ANKARA FARKI

Filistinli Gazeteci Takiya: ‘Hamas silah bırakacak’ iddiası bir Siyonist propagandası

Filistinli gazeteci Muhammed Abu Takiya, ‘Hamas silah bırakacak’ iddialarını Siyonist propagandası olduğunu söyledi. Takiya, direnişin dört temel hakkı olarak nitelediği ‘tam çekilme, soykırımın durdurulması, insani yardım ve esir takası’ndan vazgeçmeyeceğini vurguladı.
Sitede oku
Gazze’de süren savaş ikinci yılını geride bırakırken, bölgedeki insani kriz derinleşiyor. Kentin neredeyse tamamı yıkıldı, binlerce sivil hayatını kaybetti, on binlercesi ise hâlâ enkaz altında ya da kayıp.
Uluslararası kamuoyunun beklediği ateşkes planı ise Kahire masasında tartışılıyor.
Savaşın gölgesinde bir yandan müzakereler sürerken, diğer yandan Gazze’de yaşanan yıkımın boyutları her geçen gün büyüyor.
Radyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programına konuk olan Filistinli Gazeteci Muhammed Abu Takiya Gazze’de son durumu anlattı:

’Hamas silah bırakmayacak’

Takiya, Hamas ve diğer direniş gruplarının silahlarını teslim ettiğine dair haberlerin Siyonist yapımlı, propaganda amaçlı olduğunu; ne Hamas’tan ne de diğer gruplardan böyle bir açıklama gelmediğini belirtti:

“Hamas ve bütün direniş grupları silahlarını teslim etmek gibi bir şartı kabul ettikleri dile getirildi. Aslında o da bildiğimiz bir kanal tarafından yapıldı. Bu kanal daha önce günlerce Siyonistlerin propagandasını dile getiren bir kanaldı. Hamas’tan ya da başka bir taraftan hiçbir açıklama yapılmadı. Bu tamamen Siyonist yapımlı bir propagandadır. Ne Hamas ne diğer gruplar direniş haklarından vazgeçmeyecekler. Eğer bugün bu kabul edilirse geçmişteki bütün şehitlerin kanını görmezden gelmiş oluyorsun, sonraki neslin direnme hakkını elinden almış oluyorsun. Bazıları bu meseleyi sadece bir silah verilmesinden ibaret olarak göstermeye çalışıyorlar. Ama gerçek, Filistin davasının temel haklarından bir vazgeçirme girişimidir.”

‘10 bin Gazzeli kayıp’

Gazze’de hastane ve okulların büyük bölümünün yok edildiğini belirterek, kentin neredeyse tamamının tahrip olduğunu söyleyen Takiya, on binlerce sivilin, özellikle kadın ve çocukların katledildiğini, binlercesinin ise hâlâ kayıp olduğunu ifade etti:
“Hastanelerin yüzde 100’ü hedef alındı, yok edildi. Gazze’deki okulların yüzde 90’ı yıkıldı. Gazze’nin yüzde 85’i tahrip edilmiş durumda. 67 binden fazla kişinin katledilmesinden bahsediyoruz, 170 bine yakın insan yaralandı. 20 binden fazla çocuğun katledilmesinden bahsediyoruz. 9 bin anne katledildi. 10 bine yakın katledildi. 10 bine yakın insan ise kayıp. Hala onlara dair hiçbir bilgi yok.”

‘Bir asırdır süren işgal ve direniş söz konusu’

Takiya, 1917’den bu yana Filistinlilerin binlerce katliam ve yüz binlerce saldırıya maruz kaldığını belirterek, sadece son üç yılda 60 bine yakın saldırı yaşandığını ifade etti:

“Biz 1917’den 7 Ekim’e kadar en az bine yakın büyük katliamdan bahsediyoruz. Yüzbinlerce saldırıdan bahsediyoruz. 7 Ekim’in olmadığı bir bölgede geçtiğimiz 3 yıl içinde 60 bine yakın saldırıya maruz kaldık. Geçtiğimiz üç yıl içinde 20 bin Filistinli evlere baskın yapılarak esir alındı. Bu Batı Şeria’da, Aksa Tufanı’nın olmadığı bir bölge. Barıştan bahsettikleri günden bugüne işgalci İsrail’in eline geçen toprak 7 katına çıkmış durumda. Diğer yandan Batı Şeria’da yaklaşık 15 bine yakın insan yaralandı. Son 1 yıl içinde Batı Şeria’da yaklaşık 300 bin insan yerinden ediliş durumda. Filistinliler elindeki son parçayı savunmaya başladılar. Özellikle İslam dünyasında Filistin’den vazgeçmişler. Filistinliler bu saldırılar ile karşı karşıyaydı. Yok edilmek üzere olan bir dava artık her özgür insanın, özellikle halkların içindeki öfke, uyanış bölgemizi ve dünyayı çok başka yerlere getirecek.”

‘Sinsi ve kötü niyetli bir strateji yürütülüyor’

İsrail’in insansız hava araçlarının, sivillerin kaçtığı ve toplandığı “güvenli” alanlarda saldırdığını, bunun “Hamas suçludur” söylemiyle işgalci güçlerin suçlarını örtbas etmeye yaradığını belirtti.

“İnsansız hava araçları Gazze semalarında güvenli dedikleri bölgelerde, insanların kaçtıkları, toplandıkları noktalarda insanların üzerinde, onların direnişlerini yok etmeye çalışıyorlar. ‘Hamas yüzünden 20 bin çocuk katledildi’ diyorlar. İşgalci İsrail’in konuştuğu dille, Filistinlilere sanki bir ders vermeye çalışmak, bu aslında işgalci İsrail’in suçlarını örtbas etmek gibi bir şey. Savaş olduğunda bir hastanenin bombalanmasına izin verilebilir mi? Bu insanlığa aykırıdır. Filistinlilerin yaşadıkları acıyı, onların maneviyatlarını, ruhlarını kırmak acıyla kullandığı bir stratejidir. Bu strateji sinsi ve kötü niyetlidir.”

‘İsrail ordusunda psikolojik çöküş var’

İsrail askerleri arasında ciddi bir ruhsal çöküş yaşandığını, on binlercesinin psikolojik destek aldığını belirten Takiya, 30 bin İsrail askerinin yaralandığını, 10 bine yakınının uzuv kaybı yaşadığını ve 15 bin protez siparişi verildiğini belirterek, gerçek rakamların açıklanandan çok daha yüksek olduğunu savundu:
“Onlarca hatta yüzlerce askerin döndüklerinde intihar ettiklerini, psikoloji anlamında ciddi sorunlar yaşadığı söyleniyor. Geçen hafta bir rapora baktığımızda on beş bine yakın psikolojik desteğe başvuran İsrail askeri olmuştu. Bazı raporlar etkisiz hale getirilmiş askerlerin sayısını işgalci İsrail’in açıkladığı yaklaşık 10 katı rakamdan bahsediyorlar. Geçen işgalci İsrail’de bir gazete 30 bin askerin yaralanmasından bahsetti, 10 bine yakın askerin bir uzvunu kaybetmesinden bahsetti. 15 bine yakın protez sipariş verildiğine dair bir rapor yayınladılar. Bütün kısıtlamalara rağmen bu bilgiler geliyorsa bu demek ki oradaki gerçek katbekat daha fazladır.”

‘Trump planı Kahire'de masaya yatırılıyor’

Trump planındaki maddelerin büyük kısmının kabul edilemez olduğunu belirterek, ateşkes, çekilme hatları ve şartlarının belirsiz olduğunu vurgulayan Takiya, Kahire’de yürütülen görüşmelerde ABD ve İsrail’in taleplerinin direnişin teslim olmasını ve esirleri bırakmasını öngördüğünü; oysa direnişin öncelikli dört talebi olan tam çekilme, soykırımın kalıcı durdurulması, Gazze’ye insani yardım ve yeniden inşa imkânı ile makul şartlarda esir takasının hiçbirinden vazgeçmeyeceğini söyledi:

“Trump’ın planında 20 maddeden bahsedildi. Birkaç madde hariç bu planın kabul edilebilecek bir tarafı yok. Bu maddeleri uygulanabilecek bir hale getirmek için bambaşka bir plana ihtiyaç var. Ateş kesilecek ama nasıl, hangi şartlar altında? İşgal güçleri çekilecek, ama belirsiz. Hangi hatlara çekilecek? Bunların hiçbirisinden bahsedilmedi. Şu anda Kahire’de bunların hepsi masaya yatırılmış durumda. İşgalci İsrail ve ABD taraflarıyla uzun görüşmeler yapıldı, bugün de görüşmeler devam ediyor. ABD’nin ve işgalci İsrail’in istedikleri direnişin teslim olması, elindeki esirleri vermesi, ondan sonra geri çekilmek İsrail’in takdirine bırakılsın, Gazze’ye yardımların ulaştırılması ise işgalci İsrail’in insanlığına bırakılsın… Direniş bütün bunları bir anlaşma şekline ve Filistinlilerin 4 temel haklarını güvence altına alacak şekilde; yani Gazze’den tam bir geri çekilme, soykırım kalıcı bir şekilde durdurulmasını sağlamak, Gazze’ye bütün insani yardımların ve yeniden inşa aşamasını başlatmasına yönelik bir anlaşma ve dördüncü olarak da makul şartlarda esir takası gerçekleştirme. Direniş bu dört temelden hiçbir şekilde vazgeçmeyecek.”

‘Umudumuzu hiç yitirmedik’

Filistinlilerin umudunun nesilden nesile aktarıldığını ifade eden Takiya, sürgün, kayıplar ve şehitliklerle örülü aile hikâyelerini şöyle anlattı:
“Filistinliler olarak bizi bugünlere getiren şey umuttu. Direnişte dördüncü nesilden bahsediyoruz. Aksa Tufanı’nı gerçekleştiren nesil dördüncü nesildir. Benim anahtardan daha büyük bir simgem var; babaannem. Babaannem 48 yılındaki Filistin işgalini yaşamış ve görmüş bir hanımefendi. O zamanlarda 7 yaşındaydı. Kendi topraklarında bir dedesini şehit verdi, bir dedesi esir alındı. Bir kardeşini de şehit olarak kaybettikten sonra Gazze’ye göç etmek zorunda kaldı. 7 yaşında bir çocuktu, zor bir şekilde yürüyordu ama yürümek zorundaydı. Bütün bunları bize defalarca anlattı. Biz kitaplarda araştırma yapmadan önce zaten bunları babaannemin gözlerinde okumuştuk. Anlatırken o tutmaya çalıştığı gözyaşlarında gördük. Kaybolmuş olan abisinin acısını gördük. 48 yılından bugüne kadar abisiyle bir araya gelmediler. Babaannem şu anda aldığı anahtar ile birlikte 3 bombardımandan kurtuldu, şu an çadırda yaşıyor. Bugünlerde 6 torununu şehit olarak verdi. Şu an 90 yaşlarında. Filistin simgesi anahtar ile birlikte insandır ve babaannem 48 yıldır kaybolmuş, sürgüne gönderilmiş abisini hala görmedi. Daha zoru ise abisi 1 sene önce Şam’da vefat etti. Kendisi büyük bir şair, büyük bir yazar. Bugüne kadar babaanneme bunu söylemedik. Çünkü yıllardır abisinin hatırasını yaşatmaya çalışıyor, hatta babamın ismini bile o nedenle abisinin ismi olan Yusuf koydu. Aslında canlı bir anahtarın hikayesi var. Bu insanlar sadece kendi haklarını istiyorlar.”
Yorum yaz