‘Bölge ülkeleri Tom Barrack’ın ağzına bakıyor’
‘Yeni Suriye ordusu, potansiyel bir bomba haline geliyor. Buralarda birkaç grubun yan yana gelip darbe yapma ihtimali yüksek bence’
“Öte yandan İsrail faktörü var. İsrail tarafında, Trump’a yönelik huzursuzluklar var. Bunlar, Yemen’deki ateşkesten beri daha fazla gündemde. İsrail basını da bunu ifade ediyor. Ama bu ABD ve İsrail ilişkilerinin koptuğu anlamına gelmiyor. Amerika’nın askeri olarak İsrail’in önünü açma politikasının Trump döneminde yavaşladığı sonucu çıkabilir. Trump, ABD’nin ekonomik çıkarları bağlamında yeni bir düzen kurmak istiyor. Olayların merkezinde Suriye yer aldığı için, yeni devlet inşası sırasında buraya müdahil olan tüm aktörlere ‘aranızda kavga etmeyin’ diyor. ABD’nin Ortadoğu’da ekonomik çıkarları olduğu için kavga istemiyor. Kavga sadece İsrail ile alakalı değil. Körfez de ön planda. Tom Barrack’ın ayrıca Suudi Arabistan ve Katar ile de çok yakın ilişkileri var. Türkiye-Körfez arasında dengenin kurulması ve bu aktörlerin İsrail’e karşı tutumunun yumuşatılması, olayın bölgesel boyutu. Suriye içindeki boyutuna bakarsak eğer, merkezi hükümetle Fırat’ın doğusundaki SDG ilişkileri konusu var.
Trump, ekonomik çıkarlarını önceleyerek burada bir düzen kurmaya çalışıyor. Bu düzen ne kadar sürdürülebilir? Bu konuda ABD içinde de kuşkular var. ABD’nin ekonomik çıkarları elbette önemli Amerika için. Fakat mesela cihatçıların Suriye ordusuna entegrasyonu meselesi var. Kısa vadede ABD’ye faydası olabilir fakat uzun vadede Suriye’de ve Suriye’ye komşu ülkelerde problemlere yol açabilir. Cihatçılardan askeri birlikler kurulacak. Ek olarak bunlara SDG katılacak. Yeni Suriye ordusu, potansiyel bir bomba haline geliyor. Buralarda birkaç grubun yan yana gelip darbe yapma ihtimali yüksek bence. Suriye’nin bağımsızlığının ilk yıllarında peş peşe darbeler yaşanmıştı. Burada birleştirici bir unsur yok. Bu gruplar, neye dayalı olarak Suriye ordusu içinde yer alacaklar? Suriye’de vatan temelli bir birlik mi olacak? İslami bir birlik mi olacak? İdeolojileri de farklı bu grupların. Dini ve etnik parçalanmışlığın yanı sıra Suriye’de geleneksel olarak bölgesel parçalanmışlık vardır. Farklı bölgelerdeki güç odakları, birbirleriyle mücadele ederler. Yan yana koyarsanız cihatçıların Suriye ordusuna entegre edilmesi kısa vadede ülkelerine dönüşünü engelleyebilir ama uzun vadede sorunlar olabilir. IŞİD kampları meselesi var daha. Tüm bunları yan yana koyunca, Trump’ın Suriye’deki yeni yönetime niye sıcak davrandığını anlamak mümkün. Yeni yönetime ‘Bu tehlikeli adamları kontrol altında tut tutabildiğin kadar’ diyor. Ama bu, uzun vadede sorunlar ortaya çıkarabilir.
Tabii 2000’lerden beri yani Büyük Ortadoğu Projesi’nden beri, ABD’nin hep bir demokratikleşme söylemi vardı. Demokratik Ortadoğu kurulmasından bahsediyorlardı. Artık ABD’nin böyle bir söylemi yok. Ayrıca ABD ile Avrupa arasında da ayrışma olabilir. Demokrasiye bakış açıları da değişti. ABD’nin ne Körfez ülkeleriyle, ne Suriye, Lübnan gibi ülkelerde demokrasi kurulması zorlaması olmayacak gibi duruyor. Eğer bu yaklaşım devam ederse mesela Suriye ordusu içindeki cihatçılar Şam’ı ele geçirse, Amerika’nın çok fazla itirazı olmayabilir. Bu kadar çok tehlikeli adamın devlet yapısı içinde eritilmesi mümkün müdür? Bu daha sonra Batı’ya veya Suriye’ye terör eylemi olarak yansır mı? Bu kadar cihatçıyı Suriye’de topladığınız zaman dünyadaki tüm cihatçılar Suriye’ye gitmek isteyebilir. Vatandaşlık da verildiği için bu insanların akrabaları, arkadaşları veya siyasi yoldaşları, kendi ideolojilerini yaşayabilecekleri bir yer olarak Suriye’yi görebilir. Eskiden bu kaçak yollarla yapılıyordu ama artık legal yolla yapılabilir. Bu da yeni sorunlara yol açabilir. Burada yeni yönetime ve Ahmed eş-Şara’nın durumuna bakmak lazım. Colani’den Şara’ya geçiş oldu ama bu nereye gidecek? Ona da bakmak lazım. Şu ana kadar Batı memnun gözüküyor ama ekonomik olarak daha güçlendiğinde, iktidarı kendi kontrolü altına aldığında, orduya banzer bir silahlı güç kurduğunda, Ahmed eş-Şara’nın yolu nereye gider? Kimse bunu kestiremiyor.”
‘Suriye’nin toprak vermesini söylüyorlar’
“Suriye’nin toprak vermesini söylüyorlar. Yani Golan Tepeleri’nin tamamen İsrail’e verilmesini istiyorlar. Colani’nin çevresinde 3-4 aydır oluşan bir danışman kadrosu var. Veya Ahmed eş-Şara’yı destekleyen medya ekiplerine bakarsak, kaynak olarak başka ülkerin bunların arkasında olduğunu söylemek mümkün. İngiltere’yi görüyoruz burada. İdlib’ten itibaren İngiltere’nin sessiz gibi görünse de HTŞ ve Şara üzerinde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Danışmanlar ve siyasiler yoluyla ABD’nin, Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın vs. yönlendirmelerine açık durumda Şara. Çok pragmatik bir lider. Böyle bir lider izlenimi vereceğini bir sene önce birisi söylese kimse inanmazdı. Bu hem pragmatizm hem realizm ile alakalı. Mevcut koşullarda İsrail’e karşı sert politika izlemesini beklemek mümkün değil. Burada küçük ayrıntılara dikkat çekmek lazım. Dün akşam saldırılar oldu. Suriye tarafından gönderilen füzeler boş araziye düştü. Filistinli gruplar sorumlu tutuldu.
Suriye’nin yeni yönetimi, direniş hareketi ile bağlantı kurarak Filistinli grupların Suriye’deki etkinliğini azaltıyor. Bunlar hep İsrail’e mesaj. Eli Cohen’in eşyaları iade edildi İsrailli bir ajandı Eli Cohen. Suriye medyasında çıkan haberlerde enterasan bir şey vardı. Golan Tepeleri için eski Suriye rejimi ‘İşgal edilmiş topraklar’ derdi. Yeni rejimin medyası ise ‘İsrail tarafı’ olarak bahsetti. Önemli bir detay bu. Buradan da yola çıkarsak, ABD belki cihatçılar konusunda baskı yapmıyor fakat İsrail ile ilişkileri normalleştirmek ve sınırın netleştirilmesi konusunda baskı yapıyor. İsrail de işi garanti altına almak için baskılarını sürdürüyor. Golan’ın tampon bölge değil, tamamen İsrail toprağı olması konusunda Şara’yı ikna etmeye çalışıyor olabilirler. Trump zaten ilk başkanlık döneminde de Golan’ın ilhakını kabul edeceğinin mesajını vermişti. Böyle bir şey yapılırsa İsrail tarafının da gerilimlere rağmen istediği şeyi ABD’den kopardığını söyleyebileceğiz. Bu yıl sonuna kadar bir şeyler ortaya koyulabilir. Bu sorun halledilmeden Suriye’nin diğer sorunlarını halletmesi kolay gözükmüyor.”
‘Suriye’deki rejim değişikliğinin Türkiye açısından sürpriz olduğunu söyleyebilirim’
“Suriye’deki rejim değişikliğinin Türkiye açısından sürpriz olduğunu söyleyebilirim. Türkiye tarafı da rejimin bu kadar hızlı düşeceğini beklemiyordu. HTŞ ve Şara üzerinde Türkiye’nin etkisi de 8 Aralık öncesinde çok fazla değildi. Türkiye de diğer ülkeler gibi hızlı hareket etti. Araplar bazen abartarak ifade ediyor fakat Suriye’de Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte en önemli aktörlerden birisi. Trump’ın yüzünü Türkiye’ye dönmesi, Türkiye’nin daha fazla etkinlik göstermesini sağlayabilir. Ancak Türkiye, iç savaş başladıktan sonra Suriye konusundaki öncelikli meselesini güvenliğe odaklamıştı. IŞİD’in de adı geçiyordu ama bununla birlikte PKK’nın Suriye kolu YPG, ve uzantısı SDG, bir tehdit olarak görülüyordu. Birkaç gündür bunun böyle olmadığını da anladık. Mazlum Kobani son ifadelerinde Türkiye ve SDG arasında iletişim kurulduğunu söyledi. Ben aslında bunu Türkiye’den yapılan açıklamalardan da anlıyorum. Belki Türkiye’deki hükümet de bölgeye Trump gibi bakmaya başlamış olabilir. Ekonomik çıkarlar öne çıkmış olabilir. En son Katar, ABD ve iki Türk şirketi bir konsorsiyum altında Suriye’de elektrik üretilmesi projesi ihalesini aldı. Devamı gelir mi bilmiyorum ama Türkiye’deki hükümet de kendisine yakın şirketler başta olmak üzere kendisine alan açmak istiyor. Eğer bunu bir serbest ticaret anlaşması ile bunu taçlandırabilirse büyük başarı olur. Şara’nın bu konuda tereddütleri var. Suriye artık eski Suriye değil. Devletçi bir ekonomi yok artık. Serbest piyasa ekonomisine geçiyorlar.
Bizim 1980’lerde Özal döneminde yaşadığımız sorunları hatırlayabilirsiniz. Ülke fakir ama kredi kartları kullanmaya başlayacaklar. Tüketim patlaması olacak. Projeleri düşünürsek, Türkiye gidip otoyol yapacak ve 30 yıl devlet garantisi verilecek. Benzerini Fransızlara Lazkiye Limanı’na yaptılar. Daha önce bu anlaşmalar 5-10 yıl olarak yapılıyordu. Yeni yönetimin ne kadar tecrübeli olduğunu bilmiyoruz. Devlet içerisinde yolsuzluk, rüşvet olacak mı? Eski rejimin kötü mirası devam edecek mi? Bunun için adil bir adalet sistemi kurulması gerekiyor. Şara’nın geçen Halep’te verdiği mesaj ‘Zalim yönetime karşı mücadele ettik, şimdi yoksullukla mücadele edeceğiz’ dedi. Peki bu gerçekten olabilecek mi? Serbest piyasa ekonomisinin olduğu bir ülkede sosyal meselelere ne kadar eğilmek mümkün? Altyapı ve üstyapı inşası lazım. Halkın çoğu fakir. Çok fazla dış müdahale var. Ama tüm bunlara rağmen Suriyelilerin çoğunda umut var. Demokrasi geleceğine inananların sayısı çok az ama ekonomik olarak belirli bir refah seviyesine ulaşmış bir toplum ortaya çıkarsa halk çok itiraz etmez. Suriyelilerin demokrasi algısı Batı veya Türkiye gibi değil.”