EKSEN

‘Trump’ın Gazze planı, tarihsel Filistin davasının tasfiyesi anlamına geliyor’

Gazeteci Gökhun Göçmen'e göre Trump'ın Gazze planı, Filistin'in tasfiyesi anlamına geliyor. Plana göre Filistin halkının tüm siyasi temsil hakkının önünün tıkandığını belirten Göçmen, diğer yandan Arap ülkelerinin plana dahil edilmesiyle bu planın adeta dünya kamuoylarına pazarlanabilir hale geldiğini vurguladı.
Sitede oku
ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddeden oluşan "Gazze Çatışmasını Sonlandıracak Kapsamlı Planı" adlı önerisi açıklandı.
Beyaz Saray'ın ABD merkezli X şirketindeki sosyal medya hesabından, "Başkan Trump'ın Gazze Çatışmasını Sonlandıracak Kapsamlı Planı" olarak adlandırılan 20 maddelik çözüm planı yayımlandı.
Planda, iki tarafın da teklifi kabul etmesi durumunda, "savaşın derhal sona ereceği" ve "İsrail güçleri esirlerin serbestisine hazırlanmak için üzerine anlaşılan hatta çekileceği." ifadesine yer verildi.
Bu süreçte hava saldırıları ve topçu bombardımanının durdurulacağı belirtilirken, "tam aşamalı geri çekilme için koşullar oluşana kadar savaş hatlarının olduğu gibi kalacağı" kaydedildi.
İsrail'in bu anlaşmayı kamuoyuna açık şekilde kabul etmesinden itibaren 72 saat içinde, hayatta olan ve olmayan tüm esirlerin iade edilmesini öngören planda, "Tüm rehineler serbest bırakıldığında, İsrail, 7 Ekim 2023'ten sonra gözaltına alınan 250 müebbet hapis cezası mahkumunu ve bu kapsamda gözaltına alınan tüm kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere 1700 Gazzeliyi serbest bırakacak." ifadesi kullanıldı.
Planda, İsrail'in, naaşı verilecek her İsrailli esir karşılığında 15 Gazzelinin cenazesini bırakacağı kaydedildi.
"Tüm rehineler iade edildikten sonra, barış içinde bir arada yaşamayı ve silahlarını bırakmayı taahhüt eden Hamas üyelerine af tanınacak." maddesinin yer aldığı planda, Gazze'den ayrılmak isteyen Hamas üyelerine, onları kabul eden ülkelere güvenli geçiş imkanı sağlanacağı belirtildi.
Refah Sınır Kapısı'nın her iki yönde de açılmasının 19 Ocak 2025 tarihli mutabakata göre uygulanan mekanizmaya bağlı olacağı paylaşılan planda, Gazze'nin yönetimine ilişkin şunlar kaydedildi:
"Gazze, Gazze halkına günlük kamu hizmetlerini ve belediye hizmetlerini sunmaktan sorumlu, teknokrat ve apolitik bir Filistin komitesinin geçici yönetimi altında yönetilecek. Bu komite, nitelikli Filistinliler ve uluslararası uzmanlardan oluşacak ve yeni bir uluslararası geçiş organı olan 'Barış Kurulu' tarafından denetlenecek ve gözetim altına alınacak."
Planda, Barış Kurulu'nun Başkan Trump'ın yanı sıra, aralarında eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ve adı daha sonra açıklanacak başka üyeler ve devlet başkanları tarafından yönetileceği aktarıldı.
Filistin Yönetimi'nin, Başkan Trump'ın 2020'deki barış planı ve Suudi-Fransız teklifi de dahil olmak üzere çeşitli önerilerde belirtildiği gibi reform programını tamamlayıp Gazze'nin kontrolünü güvenli ve etkili bir şekilde geri alabileceği zamana kadar, bu yapının Gazze'nin yeniden geliştirilmesi için çerçeveyi belirleyeceği ve finansmanı yöneteceği belirtilen planda, yapının, Gazze halkına hizmet eden ve yatırım çekmeye elverişli, modern ve etkili bir yönetim yaratmak için en iyi uluslararası standartları talep edeceği kaydedildi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın 21 maddelik Gazze planını, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’ın rolünü ve planın hedeflerini, Gazeteci Gökhun Göçmen’le konuştuk.

‘Katar’ın vurulması dengeleri değiştirdi ve bir anda ABD üstünde baskı kurmaya başladılar’

Trump’ın İsrail’in ilhak politikalarına olan desteğinin Katar saldırısı sonrası değiştğini ifade eden Göçmen, Körfez ülkelerinin baskısı sonrası Trump’ın Gazze planını ortaya koyduğunu ifade etti:

“Donald Trump sürekli ‘barış’ diyor ama siyasete ve tarihe bakarsak ‘Roma barışı’ veya ‘Osmanlı barışı’ gibi tabirler var. Bu barışların çoğu zaman diplomasi yerine sahada teslimiyetle sağlandığı bir gerçeklik var karşımızda. Donald Trump’ın ‘barışı sağlayacağım’ şeklindeki planının temelinde Hamas’ın teslim alınması hatta yok edilmesi, Filistin’de iki devletli çözümün rafa kaldırılması veya Netanyahu’nun deyimiyle ‘hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir pozisyon yaratılması’ şeklinde bir ‘barış’ inşa ettiğini görüyoruz. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir derler; İşlerin çıkmaza girmesinden sonra yani son aylarda 3 hadise yaşandı. Bunlardan en önemlisi, İsrail’in Katar’a saldırmasıydı. Katar, Lübnan gibi bir ülke değil. İran, Suriye veya Gazze de değil. Katar, Amerikan güvenliğini parasını vererek satın almış, Ortadoğu’daki en büyük ABD üssüne ev sahipliği yapan bir ülke. Katar’a saldırılması bir dönüm noktasıydı çünkü Amerikan güvenliğini satın alan diğer ülkeler kaşlarını kaldırdı ve ‘sıra bize de gelebilir mi’ dediler. Perde gerisinde Hamas liderlerine düzenlenen suikastlardan belki de bazı Körfez liderleri memnundu. İran’ın güç kaybetmesinden, direniş hattının gerilemesinden perdenin arkasında memnundular. Zaman zaman dışlasalar da kendi ailelerinden gördükleri bir Körfez ülkesinin vurulması dengeleri değiştirdi ve bir anda ABD üstünde baskı kurmaya başladılar.

Hatta Trump’ın ‘iki bin yıllık barış’ dediği sürecin bir halkası olan İbrahim Anlaşmaları’ndan çekilebilecekleri sinyalini verdiler. Daha önce BAE ile başlamıştı bu İsrail ile normalleşme. 7 Ekim 2023 olana kadar bu süreç Suudi Arabistan’la da bekleniyordu. Bölge ülkeleri bir anda buraya set çekti. Diğer yandan bu ülkeler, ABD’nin büyük yatırımcısı olan ülkeler. Trump’ın ilk ziyaret ettiği ülkeler bunlar. Bir baskı yaratıldı ve bunu BM marjında yapılan zirvede de gördük. Diğer yandan ABD ve İsrail arasındaki gerilimin çok da saklanamaz halini gördük. ABD basınına konuşan yetkililer, Netanyahu’nun tavrından sıkıldığını saklamıyordu. Ayrıca ABD ve İsrail, müttefikleri tarafından da yalnızlaşmaya başladı. Çok sayıda Avrupa ülkesi İsrail ile arasına mesafe koydu ve Filistin devletini tanıdı. Tarihin doğru tarafında durduğunu söylediğimiz ülkeler paketler halinde yaptırımlar uyguladı. Donald Trump, eski planın uygulanamayacağını gördü. Neydi o plan? Gazze halkının sürülmesiydi. Soykırımın üstüne tehcir acısının yüklenmesi ve orada bir ‘Riviera’ yapılmasıydı.”

‘Trump’ın Gazze planı, tarihsel Filistin davasının tasfiyesi anlamına geliyor’
ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı 21 maddelik Gazze planının eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’ın vizyonuna dayandığını aktaran Göçmen, Gazze’ye adeta vali ataması yapılacağını ve Filistinlilerin siyasi tüm haklarının gasp edileceği değerlendirmesinde bulundu:

“Yani insansız bir bölgenin üstünde bir sömürge toprağı yaratmak istediler. Bunun az önce bahsettiğim sebeplerden dolayı uygulanamayacağını gördü Trump. Özellikle de bölge ülkelerinin normalleşme sürecini askıya alma tehdidi oluşturmasından sonra bunu gördüler. Daha sonra bu işi damadı Kushner’e havale etti. Ortadoğu özel temsilcisi Steve Witkoff da bu sürecin en önemli aktörlerinden biriydi. Ortadoğu’yu iyi bilen, İsrail aşığı, ABD’nin en önemli müttefikleri arasında sayılan Tony Blair’a müraacat ettiler. Tony Blair, ülkesini Irak işgaline soktu ve ülkesinde dahi büyük eleştirilere maruz kalmıştı. O dönem İngiliz sanatçı George Michael, Blair’i Bush’un tasmalı finosu olarak resmetmiş, ‘Shot The dog’ diye bir klip yayınlamıştı. Amerikan aşkı İngilizler tarafından bile irite edici bulunan bir isim Tony Blair. Ortadoğu’yu iyi biliyor. İsrail-Filistin arasında daha önce kurulan ve ABD’nin dahil olduğu dörtlü mekanizmanın da liderliğini yapıyordu. Tony Blair bir plan hazırladı. Donald Trump’ın açıkladığı 21 maddelik plan da özünde Tony Blair’ın inşa ettiği çerçeveye dayanıyor.

O çerçeve bize özetle şunu söylüyor: ‘Filistinlile yaşayabilir; kafaları önde, başlarını kaldırmadan yaşayabilirler ama Filistin’i yönetmeyi akıllarından bile geçirmesinler. Kendi yargılarını inşa etmeyi kafalarından bile geçirmesinler. Silah sahibi olmasınlar, zabıtalar memurlar beylik tabancasıyla gezsin’ diyor. Hem silahlı hem siyasi olarak Hamas’ın tasfiye edilmesini istiyorlar. Daha sonra da bu plan, Hamas’tan sonra diğer Filistin otoritelerinin de hiçbirinin Gazze’de söz sahibi olmamasını öngörüyor. On kişilik bir komisyon oluşturmayı, başına da BM Güvenlik Konseyi’nin onayladığı bir ismin gelmesini istiyorlar. Birkaç Müslüman lider buraya katılabilir. Bu heyetin altında bir yürütme komitesi kurulacak. Atanmış bu heyet CEO gibi hareket edecek. Daha sonra da Filistin halkıyla bu atanmış valilerin koordinasyonunun sağlanması için Abbas yönetimine küçük bir komiserlik verilmesi öngörülüyor. Bugün, tarihsel Filistin davasının tasfiyesine imza atılması karşılığında İsrail, ‘Artık soykırım yapmayacağım. Makul vatandaş olurlarsa Gazze’den ayrılmalarına gerek yok. Abbas yönetimi ehilleşirse onları da dağıtmayacağız’ diyor. Esas plan bu. İki devletli çözüm burada olmadığı gibi ters-yüz edilen bir gerçek var.

Sürekli olarak Hamas şeytanlaştırılıyor ama iki devletli çözümün partiler üstü reddedildiği yer İsrail. Bütün hastalıklı politikaların ana akım medyada yer bulduğu, toplumda taban kazandığı yer İsrail. Fakat ‘rehabilite edilmesi gereken halk’ Filistin halkı gibi davranılıyor. Burada Batı Şeria yok. Burada Doğu Kudüs yok. ‘Saldırı olmayacak’ deniliyor ama neticede iki devletli çözümün önü tıkanıyor. Biz konuşurken İsrail, Batı Şeria ve Kudüs’te E1 hattı denilen bölgede yeni yerleşim yerleri inşa ediyor. Hatta yeni inşa edilen bir yerleşime, Donald Trump’a ithafen T1 adını verdiler. Filistin halkının uzun süredir mücadele etmesinin sebebi kendi kaderlerini tayin etmekti. Bugün gelinen noktada bunun olmayacağını görüyoruz.”

‘Belki Trump’ın anlaşmasıyla kısa süreli rahatlama yaratılıp soykırım durdurulabilir denmiş olabilir’

Körfez ülkelerinin Hamas karşıtı pozisyonunu hatırlatan Gökhun Göçmen, öte yandan Türkiye’nin ve Arap ülkelerinin Gazze halkının soykırımdan kurtulması için Trump planına razı gelmiş olabileceğini belirtti:

“Peki Arap devletleri ve Türkiye neden bu plandan memnun? Çünkü Körfez ülkelerinin oldum olası Hamas’la bir derdi var. İdeolojik anlamda dertleri var. Hamas’ın ideolojisinin kendi ülkelerinde alıcısı olabileceğinden endişe ediyorlar. Hamas’ı destekleyen ülkelerden Türkiye, direniş grubu hatta deyim yerindeyse bir ‘Kuvayı Milliye’ olarak tanımlıyordu Hamas’ı. Fakat ABD dönüşünde bu tablonun değiştiğini görüyoruz. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘inşallah olumlu olur, verimli bir gelişme’ dedi. Sonra ‘Fevkalade’ dedi ama bunu Türkiye-ABD ilişkileri bağlamında mı söyledi, Gazze’yi de kapsadı mı bilmiyoruz. Biz ABD’de neler konuşulduğunu dahi bilmiyoruz. Biz Erdoğan-Trump toplantısı öncesindeki açıklamalara odaklanıyoruz. Zirve sonrası CAATSA, F-35, F-16 ile ilgili bir şey görmedik. Rus gazıyla ilgili bir açıklama görmedik. Biz toplantı öncesi ikilinin verdiği mesajlar ve genellikle Trump’ın konuşmayı tercih ettiği bir tablo üzerinden konuşuyoruz. Dolayısıyla çok isabetli yorumlar yapmamız mümkün olmuyor. Medyada odaklanıldığı kadar işlerin toz pembe olmadığını düşünüyorum.

Türkiye sanırım Gazze’de şu noktaya geldi: İsrail’in Gazze’den çıkartılması neredeyse imkansız hale geldi. Soykırım sürüyor, açlık silah olarak kullanılıyor, insani yardım giremiyor. Belki Trump’ın anlaşmasıyla kısa süreli rahatlama yaratılıp soykırım durdurulabilir denmiş olabilir. Sonuçta anlaşmayla Gazze’de tehcir öngörülmüyor aksine kalmaları yönünde teşvik var. Gazze’den çıkarılanların geri dönüşü ve Gazze’den çıkmak isteyenlerin de mülkiyet haklarının korunacağının garantisi var. Bu, daha önce tanık olduğumuz İsrail-ABD politikasından daha ileri bir duruşu temsil ediyor.

Bölgeye insani yardım girişlerini sözde Gazze Yardım Kurumu yapmayacak. İsrail destekli bir gruptu ve yardım grubu değildi. Yardım dağıtma bahanesiyle Gazzelileri toplayıp üstlerine ateş açan İsrail askerleriydi bunlar. Yardımda tekrar Birleşmiş Milletler’in rolü öne çıkacak. Bunlar ‘kazanım’ olarak yorumlanmış olabilir fakat uzun vadede iki devletli çözümün tabutuna çakılan bir çividen, Filistinli örgütlerin iradesinin kırılmasından bahsediyoruz. Bu örgütlerden bir kısmının yok olup bir kısmının İsrail kuklası haline getirileceği bir sistem bu. Yargısı, kolluk kuvveti, ordusu olmayan bir model inşa etmek istiyorlar. Adeta bir atanmış komiserler dönemi öngörülüyor. Gazze’de, Filistin’de uzun süredir seçim yapılmıyordu. Halkın iradesini ifade etmesi zordu. Gazze’de farklı, Batı Şeria’da farklı bir yapı vardı. Bu sorunları aşmayı hedefleyen bir plan yok. Bunların da gerisine düşen, özneleri ve aktörleri yok sayan ve başlarına sömürge valisi atayan bir plan bu. Destekleyen ülkeler belki de iyi niyetle kurtarabilecekleri kadar can kurtarmak için bu planı destekliyor olabilir.”

‘Hamas, Pekin bildirisinde Gazze’nin Filistin otoritesinde yer almasını kabul etmişti’

Gazeteci Gökhun Göçmen’e göre Hamas, Pekin’de geçen yıllarda düzenlenen zirvelerde Gazze’de Filistin otoritesini kabul etmişti ancak bu planın ilerlemesi mümkün olmadı:
“Filistinli gruplar zaten daha önce kendileri arasında görüşmeler yürütmüştü. En son Hamas ve 14 Filistinli grup, Pekin’de bir araya gelmişti. Buradaki Pekin Bildirisi’ne bakarsak Hamas, Filistin otoritesinin içinde yer almayı, silahlarını bırakıp Filistin Halk Kurtuluş Ordusu içinde yer almayı kabul etmişti. Fakat bunun süreçleri ilerleyemedi. Filistin otoritesi altında Gazze’nin yönetilmesi gibi daha ileri pozisyonlar almıştı Hamas. Bunu gerçekleştiremediler. Bu yapılabilseydi belki iş buraya gelmeyecekti. Filistinli gruplar da kendi içinde oturup bunu düşünmek zorunda. Bu süreç Rusya’da başladı. Krizin başında Flistin grupları Moskova’ya gitti. Sonra Pekin’e gittiler, iki tur görüşme yaptılar. Fakat ne olduysa Filistin yönetimi altında birleşilemedi. Mahmud Abbas bunun önüne taş koymuş olabilir çünkü ABD ve İsrail ile daha yakın temas halinde olmayı çok istiyor. Eski ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Filistin’i ziyaret edip ‘buraya bir siyonist olarak geldim’ dediğinde Mahmud Abbas da ‘Size güzel bir ev ayarlayalım burada’ demiş bir adam. Pozisyonunu anlamak açısından bunu anlattım. Hamas’a daha mesafeli davranıyor olabilir.”

‘İslam ülkeleri, Gazze’de asayiş için asker göndererek iç kamuoyuna oynama hesabı yapyor olabilir’

Donald Trump’ın Gazze planının Müslüman ülke liderlerinin iç kamuoyuna kabul ettirebileceği şekilde dizayn edilmiş olabileceğine dikkat çeken Gökhun Göçmen, şu ifadeleri kullandı:
“Peki Türkiye’ye burada bir rol düşebilir mi? Donald Trump’a göre bütün İslam ülkelerine rol düşecek. Bu plan, ABD’nin gücüyle sahada gerçekleşecek. Bu planda bir İngilizin imzası var ve şimdi de Körfez sermayesine ihtiyaç var. Acil yardım, inşaat vs. düzenlenecek. Times of Israel’deki habere göre Tony Blair bu planı hazırlayıp Kushner’a verdi. Kushner planı Trump’a sunduğunda Donald Trump’ın ilk dediği şey ‘Suudileri ikna edin’ oldu. Parayı onlardan alacaklar çünkü. Trump ayrıca ‘Yeniden inşa ile birlikte iki husus daha var: İsteyen Hamas üyeleri gidebilir, af dileyenler kalabilir fakat kalmak istemeyen komple gidebilir’ diyor. Birçok İslam ülkesi, Trump’ın bu emrini iç siyasette ‘Filistinliler hicret ediyor, biz onlara kapılarımızı açtık’ şeklinde anlatacak. Bu, İslam ülkelerinin iç siyasette kullanabileceği bir enstrüman. ‘Tüm dünya kapılarını kapattı ve kardeşlerimiz hicret ediyor’ diyebilirler. İkincisi Trump, ‘Hamas’ın ordusu olmayacak’ diyor. Bir silahlı güç olması lazım ama. Kim olacak? ‘Uluslararası İstikrar Gücü’. Buraya diğer ülkeler asker gönderebilir. Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler buraya asker gönderip iç kamuoyuna ‘Gazze’nin koruyucusuyuz’ deme hesabı yapıyor olabilir. Yarın öbür gün ana akım medyada ‘Hamas hicreti’ ve ‘Gazze’nin muhafızları’ başlığıyla karşılaşabiliriz. Trump ve bu ülkeler bunun nasıl sunulacağını hesap ediyordur. Trump daha ilginç bir şey de söyledi. Netanyahu da bunu onayladı. Trump, ‘Ortadoğu, Ortadoğu’nun da ötesidir’ dedi. Suriye’nin, Suudi Arabistan’ın adını andı. İsrail’in oyun kurucu olduğu, olamadığı durumlarda da meşru bir aktör olduğu bir tablo istiyorlar. Burada öne çıkan bir isim de ABD’nin Türkiye büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Tom Barrack. Barrack, geçenlerde bir Türk kanalına verdiği röportajda ‘Türkiye ve İsrail’in barışabileceğini umuyorum’ demişti. Gazze’deki senaryonun ardından normalleşmenin kapısını açmak isteyeceklerdir.”

‘Çin, Trump planını üstü kapalı eleştirdi’

Rusya ve Çin’in Filistin konusundaki iki devletli çözüm tutumunu hatırlatan Göçmen, şunları kaydetti:
“Genelde ekseriyetle böyle acil durumlarda Rusya ve Çin’den haber bekleyenler üzülüyor. Moskova ve Pekin yönetimi böyle değil; olayı bütünüyle inceledikten sonra tepkilerini koyuyorlar. Bazen birkaç gün sonra oluyor bu ama tutarlı bir çizgi tercih ediyorlar. Çin Dışişleri Sözcüsü’ne sordular. O da Trump’ın planını üstü kapalı şekilde eleştirdi. Filistin’i Filistinlilerin yönetmesi gerektiğini söyledi. Trump’ın Gazze planına eleştiri olarak kabul edilebilir bu. Öte yandan Çin, 1967 öncesi sınırlara göre, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletini ve iki devletli çözümü destekliyor. Trump dün kameralar önünde Avrupa ülkelerini yerden yere vurup ‘Filistin devletini nasıl tanırsınız’ dedi. Binyamin Netanyahu da ‘iki devletli çözüm olmayacak’ diye tekrar tekrar söyledi, ‘Trump destek verdi. Hamas izole edilecek. Arap ülkeleri bile bu planı destekliyor’ dedi. Çin’in devlet politikası, Filistin halkının bir devleti hak ettiği yönünde. Ama bu tabloya baktığımız zaman bu gerçekleşmeyecek. Peki ne olabilir? Hamas bu şartları kabul ettiğini açıklarsa ne olur? Diğer Filistin gruplarının bu süreçte çok etkisi yok. O zaman Çin’in ve Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi toplantılarındaki tutumuna bakacağız. Yeni bir senaryo olacak. Belki başka isimleri konuşacağız. Ama tablo bu şekilde. Ne yazık ki Rusya ve Çin’in bu noktada tabloyu değiştirecek bir durumu yok.”
Yorum yaz