Ocak ayı, Rahim Ağzı Kanseri Farkındalık Ayı olarak belirlenmiş olup, dünyada ve Türkiye’de bu önemli sağlık sorununa dikkat çekmek amacıyla toplumsal bilinç oluşturulmaya çalışılmaktadır. Serviks kanseri ya da hepimizin bildiği adıyla rahim ağzı kanseri, dünya genelinde kadınlar arasında en yaygın dördüncü kanser türü olup, aynı zamanda ikinci en yüksek ölüm oranına sahip kanserlerden biridir. Peki, rahim ağzı kanserinin belirtileri neler? Nasıl tedavi edilir? HPV aşısı, rahim ağzı kanserine karşı ne kadar koruyucu? Prof. Dr. İsmail Mete İtil ve Prof. Dr. Veysel Şal Sputnik'e özel anlattı.
‘Ölümlerin çoğu düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana geliyor’
Prof. Dr. İsmail Mete İtil, rahim ağzı kanserinin büyük ölçüde önlenebilir bir hastalık olduğunu söyledi:
“Rahim ağzı kanseri büyük ölçüde önlenebilir bir hastalıktır, ancak dünya çapında kadınlarda kanser ölümünün önde gelen nedenlerinden biri olmaya devam etmektedir, ölümlerin çoğu düşük ila orta gelirli ülkelerde meydana gelir.”
“Erken evre rahim ağzı kanseri sıklıkla asemptomatiktir ve bu da taramanın önemini vurgular. Asemptomatik hastalarda rahim ağzı kanseri, taraması sonucunda veya pelvik muayenede görünür bir lezyon saptandığında tesadüfen keşfedilebilir.”
‘Lezyonları 5-15 yıl içinde kansere dönebilir’
Prof. Dr. Veysel Şal ise kadınların rahim ağzı kanserine çok erken dönemlerde yakalanabileceğini çünkü uzun bir lezyon dönemi olduğunu aktardı:
“Rahim ağzı kanseri çok erken dönemlerde yakalanabilir. Çünkü uzun bir lezyon dönemi var. Yani kanser olmadan önce, kanser öncü lezyonları 5-15 yıl içinde kansere dönebilir. O yüzden erken yakalanma ihtimali çok çok yüksek. Hatta kanser olmadan da yakalanabilir.”
Rahim ağzı kanserinin belirtileri nelerdir?
Prof. Dr. İsmail Mete İtil, belirtilerin başlangıçta en sık görülenlerin düzensiz veya ağır vajinal kanama olduğunu belirtti:
“Bazı hastalar sulu, mukuslu veya iltihaplı ve kötü kokulu olabilen vajinal akıntı ile gelirler. Hastaların yaklaşık yüzde 43'ünde tanı anında lokalize hastalık, yüzde 35'inde bölgesel hastalık, yüzde 15'inde ise uzak metastaz bulunmaktadır. İleri hastalık, alt ekstremitelerin arka tarafına yayılabilen pelvik veya alt sırt ağrısıyla ortaya çıkabilir.”
Prof. Dr. Veysel Şal ise rahim ağzı kanseri bulguları arasında özellikle kanlı ve yoğun kıvamlı akıntılar olduğunu söyledi:
“Erken dönemde genellikle rahim ağzı kanseri bulgularında kanlı vajinal akıntı, ilişki sonrası kanamalar, adet dönemi aralarında kanamalar olabiliyor. Onun dışında kanlı veya et suyu kıvamında devam eden akıntılar olabiliyor. Tabi ilerleyen dönemlerde de kasık ağrısı, idrar ve bağırsak problemleri ile karşımıza geliyor."
‘Ne kadar erken fark edilirse yaşam şansı o kadar yükseliyor’
Prof. Dr. İsmail Mete İtil, erken evrelerde radyoterapi yerine cerrahi tedaviyi öneriyor:
“Erken evre rahim ağzı kanserli hastaların çoğu için, radyoterapi yerine cerrahi tedavi öneriyoruz. Ancak, kemoterapi ile veya kemoterapisiz radyoterapi, tıbbi komorbiditeler veya kötü fonksiyonel kapasitesi olan hastalarda cerrahiye aday olmayan hastalar için uygun bir alternatiftir. İleri evre seçilmiş vakalar radyoterapi , radyokemoterapi (ikisi birlikte )ya da cerrahi şekli için uygun olabilir.”
Prof. Dr. Veysel Şal da önceliğinin erken evrelerde cerrahi tedavi olduğu kaydetti:
“Rahim ağzı kanserlerinde erken dönemlerde cerrahi seçeneğimiz var. Radyoterapi her aşamada bir tedavi yöntemidir. Radyoterapinin en büyük dezavantajı radyoterapi alan bölgeye bir daha radyoterapi veremiyorsun. Cerrahi sonrası eğer risk faktörü varsa radyoterapi eklediğimiz oluyor. Ama cerrahi her zaman yapılabilir. Önceliğimiz erken evrelerde cerrahiden yana. Radyoterapi veya kemoterapi birlikteliği de ileri evrelerde ihtiyaca yönelik olabiliyor. Ne kadar erken fark edilirse yaşam şansı o kadar yüksek oluyor, evresi arttıkça yaşam şansı azalıyor maalesef.”
‘HPV aşısının kansere karşı yüzde 98 oranında koruyuculuğu var’
Prof. Dr. Veysel Şal, HPV’nin rahim ağzı kanserinin en önemli nedeni olduğunu ve HPV aşısının yüzde 98’e varan bir koruyuculuğu olduğunu belirtti:
“HPV rahim ağzı kanserinin en önemli nedenidir. Yüzde 99 neredeyse yüzde 100’e yakın oranda tümörlü hücrelerde HPV bulmaktayız. HPV olmadan rahim ağzı kanseri olmaz. HPV’nin aşısı çok çok önemli. Bu aşı 9-15 yaş arasında 2 doz, 15-26 yaş arası 3 doz yapılıyor. Daha sonraki yaşlarda hastanın riskine göre karar veriyoruz. Kansere karşı şu an yüzde 95-98 oranda koruyuculuğu var. Aşı sonrası herhangi bir önlem alınması lazım değil, yan etkisi olmayan bir durum. Ama tabi ki aşı yapıldığı zaman da tanıma programlarına devam ediyoruz.”
“Toplumun kesinlikle bilinçlendirilmesi gerekiyor. Toplumun birçoğunda böyle bir aşının farkındalığı yok. Yani burada aşının farkının sosyal medya olsun, sağlık platformu olsun ve diğer platformlarda arttırılması gerekiyor.”
HPV aşısının yaygınlaştırılması için neler yapılmalı?
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) aşılama programlarının birçok ülkede rutin olarak uygulanmadığını ve 9-14 yaş aralığındaki kızları hedeflemesini öneriyor. Prof. Dr. İsmail Mete İtil ise rahim ağzı kanseri önleme ve kontrol önlemleri başarıyla uygulanmadığı takdirde, 2030 yılına kadar her yıl yaklaşık 800.000 yeni rahim ağzı kanseri vakasının teşhis edileceğini öngörüyor ve yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
Toplumca bilinen ve sayılan üst düzey savunucuların desteğini almak, HPV aşısının uygulanması kararında büyük bir etki yaratabilir.
Rahim ağzı kanseri yükünün araştırılması ve raporlanması; maliyet etkinliği, uygulanabilirliği ve kabul edilebilirliği karar vericiler için önemli bilgiler sağlayabilir.
Toplumun doğru bilgilendirilmesi gerekiyor. Sivil toplum örgütleri ve dernekler bu konuda üzerine düşeni yapmalı.