‘Amerikalı bir yetkili olsaydım ŞİÖ zirvesinden rahatsız olurdum’
‘Batı dünyası, zıtlıkların var olması gerektiğine inanıyor’
“Bir kere kesinlikle Batı dünyasının ve Doğu dünyasının altyapısına bakarsak, birinin kazancının diğerinin yok olması anlamına geldiği bakış açısı aslında Batı dünyasında var. Yani bugün Batı dünyası biliyorsunuz zıtlıkların sürekli bir arada olmak zorunda olduğu, bir şeyi tanımlayabilmek için illa ki zıttının da olması gerektiği bir yapıya sahip. Çin kültürüne bakarsanız ise sürekli bir uyumdan bahsediliyor. Dünya ile birlikte hareket etmekten bahsediliyor. Kalıba sokmak yerine onunla birlikte hareket edip ileriye gitmekten bahsediliyor. Kuşak ve Yol projesinde, ŞİÖ bildirgesinde, BRICS bildirgesinde vs. bu hep ‘kazan-kazan’ olarak tanımlanabiliyor. Yani ‘Kazanmam için kaybetmen gerekmiyor, ikimiz de kazanabiliriz’ anlayışı var. Doğu’da böyle bir anlayış var genel olarak. Öte taraftan Avrupalılar hegemon olma iddiasından vazgeçti. Özellikle Avrupa Birliği bu bakış açısından vazgeçti. ABD bugün diyor ki ‘Rus tehdidinden kurtulmak istiyorsanız enerji almayın. Çin’e de yüksek vergi koyun, Çin de Rusya’ya baskı yapsın’ diyor. Ama AB, bu taleplere kesinlikle olumlu cevaplar vermiyor. Birincisi, Rusya’nın petrolü ve doğalgazı olmasa, iki ay sonra donacaklar. Bazı somut gerçekler var. İkincisi, Çin’in ürettiği ürünleri almazlarsa, halklarına daha iyi yaşam koşulları sağlayamazlar.
Karşılarında artık ‘Sana yaptırım yaparız’ dediklerinde geri çekilen ülkeler yok ayrıca. Trump, Avrupa’ya ‘gümrük vergisi koyun Çin’e’ dediğinde Çin de doğruca ‘Buna kalkışırsanız ben de size nadir element vermem, elektrikli araçlarla ilgili üretim paradigmamı değiştiririm’ vb. cevaplar verdi. Geri çekilmedi. Buna ticaret savaşında misilleme diyorlar. Yani Çin, misilleme yapacağını söylüyor ama bunlar koca AB için ciddi ekonomik sonuçlar doğurabilecek misillemeler. Trump, AB’ye Çin ve Hindistan’a yaptırım uygulanmasını istese de bu pek ciddiye alınmıyor ve Trump da bunu biliyor. Çin bunu hep söylüyor. Hegemonya arayışında olmadıklarını sürekli söylüyorlar. Çin, dünya üzerinde Küresel Güney olduğunu, bu ülkelerin ekonomik ve demografik gücü olduğunu fakat dünya siyasetinde bu gücün eşit olarak temsil edilmediğini söylüyor. İlk amaç bu eşit temsil. ŞİÖ, BRICS vb. zirvelerle yeni kurumlar ortaya koyuyorlar. Aslında var olan hegemonu yok edip, daha adil ve eşit bir uluslararası yönetişim arayışındalar diyebiliriz.”