‘Trump İsrail’i güvence altına almak istiyor’
“Trump’ın bir önceki dönemine bakalım. Trump’ın İsrail politikasının oldukça sert ve İsrail yanlısı politikası olduğunu görüyoruz. 2017’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyor, Tel Aviv’deki büyükelçiliği Kudüs’e taşıyor, ardından 2020’de Filistin-İsrail çatışmasını çözümlemeyi amaçlayan, kendi deyimiyle ‘yüzyılın anlaşmalarını’ yapıyor. Tabii burada yine İsrail’in güvenliğini öncelik tutuyor, Filistin’e sınırlı bir özerklik vadediyor. Bundan sonra bir de İsrail ile Arap ülkelerinin normalleşme anlaşmalarının mimarı kendisi. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Fas gibi. Suudi Arabistan’ı da bu torbaya katmak istedi ama Gazze olayları ile bir erteleme yaşadı. Bunun dışında Filistin yardımlarının kesilmesinden tutun da en son imzaladığı kararnameye baktığımızda Yahudi yerleşimcilerin yaptırımları kaldırdı. Ardından eş zamanlı olarak İsrail’in Batı Şeria’daki 20 yılın en büyük operasyonları başladı. Yine öldürülenler, tutuklananlar var.
Şimdi elimizde böyle bir Trump politikası varken Trump’a umutlu bakmak bence çok manidar olur. Çünkü açıkçası Trump israil’i güvence altına almak istiyor ve Filistinliler üzerindeki baskıyı maksimumumda tutmaya çalışıyor.”
‘Trump’ın Arap ülkelerini ikna etme olasılığı düşük ihtimal de olsa var’
“Aslında sorun Netanyahu da değil, sorun İsrail’e bakış açısı. Buradaki sürgün, tehcir ya da temizlik planında Trump’ın amacı ilk olarak Gazze’yi bir daha Hamas’ın yönetmemesi, ikinci olarak Gazze’nin İsrail’e bir daha tehdit oluşturmayacak şekilde dizayn edilmesi, üçüncüsü ise tehcir 2 milyon insanı kapsamasa da diğer Arap ülkelerine maksimum sayıda mültecinin gönderilmesi ve buradaki etkiyi azaltmak.
Trump’ın Arap ülkelerini ikna etme olasılığı düşük ihtimal de olsa var. Bunu Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasında gördük. Arap dünyası kınadı, tepkiler verdi ama başka bir şey yapamadı. Ki Mısır ve Ürdün Amerika’nın yoğun bir şekilde güvenlik, ekonomik, askeri iş birliği içinde olduğu ülkelerden biri. O yüzden bu verecekleri tepki, reddetme, kınama oldukça sınırlı olacak diye düşünüyorum. Tabii Trump’ın iyi bir ticari kafası var. Bu konuda Mısır’a ya da Ürdün’e ne sunacak? İran, Suriye’deki yeni hükümet, Rusya’nın durumu bu süreci nasıl etkileyecek, hangi pazarlıklar masada olacak gibi çok sayıda konu başlığı var. Trump buradan maksimum şekilde kârlı çıkmayı istiyor. Ama İsrail’in güvenliğini inşa etmek birinci öncelik olacak."
‘Ortadoğu’da, Asya Pasifik’te, İran’da oldukça keskin hamleler yapacağını düşünüyorum’
"Trump’la Netanyahu’nun arası değil, Trump Netanyahu’ya desteğini çekti’ gibi yorumlar okuyorum. Ancak sorun Netanyahu değil, İsrail politikaları. Trump Netanyahu gittiğinde yine aynı şekilde sert, agresif İsrail yanlısı politikalarını devam ettirecek ve buna kimse karşı koyamayacak. İran’a maksimum baskıdan tutun da Filistinlilerin ötelenmesi, iki devletli çözümün ertlenmesi konularında Trump elinden geleni yapacaktır. Trump Biden’ın devamı. Bu süreç sadece Gazze ya da Filistin’e özel de değil. Çin’de de gördük bunu, yerli malı kullanmasından tutun da Amerikan şirketleri çağrısına kadar garip bir şekilde Biden Trump’ın devamı gibi gözüktü. Şimdi de Trump geldi, kendine göre son seçimi olduğu için Ortadoğu’da, Asya Pasifik’te, İran’da oldukça keskin hamleler yapacağını düşünüyorum. Ama Trump’tan Filistin ya da Gazze konusunda Filistin yanlısı bir çözüm beklemenin çok boş olduğunu düşünüyorum.”
‘Kazananın ‘gri’ olduğu bir durum mevcut’
“Çok fazla belirsizlik var. En son Batı Şeria’daki İsrail’in saldırılarında Hamas yönetimi Filistin yönetimini etkisiz kalmasından dolayı kınadı. Filistinlilerin kendi aralarında da tekdüze bir Filistin politikası olmadığı için sorunlu bir hikâye var. Hamas’ı kesinlikle yok etmek isteyen bir İsrail yönetimi var. Muhalefet de dahil İsrail’deki bütün hükümet yetkilileri kesinlikle Hamas’ın temizlenmesi istiyor. ‘Trumpgiller familyası’ diyebileceğimiz Trump’ın ekibinin Trump’tan daha çok İsrail yanlısı ve bu konuda radikal olduğunu biliyoruz. Bu destek kesinlikle gelecektir. Ki biliyorsunuz bu yer altındaki sığınakları vuracak şekilde kısıtlanan bazı silahlar da İsrail’e verildi. Belki de daha sert bir saldırı gelebilir. İsrail bu ateşkes sürecinde hala Hamas’ın askeri kabiliyetlerini gözlemliyor.
Evet bir yönden Hamas gövde gösterisi yapıyor, silahlı araçlar, 7 Ekim’de ele geçirdiği İsrail’in silahlarını da sergiliyor, gücünü de sergiliyor ama şu da var; İsrail Hamas’ın askeri kabiliyetini ve moral-motivasyonunu da ölçüyor ve ona göre yeni bir strateji hazırlıyor, bunu da gözden kaçırmamak gerek.”
‘Uçsuz bucaksız bir Suriye alanı İsrail’e açık’
‘Türkiye-İsrail normalleşmesi fikri hayaller yumağının parçası’
“Ben Türkiye ile İsrail’in iş birliği içinde olabileceğini, birlikte çalışabileceğini tahmin etmiyorum. Trump’ın bu tarz hayalleri çok fazla. Kendi coğrafyasından Çin’e kadar bir hayaller yumağında. Özellikle Suriye’de gördüğümüz kadarıyla Türk istihbaratı bölgede oldukça etkin. Hamas yetkilileri ateşkesten sonra ilk defa Ankara’ya geldiler ve Sayın Cumhurbaşkanımızla görüştüler. Bu tarz şeylerde tabii ki Türk istihbaratı çalışıyordur, ateşkeste de Katar bir numaralı aktör ama sonuçta Türkiye’nin verdiği desteği de görmek gerekiyor. Ancak Trump tabii ki Suriye sahasından çekildikten sonra İsrail ile Türkiye’nin işbirliği yapmasının ne kadar olacağı tartışmalı. Çünkü İsrail işgal ediyor. Lübnan’da, Suriye’de, Gazze ve Filistin’de işgal sürecini devam ettiriyor, çekilmiyor.
Böyle bir süreçte Türkiye’nin İsrail ile ortak çalışması hem bizim söylemlerimize ters düşer hem de uluslararası toplumda ters düşecek bir şey olur. Böyle bir durumu mümkün görmüyorum.”
‘Yeni Suriye yönetimi Esad’ın durumuna düşmemek için birçok ülkeye ‘yeşil ışık’ yakıyor’
“Sahada hala Suriye topraklarında Amerikan, Türk, Rus üsleri var. Bir de buna İsrail üsleri eklendi. Dürziler var, Kürtler var.. O kadar çok parçalı, çok aktörlü, çok senaryolu bir durum var ki kestirmek zor. Herkes bir avantaj artırma, stratejik hedeflerini maksimuma çıkartma amacında. Bugün İsrail istediği yeri bombalıyor, Suriye’nin askeri kapasitesinin yüzde 80’ini yok etmiş ve önünde kocaman bir alan var. Rusya’ya bakıyorsunuz hala üsleri duruyor. El Şara’nın ‘Biz Rusya ile stratejik ortaklığımıza devam etmek istiyoruz’ açıklamaları var. Bunun dışında El Şara’nın Cumhurbaşkanı seçildiği toplantıya bakıyoruz Kürtlerin ve Dürzilerin katılmadığını görüyoruz. SMO liderlerine rütbelerin verilmediğini görüyoruz. Yani ortada çok sıkıntılı bir süreç var.
Bu durum birçok senaryoya yol açabilir. Şu an her açıdan avantajlı Türkiye ve İsrail diye gözüküyor. Ama yeni yönetimin kendini kabul ettirmesi için de Suriyelilerin sosyal, ekonomik ihtiyaçlarının bir an önce karşılanması gerekiyor ki Esad’ı da başta götüren buydu zaten. Esad bile yıllardır toplumun sosyal refahını genişletemediği için maalesef bugünlere geldi. Şimdi yeni yönetim aynı duruma düşmemek için Rusya’ya da, Avrupa Birliği’ne de, İngilizlere de, Amerikalılara da yeşil ışık yaktığını görüyoruz. Bir tek İranlılara karşı sert tutum takındıklarını görüyoruz. Bu İsrail için de geçerli ama İsrail’in bütün askeri kapasitesi istediği zaman Suriye’ye girip çıkıyor ve buna karşı da sert açıklamalar yok.
Ortadaki denklem bize her an Suriye’nin parçalanabileceği, Suriye’nin hala büyük bir oyun sahası olduğunu gösteriyor ki ikinci en büyük grup olan Türkmenleri de unutmayalım. Onlar da ayrı bir sürecin parçası diye düşünüyorum.”