EKSEN

‘Suriye bölünürse Büyük Ortadoğu Projesi gerçekleşecek ve İsrail rahatlayacak'

Prof. Dr. Mehmet Yuva'ya göre HTŞ'nin Halep ve Hama saldırılarına hazırlandığı İdlib'te, Ukraynalı, İsrailli ve İngiliz ajanların bulunduğu aktarılıyor. Terör örgütü HTŞ'nin imaj çalışması yaptığına dikkat çeken Yuva, Suriye'nin terör örgütleri tarafından bölünmemesi için Türkiye'nin de Suriye ile işbirliği yapması gerektiğini vurguladı.
Sitede oku
Terör örgütü Heyet Tahrir El Şam (HTŞ), Halep’i Suriye ordusundan ele geçirdi ve yönünü İdlib’in güneyindeki Hama şehrine çevirdi. Suriye’nin en büyük şehirlerinden olan Halep’ten sonra Hama’nın da tehdit altına girmesi sebebiyle terör örgütü unsurlarına yönelik hava saldırıları yoğunlaştı.
Suriye’de yaşanan gelişmeler sırasında, Halep’in kuzeyinde yer alan ve YPG/SDG’nin kontrolünde olan Tel Rıfat da Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu güçleri tarafından ele geçirildi. Esir alınan ve etkisiz hale getirilen YPG üyelerinin yanı sıra bir grubun da yapılan anlaşma sonucunda bölgedeki sivillerle birlikte tahliye edilmesine onay verildi. Suriye Milli Ordusu, daha sonra Menbiç istikametindeki YPG hedeflerine yönelik atışlara başladı.
Yaşanan gelişmeler sırasında özellikle HTŞ üyesi teröristlerin nizami üniformaları, kullandıkları askeri teçhizat, silahlarındaki dürbünler, gece görüş gözlükleri, dronlar ve savaş alanı taktikleri dikkat çekti. Çatışma sahalarından haberler paylaşan çeşitli Telegram kanalları, HTŞ’nin kullandığı savaş taktiklerinin, Ukrayna ordusunun Rusya Federasyonu’nun Kursk bölgesine yaptığı işgal girişiminde kullanılan taktiklere benzediğine işaret etti.
Rus basını daha önceleri Ukraynalı askeri uzmanların İdlib’te Heyet Tahrir El Şam teröristlerine ileri savaş teknikleri konusunda eğitim verdiğini aktarmıştı.
Heyet Tahrir El Şam terör örgütünün Halep, Serakip ve Hama istikametli saldırılarını, Suriye ordusunun Hama’da oluşturduğu savunma hattını, terör örgütünün yıllar süren hazırlığını, Körfez ülkelerinin tepkilerini, Türkiye-Rusya-İran denklemini ve Suriye için Batı’nın ortaya koyduğu bölünme planlarını, Prof. Dr. Mehmet Yuva ile konuştuk.

‘2016’da İsrailli yetkililer adeta IŞİD’i makbul bulduklarını söylemişti’

Türkiye’de Suriye hakkındaki gelişmeleri aktaran medya kanallarını eleştiren Prof. Dr. Mehmet Yuva, HTŞ’nin bir terör örgütü olduğunu hatırlattı. İsrail’de de Heyet Tahrir El Şam hakkındaki yorumların IŞİD dönemini hatırlattığını ifade eden Yuva, IŞİD’in saldırılarının yoğunlaştığı dönemde Suriye zayıfladığı için İsrailli yetkililerin IŞİD’in adeta makbul gördüklerini dile getirdiğini aktardı:
“Ana akım medyanın ve genelde Suriye sahasını konuşan kelli felli insanların uzunca anlatmaya çalıştığı fakat anlamı olmayan tavra karşı tabloyu ortaya koydunuz. Bunun için ayrıca teşekkür ediyorum. HTŞ sanırım ABD’nin vermiş olduğu nasihatlere istinaden sahada geçmişe göre çok farklı davranıyor. Nasıl derseniz hemen söyleyeyim. Colani’yi Batılılara şirin göstermek için normalde giymiş olduğu geleneksel elbisesini çıkartıp takım elbise giydirmişlerdi. Amerikalı yetkililerin ve hatta Dışişleri Sözcüsü’nün ağzından, HTŞ’nin terör örgütü olarak kabul edildiği fakat yaptıklarının ‘doğru ve yerinde’ olduğu şeklinde açıklama yapıldı. Yani bir terör örgütü, ABD’nin hasmı olarak gördüğü bir güce saldırıyorsa, o örgüt kabul edilebilir bir örgüt oluyor. Hatta HTŞ hakkında ‘terör örgütü’ ifadesinin tekrar gözden geçirilmesi önerileri de var. Aynı şeyi İsrail cephesinde de görüyoruz. 2016 senesinde İsrailli yetkililer, IŞİD ile ilgili garip ve acayip söylemlerde bulunmuşlardı. IŞİD’in Suriye devletini hedef aldığını ve bunun İsrail’i rahatlattığını söyleyerek örgütün makbul görülebileceğini söylemişlerdi. Şaşırıyor muyuz? Tabii ki hayır. Zira ABD, kendi çıkarlarına uygun davranan herkesi demokrasi savaşçıları olarak tanıtabileceği gibi, çıkarlarına zarar veren herkes düşman ve teröristtir.”

‘HTŞ artık imajını düzeltmeye, sempati ve meşruiyet kazanmaya çalışıyor’

Terör örgütü Heyet Tahrir El Şam’ın meşruiyet ve sempati kazanmak için kameralar önünde düzgün davranmaya başladığını, cihatçı çağrışım yapan sembolleri terk ettiğini ve artık “kafa kesmiyoruz” imajı vermeye çalıştıklarını aktaran Prof. Dr. Yuva, diğer yandan HTŞ’nin Türk toplumuna sempatik gözükmek için de Halep’te Türk bayrağı dalgalandırdığını ifade etti:
“Heyet Tahrir El Şam, dikkat ederseniz sahada kendi flamalarını kullanmıyor. O korkutucu, siyah-beyaz, garip sloganlar taşıyan flamaları ve sloganları kullanmıyorlar. Eskiden çok severek ortaya koydukları terör saldırıları, baş kesmeler, işkenceler ve katliamlar öncesinde video kaydı alıp yayınlayabiliyorlardı. Şu an bu konuda daha dikkatli davranıyorlar. Ara sıra onların yaptığı zulmü, vahşeti yapan zalimin nezdinde yarattığı heyecanla bu tür fotoğraflar servis edilebiliyor. Hatta Tel Rıfat’tan biraz önce bir video düştü. Türkçe konuşarak ‘Köpek gibi havla’ diyerek, ellerine geçirdikleri SDF mensubu Kürtleri kurt gibi ulumaya ve köpek gibi havlamaya zorlamaktadırlar. Kıssadan hisse, bu tür görüntülerin kendilerine zarar verdiğini ve yapmamaları gerektiğini genel olarak anlamışlar. Hristiyan mahallelerini, Ermeni mahallerini gezerek yemek dağıtıyorlar. ‘Size zarar vermeyeceğiz, istiyorsanız başka yere gidebilirsiniz’ diyorlar. Arzuları bu zaten; Halep şehrinin demografik yapısını değiştirmek. Oradan çıkmayanları da çıkarmak istiyorlar. Oraları insansızlaştırarak kendi taraftarlarının demografik değişimle oraya yerleşmelerini istiyorlar. Halep, coğrafyamızın en renkli şehirlerinden birisi. Ermenilerin, Kürtlerin, Süryanilerin, Şiilerin, Alevilerin, Hristiyanların, Sünnilerin vs. bir arada yaşadığı bir sanayi-ticaret ve kültür şehridir Halep. Tabii HTŞ bir yandan bunu yaparken diğer yandan resmi beyanlarında, Noel dahil bütün Hristiyan bayramların kutlanmasını yasakladı. HTŞ, giyimiyle, davranışlarıyla ve özellikle kameralar önündeki pozlarıyla, ÖSO’ya benzer bayraklar taşıyorlar. Halep Kalesi’ne ve diğer yerlere asılan bayraklara bakın. Türk bayrağı asarak Türk milliyetçisi kesime ‘Türkiye’yi seviyoruz’ mesajı veriyorlar. Hakan Fidan’ın kalkıp ‘Biz Halep’te yokuz, müdahil değiliz’ açıklamalarına rağmen ana akım medya, Halep’teki herkesin Türkçe konuştuğu ve Türkiye’yi sevdikleri yönünde haberler yapıyorlar. Osmanlı’ya dönüşü, Hama ve Humus vilayetleri gibi propagandalar yapıyorlar. HTŞ’nin yorularak propagandasını yapmaya gerek yok zira bizde yeterince HTŞ’li var. Hatta kendilerine artık HTŞ de demiyorlar. ‘Suriyeli muhalif’ diyorlar. HTŞ’nin imajını ılımlı hale getirerek HTŞ’yi örtmeye çalışıyorlar. Çünkü HTŞ, Türkiye’ye ve BM’ye göre bir terör örgütüdür.”

‘Ukraynalı, İsrailli, İngiliz olduğu söylenen ajanlar İdlib’te cirit atıyor’

Suriye ordusunun, ülkenin en büyük şehri Halep’i üç gün içerisinde kaybetmesine ilişkin çeşitli görüşlerin ve teorilerin tartışıldığını kaydeden Mehmet Yuva, bunlardan birinin son sekiz yıl içerisinde HTŞ’nin iyi bir şekilde eğitilip donatılması ve Suriye ordusunun “lakayıt” davranması şekinde olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Yuva’ya göre bu senaryoda, Ukraynalı, İngiliz ve İsrailli istihbaratçıların dron ve ileri teknoloji teçhizat dahil askeri ekipmanlarla donattığı HTŞ, uzun bir eğitimden geçti ve örgütün saldırılarının Lübnan’daki ateşkesle aynı güne denk gelmesi de tesadüfen olmadı:

“Bir diğer önemli konu ise, HTŞ’nin birkaç saat içerisinde İdlib’in birçok köyünü ve Halep’i nasıl ele geçirebildi? Nasıl hızla girebildi? Buna karşı neden herhangi bir önlem alınamadı? Bir başka önemli soru ise, Suriye sahasındaki bu gelişmeler kime ne yarar getirir, kimden ne götürür? Türkiye medyasında bu konular maalesef çok nadiren ve kısıtlı bir grup tarafından tartışılmakta. Diğerleri, tanka kendileri binmiş edasıyla HTŞ’nin veya kendilerince ‘Suriye muhalefetinin’ propagandasını yapmakla meşguller. Suriye’de birçok projenin, sorunun ve denklemin iç içe geçtiğini, küçük-orta akılların anlamakta zorluk çektiğini görüyoruz. Bir kesim şunu söylüyor. Bugün Sayın Hakan Fidan, İran Dışişleri Bakanı Arakçi ile görüştü. Ondan önce İran Dışişleri Bakanı Arakçi Şam’daydı. Görüntüler tüm dünyaya servis edilmiş. Daha sonra çok mütevazı bir loktanda yemek yiyorlar. Buna rağmen Beşar Esad’ın nerede olduğu, CNN Türk’te bir saate yakın konuşuldu.

Yani kısaca bir kesim şunu söylüyor: Suriye halkının genel öfkesi, ekonomik durumun kötü olması, halkın mevcut sistemden mustarip olması, Suriye yönetiminin ekonomik sorunları çözmekte zorlanması vs. HTŞ tarafından iyi gözlemlendi. Uzun süredir askeri hazırlıklarını tamamlayan HTŞ, Suriye ordusunun içinde bulunduğu lakayıt durumu çok iyi değerlendirdi ve ani bir saldırıyla İdlib’in güneyini ve Halep’i düşürdü. İzahları bu şekilde. Peki şunu soralım: Suriye’deki bu ekonomik sorunlar, elektrik-gaz sıkıntısı, yaşam mücadelesi vs. o gün mü başladı? Bu 14 senedir mevcut. 2016’da Halep’teki teröristler temizlendi ve şehir Suriye yönetiminin kontrolüne girdi. Aradan 8 sene geçmiş. Bu sekiz sene boyunca neden beklediler? Lübnan ile İsrail arasındaki ateşkesin karara bağlandığı gün neden böyle bir saldırıya geçtiler? Soruların cevabı bizde var. Heyet Tahrir El Şam, 2016’dan bugüne dek İdlib’te çok rahattı.

Bunun çok önemli bir sebebi var. Askeri eğitim yapıyor, tatbikatlar yapıyor. Havadan veya başka güzergahlardan her türlü nitelikli silahlar, dronlar, SİHA’lar geliyor. Ukraynalı, İsrailli, İngiliz olduğu söylenen ajanlar İdlib’te cirit atıyor. Sosyal yardım programıyla BM araçları girip çıkıyor. Ne götürüp getirdikleri bilinmiyor. Bir bakıyorsunuz adamların elinde her türlü nitelikli silahlar var. Tanklarına bakıyorsunuz. Eskiden ‘Suriye ordusundan ele geçirip kullanıyoruz’ dedikleri silahlardan çok farklı silahlar var. 2016’dan bu yana geçen sekiz yıl boyunca bunların beslenmesi, iyi eğitilmesi, yeni unsurların bunlara katılması vs. sağlandı.

Bunların en önemli sorumlu kim? Bence Türkiye. Neden? Hatırlarsanız Astana kararları vardı. Bu kararlara istinaden İdlib’te huzuru sağlamak için Türkiye bir sorumluluk üstlendi. Rusya ve İran tarafına ‘Göç dalgaları beni korkutmaktadır. İdlib’ten bana göç dalgası gelmesin. Siz güneyden saldırı yapınca ben zorda kalıyorum. Bu sebeple İdlib sahasının kontrol altına alınması için görevi ben üstleniyorum’ dedi. Bu görevler arasında başka ne vardı? HTŞ’yi ağır silahlarından arındırmak vardı. Peki bunlar yapıldı mı? Hayır. Aksine silah olarak, sayı olarak artarak bugünkü eylemi başaracak potansiyele kadar geldiler.”

‘Bir diğer görüşe göre HTŞ ininden çıkartıldı ve kurt kapanı taktiğiyle yok edilecek’

Yaşanan saldırılara ve olaylara ilişkin bir diğer teorinin de Türkiye ve Rusya arasında bir anlaşma olduğu şeklinde dile getirildiğini aktaran Mehmet Yuva, Türkiye’nin terör örgütü HTŞ’den kurtulmak için İdlib’ten çıkmasını istediğini belirtti. Prof. Dr. Mehmet Yuva’nın aktardığına göre bu görüş, Türkiye’nin İdlib’ten çıkarak Suriye’de yayılan HTŞ örgütüne bağlı silahlı grupların ve teröristlerin, Rusya, Suriye ordusu ve yardımcı güçler tarafından imha edilmesini arzuladığını savunuyor:

“HTŞ’nin saldırısını, Suriye ordusunun gaflet içinde olduğu, Suriye ordusunun kendisini Rusya ve İran’a teslim ettiği, sahada görevi Hizbullah’a, İran’a verdiği için kendisinin sahada rahat davrandığı yönünde düşünenler var. Suriye ordusunun gafil avlandığını ve HTŞ’nin bunu iyi kullandığını iddia edenler var. Fakat bir de farklı bir tez var. Öbür tarafta, aslında Tel Rıfat’a karşı İdlib’in Türkiye tarafından Rusya ile anlaşılarak Suriye’ye terk edildiği yönünde çok ciddi iddialar var. Bunu biz birçok kaynaktan duyduk. Saha kaynaklarından da askeri kaynaklardan da bunu duyduk. Tel Rıfat’ın bu kadar hızlı düşmesini gördük. Buna mukabil İdlib’te şu an itibarıyla Rusya’nın kullandığı nitelikli hava silahlarına, Suriye ordusunun İdlib’in batısına Lazkiye tarafından özel birliklerle yığınak yaptığı tablosu mevcut. Burada HTŞ’nin ininden çıkarılması; yani Türkiye’ye yakın bölgelerden çıkartılıp Halep, İdlib ve Hama’ya inebileceği duygusunun verilmek istendiği şeklinde iddialar var. Bunun ardında pençe veya kurt kapanı denilen askeri sanatın icra edileceğini düşünenler var. Yani İdlib’te lojistik damarları kesilmesi ve bölgeye yayılan örgüt mensuplarının aradaki mesafe sebebiyle Suriye ordusu ve bileşenleri tarafından askeri bir harekatla tasfiye edilebileceği şeklinde bir senaryo konuşuluyor.

Bu senaryoda, Türkiye ve Rusya’nın bir şekilde hem Tel Rıfat, hem İdlib için zımni mutabakata vardığı yönünde iddialar var. Bu iddiaların her ikisinde de gerçek payı var. Her ikisinde de doğruluk payı olduğu gibi yanlış payı da var. Doğrular ve yanlışlar, hem Suriye ordusunun gaflete düştüğü hem de Türkiye-Rusya mutabakatı tezinde de mevcut. Suriye ordusunun gerçekten de geçtiğimiz sekiz yıl boyunca birçok askeri konuda kendisinden ziyade özellikle o bölgeleri Rusya’nın, Hizbullah’ın ve İran’ın inisiyatifine bırakmış olması, Suriye ordusu açısından bir zafiyetti. Neden? Çünkü İsrail bu durumu bildiği için, güney Lübnan’da Hizbullah’ı zayıflatarak Hizbullah’ın Suriye’den çekilmesini sağladı. Daha sonra İran karargahlarını vurdu. Daha sonra İran ve Rusya arasında sorunları kaşımayı denedi. Suriye’ye dost ve müttefik olan birçok ülkenin kendilerine ‘İran ile yakından çalışmadığın takdirde Körfez ülkelerinden sermaye gelecektir’ şeklinde bir baskı yapıldı. Bunların sonucunda Suriye sahasında İran’ın ve Hizbullah’ın zayıfladığını gördük. Bu da HTŞ’ye yaradı.”

‘Artık Beşar Esad’ın Suudi Arabistan ve BAE’yi, Rusya ve İran’ı dinlediği gibi dinlemesi gerekmektedir’

Prof. Dr. Mehmet Yuva’ya göre artık Suriye meselesinde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan, Suriye’nin yanında konumlanıyor ve terörle mücadelesini destekliyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamalarını da değerlendiren Yuva, Colani ve HTŞ’nin tasfiye edilerek silahlı unsurların dünyada kimi ülkelerce meşru görülen ÖSO’ya katılabileceğini belirtti:

“Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bugün itiraf gibi bir şey söyledi. ‘Suç Esad’ın çünkü meşru muhalefet ile oturup uzlaşmadı’ dedi. Hatırlarsanız Hakan Fidan, bir araya gelmenin ön koşulu olarak Suriye tarafının ÖSO’yu meşru muhalefet kabul etmesini yahut muhatap almasını istemişti. Daha sonra vazgeçer gibi göründü fakat şimdi tekrar bu çizgiye dönmüş durumda. Kastettiği terörist olarak kabul edilmeyen Özgür Suriye Hükümeti grubu. HTŞ elbet tasfiye edilecektir. Bu tasfiye sürecinden sonra birçok unsurun ÖSO’ya katılması ve meşruiyet kazanması sağlanabilir. Böyle bir ihtimal vardır. Colani ve yanındakiler tasfiye edilebilir. Böyle bir senaryo da söz konusu. Daha sonra artık HTŞ’nin olmadığı, meşru muhalefetin olduğu ve Esad ile görüşmesinin talep edilmesi noktasına gelebilirler. Hakan Fidan, bugün Esad’ın muhalefet ile görüşmediği için durumun bu noktaya geldiğini söyledi neticede. Doğru mu? Doğru.

Suriye şu anda 2011’e kıyasla çok farklı bir noktada. Suriye öncelikle artık Arap Birliği üyesidir. Suriye’nin Körfez ülkeleriyle arası oldukça iyi. BAE ve Suudi Arabistan, Esad’a mesaj göndererek Suriye’nin yanında olduğunu ve terörle mücadelesini desteklediklerini ifade etti. Fakat bu desteklerini sürdürmeleri bir koşula mı bağlı? Bazıları, Suriye’nin İran ile mesafeli olmasına bağlı bir koşul olduğunu iddia edenler var. Bence Suudi Arabistan ve BAE’den böyle bir teklif gelmemiştir. Zira BAE ve Suudi Arabistan, Suriye’den bunu isteyeceklerine kendileri yapabilir. Suudi Arabistan’ın ve BAE’nin en büyük ticari ortaklarından birisi İran. Orada birçk İran yatırımı var. BAE’de bugün 300 binden fazla İranlı vatandaş çalışmak için yaşıyor. Siz Türkiye’deki Suudi Arabistan-BAE iddialarına bakmayın. Bence burada Arap dünyası, Esad’a destek verirken önümüzdeki siyasi süreçlerde masada olacaklarının da mesajını veriyor. Daha önceki yayınlarımızda, Türkiye-Suriye ilişkilerinin BAE-Suudi Arabistan dışında gerçekleşemeyeceğini söylemiştik. Çünkü Beşar Esad’ın artık Suudi Arabistan ve BAE’yi, Rusya ve İran’ı dinlediği gibi dinlemesi gerekmektedir.”

‘Suriye’nin terör örgütleri olmadan inşa edilmesi ancak böyle mümkün olur’

Suriye için Batı’nın planladığı senaryonun, Suriye’nin etnik ve dini devletçiklere bölünmesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Mehmet Yuva, Suriye’nin bölünmemesi için Türkiye’nin Rusya yardımı ile Suriye’yle masaya oturması ve işbirliği yapması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Yuva’ya göre terör örgütlerinin tasfiyesi gerçekleşirse, Suriye’de siyaseten muhalif olan kişilerin Şam ile bir araya gelmesi mümkün olacak:
“Beşar Esad, Irak Başbakanı Sudani ile görüştü. Sudani, Irak devletinin Suriye’nin yanında olduğunu, Beşar Esad’ın yanında olduğunu ve terörle mücadelede her türlü meşru desteği vereceğini söyledi. Zaten Irak-Suriye arasında stratejik güvenlik anlaşması var. Haşdi Şabi’nin girmediği söylendi fakat aldığımız haberlere göre birçok Haşdi Şabi savaşçısı Suriye’ye girdi. Tabii belki resmi olarak bu iddialar reddedilmektedir. HTŞ de resmi bir beyan yayınlayarak, Irak ile kardeş olduklarını söyleyip Irak’tan Suriye’ye yardım gönderilmemesini rica etmişlerdi. Şimdi bu çerçevede karşımızda iki net tablo var. Birincisi, Kürdistan, Sünnistan, Alevistan, Dürzistan yani Büyük Ortadoğu Projesi hayata geçecek ve bu da İsrail’i rahatlatacak. Bu da İsrail’in tekrar Gazze’yi tamamen haritadan silmek ve güney Lübnan’ı işgal etmesini sağlayacak. İsrail bu yolla stratejik ticaret rotası ve Süveyş Kanalı’na alternatif kanal projesini hayata geçirmesini sağlayacak. Bunun mukabilinde Suriye mezhep ve etnik temelde bölünmeyecekse, burada Suriye, Rusya ve İran’ın çok güçlü olarak ortaya çıkması ve tavizden kaçınarak terör örgütlerini tasfiye edene kadar savaşı sürdürmeleri gerekiyor. Eğer sahada Türkiye, bu ‘ılımlı muhalefet’ olarak propagandasını yaptığı kesimleri Suriye tarafına Rusya’nın yardımıyla kabul ettirip masaya oturabilirse, o zaman Türkiye ve Suriye, bölünmeyi engeller. Türkiye, İran ve Suriye’nin yanında yer almış olur. Terör örgütleri tasfiye edilir. Ilımlı muhaliflerin Şam ile bir araya gelip konuşması ve yeni bir Suriye’nin terör örgütleri olmadan inşa edilmesi ancak böyle mümkün olur.”
Yorum yaz