Çanakkale felaketi yaşıyor. Tarihinde uzun zamandır böyle bir art arda yangın yaşamadı. 15 günde 8 yangın geçirince kafalarda ciddi soru işaretleri oluştu. Bir psikolojik travma yaşıyoruz ve Çanakkale artık kapkara ve gri bir tabloyla karşı karşıya. Yangınlara karşı alınan önlemler yetersiz. Bir acil eylem planı oluşturulduğunu düşünüyorduk ama köylü dinlenseydi yangınların önüne geçilebilirdi. Küçükbaş hayvanların girişini engellerseniz, altındaki otların temizlenmesine izin vermezseniz, köylüyü ormandan çıkarırsanız ve her köye iki su tankeri bırakmazsanız yangının önünü alamıyorsunuz. Aynı güzergâhta arda arda çıkan yangınların ciddi şüphelere yol açtı. Elbette insan kaynaklı etkenler var ama bunların dışında ciddi anlamda yakıldığımızı düşünmeye başladık.
Sarıcaeli köyünden başlayıp üniversiteye kadar sirayet eden ve üç gün sonra yeni bir yangınla devam eden sürecin yüzlerce eve zarar verdiğini belirterek, acil eylem planı yok. İtfaiye ekiplerinde koordinasyon eksikliği bulunduğunu, köylülerin kendi imkânlarıyla yangının önünü kesmeye çalıştı. Liyakat yerine sadakat tercih edildiği sürece bu sorunlarla karşılaşmaya devam edeceğiz. Çanakkale Asya’yı Avrupa’ya bağlayan, 2200’den fazla medeniyetin izini taşıyan, Kaz Dağları’yla anılan çok değerli bir şehir. Böyle bir yerde şehitliğe kadar dayanan yangınlar yaşanıyor. Her felaketten sonra komisyonlar kuruluyor ama hiçbir adım atılmıyor, bu 24 yılın getirdiği bir yorgunluk. Türkiye’nin nefes alabilmesi için bu anlayışın son bulması gerekiyor.