'Ayasofya'yı açmak bu fakire nasip oldu'
'Üstat, ötelerin ve sezişlerin insanıydı'
Mevla, gençlerimiz başta olmak üzere bizleri ve milletimizin her bir ferdini bu yolda sabit kadem eylesin diyorum. Duygu ve düşünce dünyamız, içinde yaşadığımız toplumla bazen birleşen, bazen de farklılaşan en bariz vasfımızdır. Üstadı yakından tanıyanlar, onu herkesten farklı kılan 3 önemli özelliğinden bahseder. Bunlardan ilki; yaşadığı çalkantılı hayata, girdiği polemiklere, maruz kaldığı siyasi baskılara, hapis cezalarına ve şeker hastalığına rağmen dinç bir vücut ve kafa yapısını muhafaza edebilmiş olmasıdır. Onun her şeye rağmen eğilmeyen kişiliği, takdir ve hayranlıkla yad edilmiştir. İkinci vasfı; emsalsiz sanatkarlığıdır. Edebiyatın her sahasına mührünü vurduğu gibi, siyasi ve tarihi konulara dahil yazdığı eserlerle de yaşadığı dönemin gündemini belirlemiştir. Üstat, 'Şairlerin Sultanı' unvanına layık görülmüştür. Üstat, ötelerin ve sezişlerin insanıydı. Üçüncü özellik ise, kendi lisanıyla, 'her şeyin künhüne vakıf olma' arzusudur. Bir sohbetinde Peygamber Efendimizin cümleleriyle, 'Ya Rab, bana eşyanın hakikatini olduğu gibi göster' diye dua etmişti. 'Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış. Marifet bu. Gerisi yalnız çelik çomakmış' Her konuda derinlemesine tefekkür ettiğini onun tüm eserlerinde hissedersiniz. Böyle bir fikir adamının mirasını yaşatmak için 2014’ten bu yana düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri’ni, milli değerlerimizin genç kuşaklara aktarılması noktasında çok değerli görüyorum.