Türkiye’de karkas etin köylüden yaklaşık 500 liraya alındığını, kasap dükkanına ulaşana kadar bu rakamın elektrik, su, personel giderleri ve kemik fireleriyle birlikte 750–800 lira seviyesine çıkıyor. Bu maliyetlerin kasabın üzerine ekstra kâr koymuyor. Kasap mucize yaratamaz, girdi maliyetleri çok yüksek. Üretim tarafındaki en büyük sorunlardan birinin yem maliyetleri. Saman, soya ve diğer yem girdilerinin çoğunun ithal ediliyor. Döviz kurundaki yükseliş de üreticiyi çaresiz bırakıyor. Üretici bir kilo süt satarak bir kilo yem bile alamıyor. Oysa en az iki kilo yem alabilmesi gerekir. Bu denge kurulmadıkça üretici ayakta kalamaz
Bugün Türkiye ithal bağımlısı oldu. Üretici zarar edince anaç hayvanını bıçağa gönderiyor, bu da hayvan varlığının hızla azalmasına yol açıyor. Bir kez kaybolan sürüyü yerine koymak için en az üç yıl gerekir. Artan maliyetler ve hayvan varlığındaki düşüşün yalnızca et fiyatlarını değil, süt ve süt ürünlerini de etkiliyor. Tüketici giderek daha fazla tavuk ve hindiye yöneliyor. Kişi başı kırmızı et tüketiminin 6–7 kilo seviyelerine kadar düşüyor.