‘Dünyanın dört bir yanında İsrail nefretinin arttığını görüyoruz’
“Şu anda Şarm el Şerh’te görüşmeler devam ediyor. Dün başladı görüşmeler. Görüşmelere Kushner ve Witkoff dün katılamadı ama bugün ve yarın masada olacaklar. Donald Trump’ın yaptığı konuşma önemliydi. ‘Hamas, çok önemli konulara onay verdi’ dedi. Bu da olumlu bir ilerleme olduğunu gösteriyor. Mısır Dışişleri Bakanı da Trump’ı teyit etti ve hayati konularda ilerleme sağlandığını bildirdi. Tabii bunların hiçbirisi nihai bir barışa hemen varılacağı anlamına gelmiyor. Taraflar barışa her zamankinden daha yakın. Bunun sebepleri var. Trump, 10 Ekim’den önce bu işin hallolması için bastırıyor çünkü Nobel Barış Ödülü’ne aday olmak istiyor. Bu da bir çelişki çünkü Trump, maalesef soykırımı kolaylaştıran bir liderdi. Böyle bir liderin Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi ilginç olacaktır. Eğer çok ilginç bir şey yaşanmaz veya meydana gelmezse 10 Ekim’e kadar sonuç çıkacak gibi duruyor. Hamas üzerinde de bölge ülkeleri ciddi anlamda etkili oluyor diye düşünüyorum. İsrail’in üstünde de ciddi bir baskı var. Örneğin Trump’ın neredeyse Netanyahu’ya fırça kaydığına dair Axios’ta bir haber yer aldı. Trump’ın ‘Bu savaş sürdürülemez. Sana hiçbir şey beğendiremiyoruz. Yeter artık’ dediği öne sürüldü. Gerçekten de bu savaş sürdürülebilir değildi. En son aşamada Gazze Şeridi’nin tamamen işgali, ortadan ikiye bölünüp kıskacın daraltılması ve bu yolla esirler kurtarılırken Hamas’ın imha edilmesi hedefi vardı. İsrailli uzmanlar bunu böyle anlattı. Gazze’nin tamamen bu şekilde kıskaca alınması bir seneyi alabilir. İsrail’in ne siyasi ne de askeri hedeflerini bir yıl içinde gerçekleştirmesi en azından öngörülebilir hedefleri gerçekleştirmesi mümkün değil. Ne İsrail’in koşulları buna elveriyor, ne Trump bu işin bir yıl daha devam etmesini istiyor ne de uluslararası konjonktür buna müsait. İsrail üzerinde baskı giderek artıyor. Sadece devletler nezdinde değil bu.
Dünyanın dört bir yanında İsrail nefretinin arttığını görüyoruz. ABD’nin Irak işgali sonrası anti-Amerikancılık büyük bir ivme kazanmıştı. 7 Ekim 2023’ten beri de büyük bir İsrail karşıtlığı ortaya çıktı. Eskiden tarafsız veya İsrail’e yakın olan insanlar taraf değiştirdi. Yani dünya kamuoyunun çoğu Filistin’in haklı olduğunu, en azından iki devletli bir çözümün gerçekleşmesi gerektiğini ve Filistinlilerin 100 yıllık bu trajedilerinin sona ermesi gerektiğini düşünüyor. İsrail vatandaşları artık yurtdışına gittiğinde kimliklerini gizliyor ve İsrailli olduklarını söylemiyor. Söylerlerse Filistin’e çok uzak olan Asya ülkelerinde bile lokantalardan kovuluyor İsrailliler. Bu artık sürdürülebilir bir şey değil. Gazze Şeridi’ndeki askeri durum da buna elvermiyor. Gazze’deki tüm evlerin tek tek aranıp imha edilmesi bir yılı geçeceği için İsrail açısından halledilebilir bir mesele değil. O yüzden ben bunun sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Doha saldırısı önemli bir dönüm noktasıydı. İsrail ile İbrahim Anlaşmaları imzalayan BAE gibi ülkeler dahi anlaşmadan çekilme tehdidinde bulundu. Doha’nın vurulması, Körfez’de ‘Bugün Katar’ı vuran yarın bizi de vurur’ tedirginliği yarattı. 1990’larda veya 7 Ekim 2023’ten önceki süreçte, Filistin meselesinin İsrail ile Filistinliler arasında olduğu düşünülüyordu. Sonra denkleme İran girince İran-İsrail meselesine dönüştü. Hatta ‘İran provoke ediyor, Hamas’a ve Hizbullah’a silah sağlıyor’ dahi denildi. Aslında şu anda İran’ın İsrail tehdidi hakkında ne kadar haklı olduğu görüldü.”
‘Esas vesayet Trump’ın başında olduğu, Tony Blair’ın yardımcılığını yaptığı komitede olacak’
“Hamas’ın hiçbir revizyon ve değişiklik olmadan Trump planını kabul etmesi zor görünüyor. Fakat Hamas’ın geçen yaptığı açıklamada itirazlarını bildirmekten ziyade kabul edebileceği maddelere odaklandığını görüyoruz. Hamas’ın kabul etmesini mümkün görmediğimiz silah bırakma meselesine ilk açıklamada değinmedi Hamas. Daha sonraki açıklamalarında, silahların Filistin Otoritesi’ne teslim edilebileceğini söyledi. Birtakım revizyonlar yapıldıktan sonra plan kabul edilebilir gibi gözüküyor. Bu aslında çok da anormal değil. İlk etapta sıkıntılarla dolu bir metin gibi görünüyordu. Hatta kimi uzmanlar ‘Manda yönetimi’ dedi. Kısmen de haklılar. Çünkü şöyle bir durum var: Filistinli teknokratların olduğu bir yönetimden bahsediliyor fakat anladığım kadarıyla bunlar teknik işleri halledecek. Çöp toplanması, su hatlarının kurulması, imar vs. gibi işleri halledecekler. Fakat esas vesayet Trump’ın başında olduğu, Tony Blair’ın yardımcılığını yaptığı komite olacak. Bu da manda görüntüsü vermiyor değil. Sürdürülebilir bir şey de değil. Trump ve Blair, Gazze’yi nasıl yönetecek? Beş senelik geçiş sürecinden sonra ‘reforme edilmiş Filistin Otoritesi’ deniliyor. Uluslararası ilişkilerde terminoloji yani kullanılan kelimeler çok önemli. ‘Filistin Otoritesi’ dediğinizde herhangi bir Filistinli otorite algılanır. ‘Filistin Yönetimi’ denilince, özerk yönetim anlaşılır. Yani burada Mahmud Abbas mı yönetecek yoksa yabancıların belirlediği bir ‘Filistin Otoritesi’ mi yönetecek Gazze’yi? Ama her halükarda Trump’ın, iş insanlarının ve Tony Blair’in başında bulunduğu komitenin siyasi durumu yöneteceği gibi bir tablo var. Burada nasıl orta yol bulunur, neler konuşuldu bilmiyoruz. Arap basınında gördüğüm kadarıyla Hamas’a yakın tüm yazarlar bu metne ateş püskürüyordu. Elbette bu planda eski barış tekliflerine göre daha avantajlı birkaç nokta var. Mesela Gazze’nin boşaltılmasından vazgeçiliyor fakat hadiseye böyle bakılamaz. Bu, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek. Bunu başlı başına bir avantaj olarak görmemek lazım.
Gazze zaten boşaltılamazdı. Trump Endonezya’ya, Libya’ya vs. Gazzelileri göndermek istediğini söylediğinde bunun mümkün olmadığını belirtmiştim. Dünyada 2-3 milyon insanı alacak boş yer belki Sibirya’da vardır oraya da Gazzeliler gitmez. Uygulanabilir bir şey değil. Gazzelileri Sina Yarımadası’na sürmeleri için de 1948 ve 1967 şartlarında bir şey olması lazım. 7 Ekim 2023 de olağanüstü bir ortam vardı fakat 1948-1967 gibi değildi. 1948’de işgal ile kurulan İsrail devleti, siyonist çetelerle Filistinlileri sürdüler. Katliamlar yaptılar. Büyük bir alanı boşaltıp Rotschild’in ajansı üzerinden Yahudi yerleşimci getirdiler. 1967’de durum yine farklıydı. İsrail, aynı anda 5-6 ülkenin toprağını işgal etti. İsrail’in arkasında Batılı ülkelerin desteği vardı. Askeri üstünlük sağladılar. Arap ülkeleri de acemiydi. Çoğu sömürgecilikten çıkmıştı, orduları zayıftı. İsrail çok kolay kazanabildi. Fakat 1967’den sonra durum çok değişti. Şu anda bakıldığında gerçekten Gazze’de ateşkes çok yakın görünüyor ama barış için boşlukların doldurulması lazım. Mesela Trump’ın başında olduğu yönetime Hamas ne diyecek? Çünkü bu bir manda hatta bir vesayet. Eğer geçiş süreci beş yıldan iki-üç yıla indirilirse bu Hamas’ın kabul edebileceği bir hale getirilebilir. Planın başka maddeleri de önemli. Yirmi maddelik planda uzun vadeli şeyler var. Ders müfredatının belirlenmesine kadar müdahaleler var. Akla şu geliyor: Trump’ın başında olduğu komite ders müfredatına, dinler arası diyaloga, radikal İslam yerine ılımlı İslam vb. konularına kadar müdahale edecek. Yani buraya kadar müdahale eden bir yönetim varken Filistinli teknokratlar sadece teknik işlerle ilgilenecek. Gazze ile ilgili nihai kararları Filistin ve Gazze ile uzaktan yakından alakası olmayan isimler alacak. Hamas bu planda hangi maddelere onay verecek merak ediyorum.”