“Maalesef BRICS’e iki yönden sorunlu bir bakış açısı var. Ya çok şey bekleniyor, ya da ‘hiç’ yerine konuluyor. Halbuki BRICS genç bir oluşum. Daha 16 senelik bir mekanizmadan söz ediyoruz. Genişleme süreçlerini de içinde barındırıyor. Farklı coğrafyalardan, medeniyetlerden ve uluslardan bahsediyoruz. Yani ne coğrafi, ne kültürel, ne dilsel ne de dinsel bütünlükten bahsedebiliyoruz. BRICS’i değerlendirirken biraz şans vermek gerekiyor. Bu sürece gelinmesi kolay olmadı. Birçok defa dağılma süreci ve beklentisi gözlemlendi Batı’da. Bolsonaro dönemi, Modi’nin ilk dönemi vs. BRICS’te çatırdama beklendi ama yaşanmadı. Şunu söylemek lazım: Bugün zirveye baktığımızda bazı liderlerin katılamadığını görüyoruz. Gayet doğaldır. Öncelikler var, jeopolitik çıkarlar, iç politika durumları var. Ama buna rağmen 10 üyeli BRICS, ortak bir bildiriye imza attı. BRICS’in başarılarından birisi bu. Buna ek olarak yeni üyeler var. Vietnam, ortak ülke olarak daveti kabul etti. Yeni Kalkınma Bankası’nın içerisinde bir sigorta fonu oluşturuluyor. Özel yatırım ve şirketler için düşünülüyor bu. Herhangi bir jeopolitik sorun ihtimaline karşı. Yerel para ticareti arttırılacak. BRICS içindeki iç ticaret 600 milyar dolraı geçti bugün. Yeni üyeler ve yapılandırmalar ile bunun artacağını düşünüyorum. Bildirgenin önemi şu: Genişlemeden sonraki ilk bildirge. Üye sayısı iki kat artmış bir platformdan bahsediyoruz.
Son dönemlerdeki çatışmalar, İsrail-İran savaşı, Pakistan-Hindistan çatışması, Gazze vs. çok fazla olay var dünyada. Her ülkenin kendi vizyonu ve jeopolitik çıkarları var. Buna karşın ortak noktada buluşmayı, ortak tutum takınmayı başardılar. Bu çok kıymetliydi. Batı medyası, Hindistan’dan ve Şanghay İşbirliği Örgütü’nde yaşanan sorunlardan dolayı bildiri bile çıkamayacağını düşünüyordu. Tam tersi oldu. Hindistan’daki terör saldırısı kınandı. İsrail’in İran’a yaptığı saldırılar kınandı. Ukrayna’nın Rusya’da sivil altyapıya yaptığı saldırılar kınandı. Bence kıymetliydi. Gazze’deki durum fazlasıyla ele alındı. Hem Filistin’in devlet ilan edilmesi, BM’ye üye yapılması, tam egemen olması, Gazze ve Batı Şeria’nın birleştirilmesi vurgulandı. Ayrıca Trump’ın zorunlu göç planına tepki koyuldu ve bunun kabul edilmeyeceği söylendi. Bildirge aslında bir ülkeyi, kişiyi, coğrafyayı, medeniyeti veya farklı örgütlenmeleri düşmanlaştırmadı. O yüzden kıymetliydi. Bir sistem eleştirisi vardı ama bu eleştiri yapıcıydı. Neden? IMF’deki kotaların artırılması, Dünya Bankası’ndaki hissedarların payının artırılması, Dünya Ticaret Örgütü’nün daha iyi işlemesi için yeni ticaret kurallarının getirilmesi vurgulandı. Sistemin yıkılması değil tam tersine reforme edilmesi vurgulandı. Bu zamana kadar dışlanan, dünya nüfusunun yarısını ve ekonomisinin yüzde 40’ını oluşturan ülkelerin de artık masada söz sahibi olması gerektiğini dile getiren bir bildiriydi.”
‘BRICS gerçekten çok çeşitli bir topluluk’
‘Batılı ülkeler, farklı ödeme sistemlerini kabul etmeyecek çünkü bu hegemonyalarının düşüşünü yansıtıyor’
‘BRICS, Türkiye için bir ihtiyaç değil zorunluluktur’
“Biz, partner üye statüsü gelmeden önce üyelik bekliyorduk. İki taraf için de kıymetli olacak bir şey. Bir NATO üyesi ve AB hedefi olan bir ülkenin BRICS üyesi olması, küresel kırılmalara yol açabilir. Hem Batı hem BRICS açısından farklı değerlendirilebilir. BRICS’e katacağı değer de olacaktır bunun. Türkiye’nin de faydalanacağı birçok şey var. En basitinden yerel paralarla ticaret. Yeni Kalkınma Bankası, yerel paralarla ticareti ve yatırımı hedefliyor. Türkiye’nin döviz rezervlerindeki sıkıntı, dolar sıkıntısı sebebiyle yerel parayla ticarete yönelmesi oldukça kıymetli. Bu da bizim için oldukça kolaylaştırıcı bir şey olacak. Beklendiği gibi olmadı. Aslında pek çok ülke için böyle oldu. Birçok ülke üyelik bekliyordu. Birçok üye alıp BM gibi etkisiz bir yapıya dönüşmek de var işin ucunda. BRICS’in kurucuları da bunun farkındaydı. O yüzden böyle bir statü getirdiler. Cezayir ile birlikte biz hala daha bu daveti cevaplandırmadık. Değerlendirme sürecinde olduğu söylendi. Benim gördüğüm kadarıyla BRICS ilgisi devam ediyor hala. BRICS bugün bir zorunluluğa dönüşüyor. Batı, Rusya’nın parasına el koydu. Yaptırımlar uyguladılar, SWIFT’ten çıkardılar. Bunları Batılı dostlarımız yaptı. Yarın Suriye’de operasyon yaparsak, İsrail ile karşı karşıya gelirsek, böyle şeyler yaşamayacağımızın garantisi yok. O yüzden BRICS bir tercih değil, Türkiye için bir zorunluluk. Tabii farklı nitelendirmeler olabilir.
BRICS üyelerinin kimisiyle aramızda sıkıntı da olabilir. Normaldir. Doğal bir süreç bu. BRICS’in bizim için faydalı olacağını düşünüyorum. Tabii süreç dengeli yürütülüyor. Küresel dengeler de gözetiliyor. ABD ve Trump ilişkileri de hassasiyet gerektiren bir durum. BRICS üyesi olursak belki Trump’ın yüzde 500 gibi gümrük vergilerine maruz kalabiliriz. Böyle açıklamaları var. Ekonomimizin hassas olduğu, küresel ekonomik sistemin de kritik seviyede olduğu bir dönemde hassas bir adım atma süreci yaşadığımızı düşünüyorum. Şu anda Türk Dışişleri Bakanlığı’nda tamamen BRICS için kurulmuş bir mekanizma yok mesela Yeniden Asya Girişimi gibi bir mekanizma yok. Bu konuda ekipler var tabii bunlar çalışıyor. Gelecekte BRICS üyeliği ciddileşirse, ortak üye statüsünden sonra Dışişleri Bakanlığı bünyesinde BRICS genel müdürlüğü kurulabilir. BRICS’in özel çalışılması gerek. Hem statüsü, hem konumu hem de barındırdığı gücüyle BRICS, bürokrasinin ilgisini hak ediyor diyebiliriz. Şanghay İşbirliği Örgütü için de bu geçerli. Bizim vizyonumuz da şu şekilde: Hem geçen yıl Kazan’da, hem bu sene Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın katılımıyla Rio’da, Türkiye’nin çok kutupluluk vurgusu tekrarlandı. Türkiye’nin de hedeflerinden birisi bu. Çok kutupluluk vizyonu bu. Türkiye ekseni diye tartışılan dış politika vizyonunun ayaklarından birisi bu. Hem siyasi liderlik hem de dış politika ekipleri taraıfndan bu kabul edilmiş durumda.”