FETHİ YILMAZ’LA YAZI-YORUM

İngiltere yardım diye geldi, hangi planları yaptı?

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Radyo Sputnik’te yayınlanan Yazı-Yorum programının konuğu oldu.
Sitede oku
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Yazı-Yorum programında MI6 Başkanı Richard Moore’un İstanbul’da yaptığı açıklamayı değerlendirerek, Türkiye-İngiltere ilişkilerinin tarihsel bağlamına dikkat çekti.
Gürdeniz, şunları söyledi:

İngilizlerle istihbarat tarihi açısından çok kötü bir sicilimiz var. Kırım Harbi’nden itibaren yardım bahanesiyle geldiler, casuslarını ektiler. İstanbul fiilen işgal altında kaldı. O yıllarda atılan tohumların sonuçlarını yıllar sonra da gördük. Çanakkale Harbi’nde kullanılan haritaların önemli bir kısmı Kırım Harbi sırasında çıkarıldı. Çatışma büyürse donanmalar Çanakkale’de buluşsun diyerek istihkâmcılarını gönderdiler, analiz yaptılar. 1915’te kullandıkları haritalar o dönemde hazırlandı. Birinci Dünya Savaşı sonunda, Mondros döneminde İngilizlerin Mustafa Kemal’e suikast için yetiştirdiği Hintli Müslüman MI6 ajanı Mustafa Sagir’i unutmayın. O yıllarda mandacılık akımları, İngiliz muhipliği çok güçlüydü. Atatürk devlet adamlığını gösterdi. İngiliz Akdeniz Donanma Komutanı onu ziyaret etmek isteyince, Dolmabahçe’de değil Ankara’da kabul etti. Biz ise 2006’da İngiliz uçak gemisi HMS Illustrious’u Karaköy’e yanaştırdık. Kraliçe gemide resepsiyon verdi, devlet erkânı da oradaydı. Böyle rezalet olmaz. İngiliz halkıyla bir derdim yok. Emperyal olan İngiliz devletidir. Türkiye bu devletten çok acı çekti. Böyle bir geçmiş varken bir ülkenin eski büyükelçisi, şimdiki MI6 Başkanı çıkıp İstanbul’da ‘gelin casus olun’ çağrısı yapamaz.

Pardösülü, siyah gözlüklü’ klasik yöntemlerle casus devşiremiyorlar. Herkesin elinde telefon var diye ‘sessiz kurye’ türü, Wikileaks benzeri web tabanlı platformlarla devşirme hedefliyorlar. ‘Güvenli dijital koruma’ vaat ediyorlar ama bunun deşifre olmayacağının garantisi yok. İstanbul tarihsel olarak casusluğun merkezlerinden oldu. İkinci Dünya Savaşı’nda Montrö sayesinde aktif tarafsızlık uygulandı. Şehir Alman, Amerikalı, İngiliz ve Sovyet casuslarının merkeziydi. Bugün de bu sembolizm kullanılıyor. Verdikleri mesaj net: Çin, Rusya ve İran ortak düşman. Peki sen benim dostum musun? Mavi Vatan’da, Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki oluşumlar konusunda, Kuzey Kıbrıs Türk devletinin tanınması hususunda yanımda mısın? Değilsin. Türkiye ile İsrail arasında kriz çıksa donanmalarını anında Doğu Akdeniz’e yollarlar.

'Atatürk, Batılıydı ama Batıcı değildi'

'Gazze’de yaşananlara rağmen Türkiye lehine bir ses yok' diye Gürdeniz, sözlerini şöyle sürdürdü:

Jerusalem Post’ta ‘Türkiye’yi durdurmanın tek yolu bağımsız Kürdistan’dır’ diyenler çıkıyor. ‘KKTC’deki Türk askeri İsrail’e tehdittir’ diye savaş teşviki yapılıyor. Ses yok. MI6 Başkanı’nın İstanbul’daki çağrısı karşısında iktidardan da ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nden de tek bir cümle duymuyoruz. Tıpkı 2011’de Balyoz sürecinde bir gecede amirallerin tutuklandığı günlerde olduğu gibi yine sessizlik hakim. Bu işler, mütareke dönemindeki İngiltere ağırlıklı İstanbul çizgisiyle Sivas Kongresi’ndeki Amerikan mandacısı çizginin sentezinin 1945’ten sonra Türkiye’nin bütün kılcal damarlarına girmesiyle bu noktaya geldi. Sorun şu: Türkiye’de ‘batıcı’ olmakla ‘batılı’ olmayı ayırt edemiyorlar. Atatürk batılıydı ama batıcı değildi. Rozet takıp, bayrak taşıyıp böyle kritik bir durumda ses çıkarmamak, AB büyükelçileriyle poz verip bu konularda susmak kabul edilemez. Ayrıca 1994 yılında Netanyahu’nun da içinde bulunduğu ‘Clean Break’ planının uygulandığını, hatta 11 Eylül’ün bile bunun için kullanıldığını görüyoruz. Bugün Suriye dosyasında yapılanların açık itirafları ortadayken bu suskunluk daha da vahimdir.

‘Filistin’i tanıyoruz’ demek dudak hizmetidir

'F-35'ler iyi ki de verilemedi' şeklinde konuşan Cem Gürdeniz, şunları söyledi:

Birinci Dünya Savaşı öncesi İngiltere’den parasını ödediğimiz Sultan Osman ve Reşadiye zırhlılarını ‘savaş çıktı’ diye vermediler. Parasını Lozan’da harp tazminatından saydılar, kömür parasına bile çöktüler. Emperyalizm böyledir. ABD’nin ‘vermediği uçaklar için bakım tazminatı’ talebi şaşırtıcı değil. Sadece söylemle değil eylemle cevap verilmeli.

Kürecik’i, İncirlik’i kapatabiliyor muyuz? ‘ABD Hava Kuvvetleri kullanımına kapalıdır’ diyebiliyor muyuz? Yapmıyoruz. Azerbaycan petrolünün İsrail’e gittiği, BP üzerinden İsrail sahalarında ortaklıklar olduğu açıkça görülüyor. Madem öyle, çekilin. Türkiye eylem yapmalı ‘ticareti kesin’ demeli. ‘Filistin’i tanıyoruz’ demek dudak hizmetidir. Asıl olan fiiliyattır. Falkland Savaşı’nı hatırlayın. Arjantin Exocet füzeleriyle vurunca Fransa, İngiltere’nin ricasıyla sistemlere müdahale etti, füzeler hedeflerini bulamadı. Türkiye kendi uçağını, kendi silahını yapmadıkça hegemonyanın boyunduruğundan kurtulamaz. Yarın çıkarlarımız kolektif Batı ile çatıştığında karşımızda bir blok olacak; içinde İsrail de var. Yunanistan ile Güney Kıbrıs’ı saymaya bile gerek yok. Türkiye’nin iyi dostlara ihtiyacı var.

Yorum yaz