiyorsunuz. Şu anda Türkiye’de bir açlık krizi yaşanıyor. Bir kişi bile aç olmamalı, bir çocuk bile gıdasız kalmamalı. Gelecek kuşaklara bunu yapmaya ne hakkımız var?”