‘Trump birinci yılını doldururken ‘Ortadoğu’ya barış getirdiğini’ gösteren gelişmeler olmak zorunda’
‘İsrail’i askeri olarak caydırabilecek bir Arap ülkesinin ortaya çıkarılması lazım ama böyle bir ülke yok şu anda’
“Aslında Arap dünyasının geneli yani Körfez ve Mısır, İsrail saldırganlığı konusunda çok fazla ses çıkartmıyordu. Suriye’ye, Lübnan’a yapılan saldırılar bu ülkeleri pek ilgilendirmiyordu. Doha saldırısı bu ülkeler için dönüm noktası oldu. Şunun farkına vardılar: İsrail Yemen’i, Suriye’yi, Lübnan’ı bombalıyor ama gerektiğinde Katar’ı, Mısır’ı da bombalayabilir. Bu, ciddi bir korku psikolojisi yaratmış gibi gözüküyor. Bundan 3-4 yıl önce İsrail ile barış masasına oturmaya niyetlenen Körfez ülkeleri dahi kendilerini sorguluyor. BAE, Katar tedirgin. Bu ülkeler kendilerini savaşın dışında görüyordu. İsrail’in saldırganlık halkası içine yavaş yavaş girmeye başlamak onları da tedirgin ediyor. Buna karşı yapabilecekleri pek fazla şey yok. Amerika bölgede çok etkili bir faktör son bir yıldır. Arap Birliği-İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısından daha sert tedbirler bekleniyor muydu? Aslında beklenmiyordu. Mısır’ın askeri güç kurma fikrinden de bir şeyler çıkacağını sanmıyorum. Ancak ekonomik yaptırımlar, İsrail’i zorlayacak diplomatik girişimler vs. için de bir gündem yok. Şu anda korkuyorlar ve bekliyorlar.
Belki de İsrail’i dengeleyecek başka güç odakları arayacaklar. Ufak ufak Rusya’nın bölgeye geri geleceğine dair işaretler var. Rus heyetinin Suriye ziyaretinde bunu görüyoruz. Körfez ülkeleri bölgeyi finanse edecek ekonomik güce sahip. Bu sebeple bölgeyi şekillendiren ülkeler gibi hareket ediyorlardı ancak bölgedeki iktidar değişikliklerinden sonra Arap dünyasının çok zayıfladığı görüldü. Eskiden Mısır-Suriye gibi ülkeler İsrail’e karşı güç dengesi sağlayabilecek kapasitedeydi ancak şu anda mesela Suriye herhangi bir şey yapacak durumda değil. Mısır da aynı şekilde. Mısır ordusu var ama İsrail için caydırıcılık içermiyor. Geriye bir tek Yemen kalıyor ama onların ne kadar caydırıcılık etkisi olduğu tartışılır. İran faktörü Araplar dışında bir faktör ama onların da iyice zayıfladığını gördük. İsrail’i askeri olarak caydırabilecek bir Arap ülkesinin ortaya çıkarılması lazım ama böyle bir ülke yok şu anda.”
‘Yarın öbür gün Körfez ülkelerinde askeri darbeyle veya ABD’nin yaratabileceği bir alternatifle krallar devrilebilir’
‘Şara, hem Dürziler hem İsrail ile yol haritası çıkartıp BM’ye öyle gitmek istiyor’
“Ahmed eş-Şara iktidara geldiğinden beri dışarıdan ciddi bir destek alıyor. Amerika da mayıs ayından sonra özellikle Tom Barrack’la birlikte bu desteği vermeye devam etti ama sanki diğer yandan da Şara’nın zamanı azalıyor gibi. Yıl sonuna kadar bir şey yapması lazım ve bunların başında İsrail ile bir çeşit anlaşma geliyor. Ben barış anlaşması gibi düşünüyordum ancak Şara’nın son röportajına bakarsak, Golan’ı söz konusu etmeyen, 8 Aralık 2024’ten sonra İsrail’in işgal ettiği bölgelerinden çekilmesini öngören bir güvenlik anlaşması konuşuluyor gibi duruyor. Şara da bunu açıkça ifade etti zaten. Muhtemelen New York’ta yapılacak BM Genel Kurulu’nda yapılacak bir konuşma var. Belki orada Netanyahu ile bir görüşme de söz konusu olur. Bunun öncesinde çok hızlı bir şekilde güvenlik anlaşmasının yapıldığında dair bir haber görebiliriz. Bu hem Şara’nın kendi iktidarını sürdürebilmesi hem de İsrail saldırılarını kısmen diplomatik yoldan savuşturabilmesi için gerekli. Tabii bu anlaşmada Şara’nın belirttiği gibi İsrail’in de talepleri var. Suriye, bu talepleri ne kadar karşılayabilecek?
Mesela İsrail’in Golan ötesinde işgal ettiği toprakların bir kısmından çekileceği söyleniyor ama Cebel Şeyh bölgesindeki su kaynaklarının olduğu noktadan İsrail çekilmek istemiyor. Şara bunu kendisi ifade etti. İsrail dolayısıyla birtakım bölgeleri elinde tutarak çekilebilir. Bir de Suriye’ye, ülkenin güneyine askeri kuvvet sokmamaları talep edildi. Ayrıca sınıra ağır silah götürülmeyeceği, İsrail’e saldırabilecek milis güçlerin barındırılmayacağı gibi konularda da güvence isteniyor. Böyle bir güvenlik anlaşması İsrail ile sınır çizmez ama İsrail’in istediği tampon bölgenin kurulmasına yol açabilir. Şam da Dera-Süveyda hattında devlet dışı bir yapıya göz yummuş olur. İki gün önce Ürdün ve ABD garantörlüğünde Süveyda yol planı da ortaya koyuldu. Ürdün ve ABD nasıl bir garantörlük yapacak onu da bilmiyorum. Sahadaki gelişmelere doğrudan müdahil olma şansları yok. Ancak bu yol haritasında güvenliğin sağlanması, zararın tanzim edilmesi, BM çatısı altında komisyon kurulması gibi maddeler var.
Bu anlaşma da muhtemelen İsrail ile güvenlik anlaşması ile birlikte yürütülebilir. Tabii Dürziler bunu kabul etmedi ama Şara bu ikisiyle birlikte New York’a gidebilir. Şara böylelikle hem İsrail hem Dürzilerl ile sorunları çözebilecek bir yol haritası ortaya koyduğunu öne sürerek ‘Ben şeffaf bir yöneticiyim ve egemenlk alanını kontrol edebiliyorum’ demek istiyor. Ayrıca New York’taki BM Genel Kurulu’na yetişmeyecek olsa da yıl sonuna kadar SDG ile de bir anlaşma yapılması gerekiyor. SDG ile bir alaşma yapılırsa bunların üstüne Şara koltuğunu garanti altına almış olur. Lübnan’da kolay olmasa da Lübnan ordusu Hizbullah’ı silahlardan arındırırsa, Trump o zaman Suriye ve Lübnan’da mükemmel netice almış olur. Tabii bizim basında gördüklerimiz ile sahada olan arasında fark var. Bu kadar kısa sürede bu kadar soruna bir şekilde çözüm bulunması veya Trump liderliğinde bölgeye ‘barış’ getirilmesi, uzun vadede başka sorunların başlangıcı olabilir.”