YAŞAM

Sessiz tehlike anoreksiya: Kusmak bedene ne yapar? Sadece zayıflama isteği mi, yoksa hayata tutunma çabası mı?

Geçtiğimiz haftalarda 25 kiloya kadar düşen ve hastanede yaşamını yitiren Nihal Candan, gözleri yeniden anoreksiya nervozanın karanlık yüzüne çevirdi. Peki bu hastalık yalnızca zayıflama isteği mi, yoksa görünmeyen bir yardım çığlığı mı? Anoreksiya nasıl başlıyor, nasıl fark edilir, tedavi neden bu kadar zor?
Sitede oku
Geçtiğimiz haftalarda yaklaşık 25 kiloya düşen ve hastanede tedavi gördüğü sırada hayatını kaybeden sosyal medya fenomeni Nihal Candan ile yeniden gündeme gelen anoreksiya nervoza, yalnızca zayıf kalma isteği değil; çoğu zaman bireyin hayatta tutunma ve kontrol sağlama çabası. Uzmanlara göre bu ciddi yeme bozukluğu hem bedeni hem ruhu tehdit ediyor. Giderek yaygınlaşan anoreksiya, sadece kilo kaybına değil, kalp yetmezliğinden depresyona kadar pek çok hayati riske yol açıyor. Peki anoreksiyanın ilk sinyalleri neler? Yeniden beslenme süreci neden dikkatle yönetilmeli? Tedavide kimler devreye giriyor? Yemek yedikten sonra sürekli kusmanın ne gibi zararları var? Klinik Psikolog Burbuçe Ağdaş ve Diyetisyen İrem Hotarlıoğlu, Sputnik’e anlattı.

'Anoreksiya, bireyin kontrol edemediği hayatına tutunma biçimi'

Klinik Psikolog Burbuçe Ağdaş, anoreksiyayı sadece 'zayıf kalma isteği' olmadığını çoğu zaman bireyin kontrol edemediği hayatında tutunma biçimi olarak yorumluyor ve bu hastalığı şöyle tanımlıyor:
"Anoreksiya nervoza, temelinde kilo alma korkusu ve beden algısında bozulma olan ciddi bir yeme bozukluğudur. Sadece zayıflama takıntısı değil, aynı zamanda bir psikiyatrik hastalıktırve genellikle düşük benlik saygısı, kontrol ihtiyacı ve mükemmeliyetçilik gibi psikolojik faktörlerle ilişkilidir. DSM-5 tanı kriterlerine göre, birey vücut ağırlığını koruyamayacak düzeyde kısıtlayıcı yeme davranışlarına girer ve kilo alma korkusu duyar.”
Klinik Psikolog Burbuçe Ağdaş
Anoreksiyanın ilk sinyalleri neler?
✅Aşırı diyet yapma, öğün atlama, kalori sayma takıntısı
✅Aynada vücudunu sık sık kontrol etme ve sürekli şikâyet etme
✅Kilo kaybına rağmen hâlâ kendini “şişman” görme
✅Aile yemeklerinden kaçınma, yalnız yeme alışkanlığı geliştirme
✅Aşırı egzersiz yapma, özellikle yemek sonrası

'Yemek yemeyi bırakmak, bedeni kontrol erme arzusuyla gelişen bir kontrol mekanizması'

Klinik Psikolog Burbuçe Ağdaş, kişinin yemek yemeyi tümüyle bırakacak kadar radikal bir noktaya nasıl sürüklendiğini şöyle anlattı:
"Yemek yemeyi bırakma, çoğunlukla bedenini kontrol etme arzusu üzerinden gelişen bir kontrol mekanizmasıdır.Kilo alma korkusu,bireyin fiziksel görünümüne ilişkin kaygıdır; yeme korkusu ise, bir şey yemenin hemen kilo yapacağına dair abartılı ve gerçek dışı bir inançtır.Kusma davranışı, özellikle bulimia nervozada görülür ve kısa vadede psikolojik bir boşalma ya da rahatlama hissi yaratabilir. Ancak bu, uzun vadede suçluluk ve utanma duygularını besler."

'Anoreksiya hastasında katı kurallar ve değişmez yeme ritüelleri var'

Klinik Psikolog Burbuçe Ağdaş, anoreksik davranışların öne çıkan özelliklerini sıraladı:
"Diyet, genellikle sağlık odaklı ve geçici bir davranış değişikliğidir. Anoreksiya ise bireyin yaşamını tehdit edecek boyutta aşırı kilo kaybı ve yoğun beden algısı bozukluğu içerir. Diyet yapan kişi esnek davranabilirken, anoreksiya hastasında katı kurallar ve değişmez yeme ritüelleri vardır. Anoreksiyada yeme davranışı bir anksiyete yönetme biçimi haline gelmiştir.Bireyin yemekle ilgili obsesif düşünceleri beden algısının bozar ve yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürür. Diyet yapan kişi genellikle sağlığını korumayı amaçlar, anoreksiya hastası ise sağlığını tehdit etse bile kilo almayı reddeder."
Nasıl tedavi edilir?
Klinik Psikolog Burbuçe Ağdaş, tedavi sürecine yönelik şunları aktardı:
"İlk adım, bireyin hayati fonksiyonlarının korunması için bedensel stabilizasyonudur. Aşırı kilo kaybı varsa, hastaneye yatış gerekebilir. Ardından gelen süreçte asıl odak, bireyin psikolojik iç dünyasıdır. Neden bu şekilde bir beden algısı geliştirdiği, duygularla nasıl başa çıktığı, öz değerinin neler üzerine kurulu olduğu araştırılır. Tedavi süresi kişiye bağlıdır; ancak genellikle uzun solukludur.(6 ay - 2 yıl arası). Tam iyileşme mümkündür fakat hastalık yüksek nüks riski taşır; bu nedenle psikolojik takip çok önemlidir. Özellikle stresli yaşam olayları, duygusal travmalar ya da sosyal medya baskıları nüksü tetikleyebilir."

'Psikolog, psikiyatrist ve diyetisyen iş birliği çok önemli'

Anoreksiya gibi karmaşık ve potansiyel olarak hayatı tehdit eden yeme bozuklukları, sadece kilo kaybı değil, beden algısı, duygusal düzenleme ve fizyolojik sistemleri de etkileyen ciddi klinik durumlardır. İyileşme süreci genellikle multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve psikiyatrist, diyetisyen ve terapistten oluşan bir uzman ekibin rehberliğinde yürütülmelidir.
Klinik Psikologlar, bireyin düşünce kalıplarını, beden algısını, travmatik yaşantılarını ve duygusal süreçlerini ele alır. Psikiyatristler;yeme bozukluğuna eşlik eden depresyon, anksiyete, obsesyon gibi psikiyatrik sorunları değerlendirir ve gerektiğinde ilaç tedavisi uygularlar. Diyetisyenler;bireyin yaşına, kilosuna, ihtiyacına uygun bir beslenme planı yapar; hem fiziksel iyileşmeyi sağlar hem de gıda ile olan korkulu ilişkisini yapılandırır.Tüm uzmanlar, ortak bir tedavi planı çerçevesinde düzenli iletişim hâlinde olmalıdır. Ailede bu sürece dahil edilir. Bu üç uzman eş zamanlı ve sürekli iletişim içinde çalışmalı, bütüncül bir yaklaşım izlemelidir.
Yeniden beslemeye geçildiğinde ne gibi riskler doğar? Refeeding sendromu nedir?
Diyetisyen İrem Hotarlıoğlu, anoreksiya hastalarında yeniden beslenmeye geçildiğinde en ciddi risklerden birinin "Refeeding Sendromu" olduğunu söylüyor:
"Bu sendrom, uzun süreli açlık veya yetersiz beslenme sonrası, özellikle karbonhidrat bakımından zengin besinlerin hızlı bir şekilde alınmasıyla ortaya çıkmaktadır. Vücudun elektrolit dengesi aniden bozulur ve kalp ritim bozukluklarına, solunum yetmezliğine, kas güçsüzlüğüne, kalp yetmezliğine ve nörolojik sorunlara neden olabilir. Vücutta sıvı tutulumu yani ödem görülebilir, bu da kalbin yükünü artırır ve kalp yetmezliğine yol açabilir."
"Refeeding sendromunu önlemek için yeniden beslenme süreci çok dikkatli ve yavaş bir şekilde başlatılmalı, elektrolit seviyeleri sıkı bir şekilde takip edilmelidir. Genellikle, düşük kalorili (örn. 1000–1400 kcal/gün) ve kontrollü bir beslenme planıyla başlanır ve kademeli olarak artırılır."
Yemekten sonra düzenli olarak kusan birinin vücudu ne gibi zararlar görür?
Diyetisyen İrem Hotarlıoğlu, yemekten sonra düzenli olarak kusan birinin vücudunun gördüğü riskleri şöyle sıraladı:
✅Mide asidi, diş minesini aşındırır. Bu durum, dişlerde çürüklere, hassasiyete ve renk değişikliğine yol açar.
✅Mide asidi, yemek borusunun iç yüzeyini tahriş eder ve iltihaplanmasına yani özofajite neden olur. Tekrarlayan tahriş, Barrett özofagusu gibi daha ciddi durumlara veya yemek borusu yırtıklarına yol açabilir.
✅Vücut, kusma yoluyla önemli elektrolitleri (potasyum, sodyum, klorür) kaybeder. Bu durum, kalp ritim bozuklukları, kas krampları, yorgunluk ve hatta böbrek yetmezliğine neden olabilir.
✅Dehidrasyon, vücudun aldığından daha fazla su kaybetmesiyle ortaya çıkar yani vücut sıvı kaybeder, bu da dehidrasyona neden olur. Dehidrasyon, baş dönmesi, yorgunluk ve böbrek sorunlarına yol açabilir.
✅Mide asidinin yemek borusuna geri gelmesi reflüye, kronik mide rahatsızlıklarına ve hatta mide fıtığına neden olabilir.
✅Fiziksel zararların yanı sıra, düzenli kusma depresyon, anksiyete, utanç ve suçluluk gibi ciddi psikolojik sorunları da beraberinde getirir.
YAŞAM
Nihal Candan'ın babası ilk kez konuştu: Çocuklarım şöhret dünyasına girince sapıttı
Yorum yaz