Pınar Eğilmez, şu ifadeleri kullandı:
“Akdeniz insanı olmak kavram olarak her zaman karakterlerime yansıdı. Akdeniz insanı, daha çocuk bir toplumdur… Uzun yıllar Libya ve Cezayir gibi ülkelerde yaşadım. Oradaki insanlarla da çok ortak yönümüz olduğunu gördüm. Akdeniz havzası insanı ve olaylarına, expat yaşamın insana kattığı güzelliklere ve zorluklara hakimim. Oralarda yaşamak önyargılarımı yıktı ve yeni önyargılar edindim. Her şeyden önce Akdenizli kimliğinin Libya ve Cezayir’de bize ne kadar benzediğini gördüm.”
Üçüncü romanıyla birlikte yazı dilini “psiko kurgu” olarak tanımladığını belirten Eğilmez, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kişisel gelişim, kişisel gelişim sektörü doğmadan önce bile hayatımdaydı. Her zaman kendimi sorgularım. Kendimi anlamak, ötekini anlamak, hayatın düzeneğini anlamak ve anladıklarımı aktarmak her zaman temel uğraşım olmuştur. Üçüncü romanımla birlikte yazı dilimi psiko kurgu olarak tanımladım. Bu tanımla ile amacım; okurun bir kurgu metin okumak üzerinden kendisi ile temas etmesini sağlamaktır. Bir karakter veya sahne üzerinden tetiklenmesini, kendisiyle ilgili bir konuda uyanmasını ve benden sonra kendini iyileştirme arayışına girmesini hedeflerim. Karakterlerim kurgu boyunca mutlaka kendisi ile ilgili ters köşe bir duruma uyanır… Bir okur olarak bana, beni anlatan bir metinden hoşlanmam. Çünkü ben zaten ‘ben’i biliyorum. Yapmak istediğim, okuru kendisi ile ilgili bilmediği bir şeye uyandırmak. Bunu yapabilirsen kendimi psiko kurgu alanında başarılı bulurum.”
Yazar adaylarına da eşlik ettiğini ifade eden Pınar Eğilmez, şu sözleri kaydetti:
“Yazar adaylarının, yazma süreçlerine eşlik ediyorum. Bu, bir grup çalışması değil, insanlarla birebir çalışıyorum. Yazmanın grup çalışması şeklinde öğretilebileceğine inanmıyorum. Ben birebir süreç koçluğu yapıyorum.”