‘Avrupa, endüstriden ve enerjiden uzaklaştırıldı. Şimdi de jeopolitikten uzaklaştırılıyor’
“Alaska’daki Putin-Trump zirvesinin birçok açıdan sonuçları var. En öne çıkanı ise şu: ABD, büyük bir güç olarak Rusya’yı tekrar tanımıştır. Artık Rusya, ABD için büyük bir güçtür. 2017 yılında büyük güçler mücadelesi dönemi başlamıştı. O dönemden sonra Ukrayna krizi derinleşti. Rusya’nın Özel Askeri Operasyon olarak adlandırdığı bir harekat var şu anda. ABD, AB ve NATO, bu süreçte Rusya’yı şeytanlaştırmaya ve en aşağıya çekmeye çalıştı. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden Putin için tutuklama kararı çıkarıldı. Geçen haftalarda Trump, ‘Vladimir çok iyi adamdı ama neler yapıyor. Ben iki tane nükleer denizaltı yollayacağım’ şeklinde yorumları oldu. Bakıyorsunuz tam bu şeytanlaştırma, düşmanlaştırma ortasında bir anda değişen bir Trump oldu. Putin’i kırmızı halı üstünde alkışlayarak karşıladı. Soğuk karşılayabilirdi ama hayır. Alkışladı. Sonra da sürekli samimiydi. Beni en çok şaşırtan da bu oldu. Buradan ne sonuç çıkıyor? Biliyorsunuz bu zirveye İngilizler başta olmak üzere hiçbiri istemiyordu. Burada en büyük hasar Avrupa Birliği’ne verildi.
Sömürgeci Avrupa ve bunun başatları olan İngiltere, Fransa ve Almanya feci bir gol yedi. Çünkü daha bir hafta öncesinde Trump, Putin’e bir dolu tehditler savurdu. İskoçya’da AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Trump ile buluştu. 1 trilyon dolardan fazla ABD’den enerji ve silah ithalatı sözü verdiler. 600 milyar dolar da doğrudan yatırım sözü verildi. AB, böyle bir taviz verdi ABD’ye. Sebebi de yalnız bırakılmak istememeleri. Bir hafta sonra da Trump, Putin için kırmızı halıyı seriyor. Yani Trump, Avrupalıları oyuna getirmiş oldu. Şimdi bugün kaç Avrupalı lider koşturarak Washington DC’ye gitti. Niye bu kadar panik yapıyorsunuz? Trump’ın asıl savaşı, Avrupa’yı denklemden çıkarmak için. Amerikalılar 2017’den itibaren diyordu ki, ‘Biz büyük güçler mücadelelerini başlattık’ dedi. Rusya’yı ve Çin’i saydılar ama AB’yi saymadılar. Çünkü AB’yi yanlarında sayıyorlar. Ama aynı zamanda Avrupa’nın da ABD’ye rakip olmasını istemiyorlar. Gümrük savaşları başlayana kadar Avrupa aleyhinde büyük söylemler ne kadardı? Avrupa, en büyük ihracatını Amerika’ya yapıyordu. Trump iktidara gelince ‘Biz bundan ne kazanıyoruz?’ dedi. Avrupa endüstriden ve enerjiden uzaklaştırıldı, şimdi de jeopolitikten uzaklaştırılıyor. ABD, ‘Bana engel çıkarma, bu savaşa beni bulaştırma. Rusya ile tekrardan yakınlaşmaya girip en azından Çin’i dengelemek istiyorum’ diyor. Trump’ın bir de ben merkezci düşünceleri var. Nobel Barış Ödülü adayı olduğunu söylüyor. Hepsini üst üste koyarsak esasında rasyonel görünmeyen bir aktör var. Etrafı ne diyor bilemiyoruz. Alaska’da çok önemli bir toplantı yapıldı. Putin ne dedi? ‘Birbirimize dört kilometre yakınız’ dedi. Bering Boğazı’ndaki iki ada sebebiyle. Batıda’ki Rusya’ya, doğudaki ABD’ye yakın. ABD’de zamanında tünelle Bering Boğazı üzerinden iki ülkeyi birleştirme projesi de vardı. Rusya da haklı olarak muazzam diplomatik zafer naraları atıyor. Avrupalılar da panikte. Avrupa çok küçük düştü. Özellikle İngiltere küçük düştü. Londra’da finans kapitali, finans başkenti var. Bugün dünyada dönen 720 trilyon dolarlık köpüğün çoğu New York’ta ama belli bir kısmı da Londra’dan yönetiliyor. Soroslar, Rothschild ailesi vs. onların yönettiği bir dünya var. Bu dünyada savaşları sürekli istiyorlar. Neden? Çünkü savaşan ülkeler kredi istiyor. Kredi ile silah alıyorlar. Böyle bir yoz döngü var. Bu döngü sürdüğü sürece finans kapitali sürekli kazanıyor. Borçlanmadan yürütülen savaş yok. İngiltere, 1. Dünya Savaşı’nda krediyi J.P. Morgan’dan aldılar. 2. Dünya Savaşı’nda Hitler’e paranın çoğu ABD bankerlerinden gitti.
Trump’ın en büyük savaşı da bu yapıyla. Rusya büyük bir güç ama bu güç statüsünü kazandıran şey ekonomisi mi? Bence değil. Rusya’nın dünya ekonomisine katkısı yüzde 2. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte diyor ki ‘NATO’nun ekonomik büyüklüğü Rusya’dan 25 kat fazla. 50 trilyon dolar. Rusya’nın ekonomisi 2 trilyon dolar. Buna rağmen Rusya, NATO’nun ürettiği cephanenin dört katını bir yılda üretti’ diyor. Neticede Ruslar 4 bin 500 nükleer başlığa sahip. Dünya tarihini şekillendirmiş bir devlet. Stalingrad Savunması, Kursk Muharebeleri vs. olmasaydı dünya Nazi Almanyası’ndan kurtulabilir miydi? Mümkünatı yok. Rusya bu tarihi gücünü de kullanıyor. Sıkıştığında Batılılar Rusları kullanıyor. 1. Dünya Savaşı öncesinde İngiltere, Almanya büyüdüğü için Rusya’yı yanına çekti. 2. Dünya Savaşı’nda Barbarossa Operasyonu’ndan sonra otomatikman yanlarına alıp Rus kanını kullandılar. Şimdi Ruslara ihtiyaçları yok. Avrupa’yı bütün olarak bir araya getirip Rusya ile savaşı mutlak olarak devam ettirmek istiyorlar.”
‘Avrupa güvenlik toplumuna geçmek istiyor ama askere alımlar oldukça düşük’
“Avrupa bana kalırsa üç sebepten savaşı devam ettirmek istiyor. Birinci sebep şu: Alman istihbarat şefi geçenlerde ‘Bu savaş beş sene daha uzamalı ki Alman halkını güvenlik toplumuna geçirebilelim’ diyor. Bütçeyi de artırmak istiyorlar. Ursula von der Leyen, Avrupa savunma girişimiyle bir trilyon avroya yakın kaynak istiyor 2030’a kadar. Halka daha çok yüklenecekler. Zaten enerji fiyatları almış başını gidiyor. Avrupa bu savaşın devamını güvenlik toplumuna geçmek için istiyor. Bilinci sıkı tutmak istiyorlar. Geçenlerde okudum. Almanya’da donanmaya katılım sağlanması için çağrı yapılmış. Katılma oranına istek yüzde 40’ların altında. Aynı şey Yunanistan’da da geçerli. Emekli Yunan Amiral, Youtube programında ‘Biz hersene deniz harp okuluna 90 kişi alırdık. Bu sene 30 kişi alabildik. Artık kimse asker olmak istemiyor’ dedi. Avrupa’nın da NATO’nun da temel sorunu bu. Savaş sadece dolarla, avroyla yapılmıyor; savaş, demir ve kanla yapılıyor. Ürettiğin cephane kadar, savaş alanına götürebileceğin insan kadar güçlüsün. Ukrayna bunlar için Avrupa’da bulunmuş en ucuz kan tabiri caizse. Resmen bu kanı sonuna kadar kullanmak istiyorlar. Az önce CNN International bir anket sonucu verdi. Ukrayna’da 2022 yılında halkın yüzde 73’ü savaşa devam diyormuş. Bu oran şu anda yüzde 24. Yine aynı şekilde 2022’de Ukrayna’da nüfusun yüzde 22’si müzakere isterken şu anda bu oran yüzde 69. 2022’de yüzde 64 NATO üyeliğine evet derken bu oran şu anda yüzde 32. Bu şartlarda Avrupa ve Zelenskiy istediği kadar savaş istesin bu kolay değil. Avrupa’nın savaşı istemesinin bir diğer nedeni de şu: Sömürgeci kimliklerini ideoloji olarak devam ettirmek istiyorlar. Dünya tarihine bakarsanız Amerika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Afrika’ya 1400’lerden 1900’lerin başına kadar Avrupa hükmetmiş. Genlerindeki sömürgeci ideolojiden vazgeçemiyorlar. Ruslar, Stalin’den vazgeçti. Çinliler, katı Maoculuğu savunmuyor. Ama Avrupa sürekli olarak aynı kimliğini koruyor. Sömürgeci, dikte edici kimliklerini koruyorlar.
İngiltere’de şu anda 65 savaş gemisi var, amiral sayısı da 45. İngiltere 2. Dünya Savaşı’nı bitirdiğinde gemi sayısı 1.200, amiral sayısı 75’ti. Geçenlerde İngilizler, ‘Çin, Tayvan’a müdahale ederse Tayvan’ın yanında olacağız’ dedi. Çin sözcüsü de ‘Siz önce amiral sayınızla savaş gemisi sayınızı dengeye getirin’ diyerek yanıt verdi. ABD’nin donanma ve füze sorunu var. Bugün Anglosakson hegemonyanın denizdeki askeri gücü ve füze üretim kapasitesi çok azaldı. Füze üretim teknolojisinde de Rusya ve Çin’in açık ara önde olmasını engelleyemiyorlar. Avrupa’nın savaşın devam etmesini istemesinin üçüncü nedeni de şu: Sıkışınca ABD’yi yanlarına çekmek istiyorlar. 1. Dünya Savaşı’nda 1917’de devrim oldu Rusya aradan çıktı Amerika geldi. 2. Dünya Savaşı’nda Pearl Harbor oldu Amerika geldi. Sürekli ABD kurtardı. İlk defa Yugoslavya krizinde Avrupa tek başına bir şey yapmak istedi. Bu defa da ABD izin vermedi. Çünkü eğer Avrupa, Yugoslavya’dan başarıyla çıksaydı, Avrupa’nın kendi savunma kimliği öne çıkacaktı. Böylece ABD’ye karşı çıkabileceklerdi. Srebrenitsa katliamı dahil, BM’nin yürüttüğü barış sürecinin engellenmesi dahil hepsi o dönem Wolfowitz doktrinin ortaya koyulmasıydı. Türk kamuoyu da Avrupa kamuoyu da bunları pek bilmiyor. Esasında Avrupa ile ABD arasında bir bilek güreşi olduğunu ve bu bilek güreşinde Avrupa’nın feci şekilde yenildiğini görüyoruz.”
‘Nükleer dehşet dengesi hala daha 3. Dünya Savaşı’nın çıkmasını engelliyor’
“Bu nükleer dehşet dengesi bana kalırsa hala daha 3. Dünya Savaşı’nın çıkmasını engelliyor. 24 Şubat 2022’de özel askeri harekat başlamadan evvel, BM Güvenlik Konseyi üyesi beş nükleer devlet de ‘ilk kullanan olmayacağız’ şeklinde ortak bildiri yayınladı. Bu çok önemliydi. Her şeye rağmen ilk kullanan olmayacaklarını söylediler. Fakat bakarsanız Ukrayna krizi sırasında asimetrik bir durum ortaya çıktı ve taktik nükleer silahların kullanılması için neredeyse muazzam bir kışkırtma yapıldı. Özellikle İngiltere yaptı bu kışkırtmayı. Putin, bu görüşmeye gitmeden evvel beklentilerini sıralayan bir açıklama yaptı ve satır aralarında START’a değindi. ‘Dengelerin korunması ve silahların kontrolü konusunda işbirliği arayışındayız’ dedi. Şu anda dünya üzerinde sadece iki ülkenin elinde, eğer yeni START anlaşmasını dışlarsak, ateşlenmeye hazır en az 4 bin ateşlemeye hazır nükleer stratejik başlık var. Bu sadece ateşlenmeye hazır olan. Rusya’nın tek başına toplam başlık sayısı 4 bin 500. Ben bu Alaska’daki görüşmede yeni START anlaşmasının mutlaka gündeme geldiğini düşünüyorum.
Trump, Rusya yakınlarına iki nükleer denizaltı konuşlandıracağını söyledi. Bu saçma sapandı zira nükleer denizaltıların hareketi hiçbir yerde hiçbir koşulda ilan edilmez. Bunlar her an güney ve kuzey yarım kürelerde ateşleme pozisyonunda bekler. Bu nükleer balistik füzeleri avlamaya yarayan atak denizaltılarının hareketleri de çok gizlidir. Hemen arkasından Putin ne dedi? ‘Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması’ndan siz 2019’dan çekildiniz. Biz kurallara uyuyorduk. Şimdi tamamen çekiliyoruz. Oreşnik füzelerini seri olarak üretiyoruz. Lukaşenko da bunları alacak yakında’ dedi. Bunların hepsi satranç hamleleri. Sonrasında Trump rota değiştirdi ve Alaska gerçekleşti. Bu zirvenin sonuç raporunda açıkça bildirilmese de jeopolitik bir krizde kontrol dışı büyük bir nükleer çatışmaya sebep vermeyecek şekilde iki liderin diyalog kurabildiğini gördük. Biden bunu yapamamıştı. Biden döneminde Putin ile hiç görüşme olmamıştı. Üç hafta önce Putin’e ağır laflar söyleyen, nükleer denizaltı yollayacağını söyleyen Trump ve Oreşnik hamlesini açıklayan Putin, en azından bir araya gelebildi. Dünya barışı açısından bu önemli. Biliyorsunuz kıyamet saati var. Şu anda rekor düzeyde yakın bu ‘doomsday clock’. Gerilim çok hızlı artıyor çünkü. Böyle bir jeopolitik-stratejik düzeyde ve nükleer düzeyde yumuşama olması önemli. 15 Ağustos’ta bu görüşmenin olması aklımıza neyi getiriyor? 8 Ağustos 2025’teki ‘Trump Koridoru’nu veya Zengezur Koridoru’nu getiriyor.”
‘Rusya’da el sürülmemiş trilyonlarca dolarlık kaynak var. Bu kaynakları küresel finans kapitalin emrine sunmak istiyorlar’
“ABD, jeopolitik çıkarlarından ve hedeflerinden vazgeçmiyor. Trump kendisini her ne kadar tüccar gibi gösterse de esasında Amerika’nın kendi içindeki yapı kolay kolay değişmez. Bu yapı da finans kapitalinden gücünü alan grupla, üretimden gücünü almak isteyenler arasındaki mücadeleye tanıklık ediyor. Bunun ne şekilde sonuçlanacağı geleceği etkileyecek. ABD hegemonyası ve küresel finans hegemonyasının ortak bir hedefi var: Rusya gibi büyük bir devlet parçalanmalı. Etnik yapı var. Adı üstüne federasyon. Burayı parçalara bölmek istiyorlar. Rusya’da el sürülmemiş trilyonlarca dolarlık kaynak var. Bu kaynakları küresel finans kapitalin emrine sunmak istiyorlar. Bunu da İngiliz, Alman, Fransız kanı dökmeden yapmak istiyorlar. Putin de bunu görüyor. Konuşmalarında ‘Kendi sınırlarımızı koruyacağız’ diyor. Vistül Nehri’nden Karpat Dağları’na kadar olan bir hat var. Bu hat, Rusya için çok kıymetli. Hem Napolyon hem de Hitler buradan yürüdü. Güney Kafkasya’da da Daryel Geçidi ve Derbent Geçidi var. İki geçit var. Moskova’ya kara gücü intikal ettirilebilecek geçitler. Biri Azerbaycan’da, ötekisi de Ermenistan’da. Rusya dolayısıyla bu iki geçidin olduğu Güney Kafkasya’yı asla kaybetmek istemez. Peki Rusya niçin bu kadar stratejik alandaki Trump Koridoru anlaşmasına sesini çıkarmadı? Bazı uzmanlar, Trump ile Putin’in anlaştığını bile düşünüyor. Cevabını verelim: Rusya, bir güvenlik devleti ve jeopolitik akılla hareket ediyor. Tarih boyunca parçalanması için üzerine saldırıldı. Sadece 2. Dünya Savaşı’nda 25 milyon insanını kaybetti.
Bu nedenle 15 Ağustos’taki zirvede enerjisini harcamak istemediği için Putin sesini orada çıkarmadı. İran sesini çıkardı. Tarihten aldığımız dersler paralelinde şunu söyleyeyim: Seçilen tarih çok mühim. 8 Ağustos 2008’de ne olmuştu? Rusya, Gürcistan’a ve Güney Osetya’ya müdahale etmişti. Bir sene öncesinde Putin, Münih Güvenlik Konferansı’nda ‘Buraya kadar. Artık dünya tek kutuplu değil. NATO’yu genişletiyorsunuz. Gürcistan’da Amerikan birlikleri var. Güney Osetya’da kışkırtmalar var’ demişti. 8 Ağustos 2008’de gitti müdahale etti. Bu, Soğuk Savaş sonrası dönemin bittiği tarihti. İlk defa bir kıta gücü, bir okyanus gücüne kendi kenar kuşağında ‘hayır’ dedi. Çünkü 2008’de NATO zirvesinde Gürcistan ve Ukrayna’nın gelecekte NATO üyesi yapılması onaylanmıştı. Buna, Rusya’yı kuşatma projesinin mimarı olan Kennan bile karşı çıkmıştı. NATO’nun doğrudan Rusya’nın batısı ve güneyinde, yani Vistül-Karpatlar ve Güney Kafkasya geçitlerini kuşatmaya Rusya’nın izin vermeyeceğini söylemişti. Trump’ın ‘barış koridoru’ da 8 Ağustos 2025’te imzalandı. Bu sembolikti. ‘Sen beni o gün çıkarmıştın ama şimdi geri döndüm’ dedi. Bir hafta sonra da Alaska görüşmesi oldu. Orada Trump’ın ağzından ilk defa ateşkes yerine ‘barış anlaşması’ kelimesini duyduk. Avrupa sürekli ateşkes istiyor. Geçen gün bir stratejist, ‘Niçin barış anlaşması istemiyorlar? Ringte boks maçı var. Bir boksör feci dayak yiyor, ara istiyor. Bunu o sırada tekrar hazırlayacaklar, ringe tekrar çıkaracaklar’ diyor. Halbuki Putin savaşı kazanıyor. Financial Times, Witkoff’un açıklamalarından sızıntılar verdi. Zaporijya, Herson, Donetsk ve Luhansk bölgelerinde çatışma hattını dondurup barış anlaşmasına gidecekler gibi bir sızma var. Marco Rubio çıktı ‘Hayır, daha barış için çok uzun yol var’ dedi. 8 Ağustos 2025 anlaşmasında da ABD, Ukrayna’da ‘barış’ tavizi verdiği için Rusya susmayı tercih etmiş olabilir.”