“Trump’ın mottosu neydi? ‘Amerika’yı tekrar büyük yapmak’.Theodore Roosevelt ve ondan önceki bazı başkanlar gibi, ayrıca 1945 sonrası kurulan düzende Franklin Roosevelt ve Truman gibi Trump da tarihte bir iz bırakmak istiyor. Ayrıca Kuzey Amerika’yı ağırlık merkezi yaparak Grönland, Kanada ve Meksika’ya vurgu yapıyor. ‘Avrupa’nın da NATO için savunma harcamalarını yüzde 2’den yüzde 5’e çıkartmalarını istiyor. Ortadoğu’ya barış getireceğini söylüyor. Çin’le dengelemeyi de Amerika’yı büyüterek sağlayacağı görüşünü savunuyor. Rusya ile savaşı kışkırtma, Rusya’yı nükleer silah kullanacak aşamaya getirme gibi konularda Biden ve Blinken’ı yerden yere vuruyor Trump. İki yıl önceki konuşmaları yenilir yutulur gibi değil. Trump önceki büyük başkanların yaptığını yapmaya çalışıyor Trump. Amerika’yı daha büyük yapabilmek için, hem jeopolitik hem ekonomik olarak bu dediği yerleri etki alanına almak istiyor. İlgi değil, etki alanı. Mesela Kanada’yı eyalet yapsa, Grönland’ı Amerika’ya bağlasa, Meksika ile bütünleşme sağlasa, aynen modern bir Monroe Doktrini gibi Kuzey Amerika’yı tamamen konsolide etmiş oluyor. Buradaki en büyük etkenlerin başında, Arktik’teki büyük kaynak pazarından pay alma yarışı ve Rusya’yı Arktik’te jeopolitik olarak dengeleme isteği geliyor. Tek taşla iki kuş vuruyor.
İlk defa Amerika tarihinde veya Pax Americana baz alınırsa Anglosakson tarihinde, 2024 Temmuz ayında ‘Bu bir devrim’ dediğim bir olay yaşandı. İlk defa bir konteyner gemisi, St. Petersburg’dan kalktı ve hiç durmadan, yerine göre 16 mil süratle, 8 bin konteyneri Şanghay’a getirdi. Hiç durmadı. Muazzam bir olaydı. Bu, 20-30 yıl öncesine kadar hayal bile edilemiyordu. Şimdi bu mümkün. Kuzey Buz Denizi üzerinden deniz ticaret yolunun açılması, Anglosakson veya Amerikan hegemonyasının en büyük silahını elinden aldı. Bu silah, deniz ulaştırmasını kontrol etmekti. Bunu kontrol eden dünya ticaretini, ticareti kontrol eden de dünyayı kontrol eder. Bu kadar basit bir denklem. Bu büyük bir panik yarattı. Kuzey Buz Denizi veya Arktik Okyanusu dedikleri yerdeki suların neredeyse yüzde 50’si Rusya’nın kontrolünde. Bu, çok ciddi bir miktar. Grönland’ın kontrolü yüzde 16, Kanada’nın yüzde 28. Amerika’nın ise yüzde 1. Kanada ve Grönland’ı Amerika kaparsa, neredeyse Rusya ile denk bir Arktik Okyanusu kontrolüne sahip olacak. Trump bunu açıkça söyleyecek değil. Eğer ABD’de de jeopolitik düşünen bir ‘derin devlet’ varsa, muhakkak ki bunun hesabını yapıyorlardır.”
‘Ukrayna’da yaşanan büyük bir ABD mağlubiyeti. ABD orada çok net kaybetti’
‘İlk defa İsrail’in dışında Amerikan jeopolitiğinin düşünüldüğünü görüyoruz’
“ABD’yi yönetenlerin profili, Soğuk Savaş bittikten sonra ciddi şekilde düştü. Tüm dünyada bu sorun var. Çoğu yerde oligarşik bir yapının veya küresel sermayenin istediği kişilerin iktidara geldiğini görüyoruz. Amerika da bundan payını aldı. ABD’nin en büyük sorunu, niteliksiz devlet adamları. Trump’ın Savunma Bakanı adayı Hegseth var. Böyle bir şey nasıl olabilir? 44 yaşında, cinsel taciz suçlamaları var, Fox’ta program yapıyor. Irak Savaşı döneminde kısa dönem bir askerliği var ve bu adam, bütçesi 1 trilyon dolar olan bir bakanlığı alıyor. Bu bakanlığın elinde nükleer silahlar var. Ne diyebiliriz ki? Eskiden böyle değildi. Geçmiş Amerikan Savunma Bakanları’nın çoğu emekli orgeneral veya oramiral idi. Veya doktorası olan, çok iyi yetişmiş devlet adamlarıydı. Bugün ne olacağını kestirmek de zor. Neoliberalizmin kalitesizleştirme, düzeysizleştirme ve vasatın altına indirme politikası sonucu ABD bu hale geldi. Bana sorarsanız her şey 12 Ocak 1991’de Kuveyt’e müdahale ile başladı. O tarihten sonra ABD, jeopolitik anlamda rotasını şaşırdı. ‘Ben neymişim? Çok büyük bir gücüm. İstediğim her şeyi yaparım ve tüm dünya buna uymak zorunda’ dedi. Bugün ABD, örnek alınan, özenilen ve rota alınan bir deniz feneri değil. Herkes Amerika’dan korkuyor ve kaçıyor. ABD ya ambargo uyguluyor, ya savaş çıkartıyor, ya da turuncu devrim çıkartıyor.
Romanya’da Georgescu cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunu açık ara kazandı, anayasa mahkemesi karar aldı izin vermedi. İstediklerini iktidara getirip istediklerini indiriyor. Büyük bir devlet böyle olamamalıydı. Çin ise Kuşak ve Yol projesi yapıyor. Çin trilyonlarca dolar yatırımla yollar, köprüler yapıyor. Kimseyi mafya babası kimliğiyle tehdit etmiyor. Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 2019’da yazdığı mektubu hatırlayın. Ben o mektubu ilk gördüğümde kamera şakası zannettim. Böyle bir üslup kullanılır mı? Bunun gibi herkese yapıyor. Macron’un koluna girip tehdit ediyor. Elon Musk denilen adamı da gördünüz. Avrupalı ülkelere hakaret ediyor. Büyük devletler böyle çöküşe geçiyor. Roma da böyle çöktü. ‘Çok güçlüyüm’ diyorlar ama değiller. Bunu anlayamıyorlar. Ahlaki değerlerini yitirdiler. Buradaki en büyük etmen de 1991’den sonra Amerikan jeopolitiğinin İsrail etkisine girmesi. Dikkat ederseniz 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra gerçekleştirilen faaliyetlerin hepsi İsrail’in güvenliğiyle ilgiliydi. Trump ilk defa kendisiyle ilgili bir şey isteyerek Grönland’ı, Kanada’yı, Meksika’yı istedi. Dikkat edin: İlk defa İsrail’in dışında Amerikan jeopolitiğinin düşünüldüğünü görüyoruz. Bu ayrımı iyi görmek lazım.”