YAŞAM

Kadına yönelik şiddetin nedeni kadın erkek eşitsizliği: Eşitsizlik artıkça şiddet de artıyor

Türkiye'de kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet artıyor. Hemen hemen her gün bir kadın öldürülüyor. Peki bu şiddet nasıl engellenecek? Kadınlar ve kız çocuklarını şiddet sarmalından çıkarmak için ne yapılmalı? Kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak için nasıl çalışmalar yapılmalı?
Sitede oku
Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü. Türkiye'de ise kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet her geçen gün dozunu artırıyor. Peki bu şiddetin temelinde ne yatıyor? Şiddeti körükleyen faktörler neler? Kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için hangi önlemler alınmalı?

Şiddetin nedeni eşitsizlik

Kadınlara yönelik şiddetin nedeninin kadın erkek eşitsizliği olduğunu belirten İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama Ve Araştırma Merkezi Uzman Araştırmacı Gökçeçiçek Ayata, eşitsizlik artıkça şiddetin de arttığını dile getirdi.
Eşitliğin sadece kağıt üzerinde yazılı olanlarla yani yasal düzenlemelerle sağlanamayacağını vurgulayan Ayata, "Anayasa’nın 10. maddesinde de düzenlendiği gibi Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Yani devletin salt kanun önünde eşitliği sağlamakla yükümlülüklerini yerine getirdiği kabul edilemez. Devlet aynı zamanda fiilen yani hayat içerisinde de eşitliği sağlamak durumundadır, zorundadır. Ancak ne eşitsizlik ne de şiddeti ortadan kaldırmaya dair bütüncül politikalar hayata geçiriliyor. Oysa ikisini de önlemek, ortaya çıktığında son vermek, gereken yaptırımları uygulamak, zararları telafi etmek için, eşitsizliği ve şiddeti ortadan kaldırmak için bütüncül politikalara ihtiyaç vardır. En başta da kadınlara karşı şiddeti ortadan kaldırma iradesine ihtiyaç vardır." diye konuştu.
Gökçe Ayata

Son 10 yıla ait veri yok

Son dönemde kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin artmasıyla ilgili konuşan Ayata, "Son zamanlara baktığımızda neredeyse her gün birden fazla kadın öldürülüyor. Neden kadın cinayetleri bu kadar arttı? Cezasızlık ya da ceza indirimleri cesaretlendiriyor mu?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:

"Maalesef “birden fazla” oldukça iyimser bir söylem, tahmin. Türkiye’de, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü ile iş birliği yapılarak gerçekleştirilmiş ülke genelini kapsayan iki şiddet raporu bulunuyor. “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet” araştırması olarak adlandırılan bu çalışmalar 2008 ve 2014 yıllarında yayımladı. On yıldır elimizde kapsamlı resmi veri yok. Ancak gazete haberlerinden ve ulaşabildikleri kaynaklardan veri toplayan kadın örgütlerinin raporlarından gördüğümüz kadarıyla her gün en az üç kadın öldürülüyor. Buna şüpheli kadın ölümleri dahil değil. Yani sayı muhtemelen çok daha yüksek ve giderek artıyor. Çünkü kamunun en üstünden en altına kadar eşitsizliği pekiştiren, kadını ikinci sınıf gören, aşağılayan, hayatın dışına iten ve eve hapsetmeye çalışan söylem ve uygulamalar artıyor. Bu söylem ve uygulamalar herhangi bir yaptırımla karşılaşmıyor. Bu da, topluma kadınlara karşı şiddetin kabul edilebilir bir şey olduğu, şiddetin meşrulaştırılabileceği ve benzeri mesajları empoze ediyor. Şiddeti önlemeye yönelik neredeyse hiçbir şey yapılmazken, şiddet gerçekleştiğinde de failler cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Sorun ceza yasalarından ziyade yasaların cinsiyetçi şekilde uygulanması ve infaz düzenlemeleri. Şiddet faili erkekler, infaz düzenlemeleri nedeniyle verilen cezanın çok küçük bir kısmını yatıyorlar. Şiddet cezasız kalıyor, failler cesaretleniyor."

Ayata sözlerini şöyle sürdürdü;
"İstanbul Sözleşmesi’nin 11. maddesi bu konuya ayrılmıştır, çünkü veri ve araştırma olmadan şiddetle mücadele edilemeyeceği bilinen bir gerçektir. Sözleşme’ye göre devletler, her türlü şiddet eylemi ayrıştırılmış veriyi düzenli aralıklarla toplamak; şiddetin temel neden ve etkilerini, şiddet eylemleri ve mahkûmiyet oranları ve alınan önlemlerin etkinliğini incelemek amacıyla yapılacak araştırmaları desteklemek; her türlü şiddet biçiminin yaygınlığını ve eğilimlerini değerlendirmek üzere düzenli aralıklarla nüfusa dayalı anketler yapmak; uluslararası kıyaslama sağlamak için verileri İstanbul Sözleşmesi Bağımsız Uzmanlar Grubu’na (GREVIO) iletmek ve toplanan tüm bilgilerin kamuya açık olmasını sağlamakla yükümlüdür. Türkiye artık İstanbul Sözleşmesi’ne taraf değil diyenlere, çekilmenin hukuka uygun olup olmadığı tartışmasına dahi girmeksizin şunları hatırlatmak isterim: Sözleşme’nin 6251 sayılı onay yasası halen yürürlüktedir. 6284 sayılı kadına karşı şiddetle mücadele yasasının 1.maddesinde belirtildiği gibi Sözleşme 6284’ün dayandığı temel hukuki metindir. Birleşmiş Milletler’in kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına dair sözleşmesi CEDAW’ın (Türkiye bu Sözleşmeye 1986’dan beri taraftır) denetim organı olan Komite’nin 35. No’lu Genel Tavsiyesiyle taraf devletlere hemen hemen İstanbul Sözleşmesi ile aynı yükümlülükler getirilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne gelen bireysel başvurularda devletlerden (İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olup olmadıklarına bakılmaksızın) İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan yükümlükleri yerine getirmesinin beklendiği onlarca ihlal kararı mevcuttur. Son olarak Anayasa’nın 90. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere ilişkin andlaşmalar kanunların üstündedir. Özetle, İstanbul Sözleşmesi iç hukukumuzun parçasıdır ve uygulanmak zorundadır."

Şiddetle nasıl mücadele edilir?

Eşitsizliğe ve kadınlara karşı her türlü ayrıma karşı tüm yollarla mücadele etmek zorunda olunduğunu vurgulayan Ayata, "Devletler, eşitsizliğe ve kadınlara karşı her türlü ayrıma karşı tüm uygun yollarla mücadele etmek zorundadır. Kadın erkek eşitliğinin olmadığı bir toplumda kadınlara karşı şiddet sona ermez ve sadece kadınlar değil kimse, hiçbir vatandaş eşit ve özgür olamaz. Devletler kadın erkek eşitliği ilkesini anayasalarına ve yasalarına dahil etmelidir. Ancak yasalarla yetinmemeli diğer uygun tüm yolları da kullanarak eşitlik ilkesini hayata geçirmelidir. Avrupa Konseyi’nin 12 Adım adlı broşüründen yararlanılarak EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu tarafından Türkiye için uyarlanmış, şiddetin önlenmesi için acil yapılması gerekenlere dair oldukça kapsamlı ve isabetli bir liste var. Sizinle onu paylaşmak isterim." diyerek yapılması gerekenleri şöyle paylaştı:

"Devletler kadın erkek eşitliği ilkesini anayasalarına ve yasalarına dahil etmelidir. Ancak yasalarla yetinmemeli diğer uygun tüm yolları da kullanarak eşitlik ilkesini hayata geçirmelidir.

Kadına karşı şiddetle mücadele yasası olan 6284 etkin uygulanmalı.

7 gün 24 saat çalışan, kadınlara özgülenmiş, ücretsiz AloŞiddet hattı açılmalıdır.

Her semte kadın danışma merkezi, her 100 bin nüfusa en az bir sığınak, her 200 bin nüfusa en az bir cinsel şiddetle mücadele kriz merkezi açılmalı.

Şiddet mağdurlarına yönelik tıbbi, psikolojik ve hukuki danışmanlık hizmetleri ücretsiz olarak sağlanmalı ve bunlar tüm kadınlar için erişilebilir hale getirilmeli.

Kadınlara barınma, iş bulma, kreş ve maddi yardım gibi destekler sağlanmalı.

Kadın cinayetlerini önlemek için risk değerlendirme ve yönetim birimleri kurulmalı.

Ekonomik şiddet, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, ısrarlı takip, dijital şiddet, cinsel taciz, tecavüz dahil cinsel şiddet, zorla evlendirme, eziyet gibi kadınlara ve çocuklara yönelik suçlarda cezasızlık politikasından vazgeçilmeli.

Kadına karşı şiddet olguları ile ilgili olarak yeterli sayıda ve çoğunluğu kadın olmak üzere meslek içi eğitimden geçirilmiş kolluk ve yargı üyesi görevlendirilmeli.

Kültür, gelenek, din ve sözde “namusun” şiddet eylemlerine bahane olarak ileri sürülemeyeceği, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği dahil kimseye ayrımcılık yapılamayacağı temel ilke olarak kabul edilmeli.

Kadın örgütlerinin kadına yönelik şiddetle ve ev içi şiddetle mücadeledeki bilgi ve deneyimi dikkate alınmalı."

Şiddet önemli bir halk sağlığı problemidir

Şiddetin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde önemli bir halk sağlığı problemi olduğuna dikkat çeken İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Ensari, şiddetin her zaman fiziksel olmadığına dikkat çekti. Prof. Dr. Ensari şiddet türleri hakkında şu bilgileri paylaştı:
Fiziksel şiddet: Kişinin vücuduna zarar verme veya acı çektirme amacı taşıyan bir türdür.
Duygusal ve psikolojik şiddet: Kişinin duygusal ve psikolojik olarak zarar görmesine neden olabilir ve genellikle hakaret, tehdit gibi davranışları içerir.
Cinsel şiddet: Kişinin cinsel istismara uğramasına neden olan bir türdür ve tecavüz, cinsel saldırı ve cinsel taciz gibi davranışları içerir.
Sözel şiddet: Kişinin sözlü olarak saldırıya uğramasıdır ve hakaret, küfür, aşağılama gibi sözlü saldırıları içerir.

Şiddet ruhsal hastalıkları tetikliyor

Kadınların en sık eşleri, sevgilileri, sevgili adayları ve partnerleri tarafından duygusal, fiziksel ve cinsel şiddete maruz bırakıldığını belirten Ensari, “Şiddete maruz kalan kadınların bedensel, ruhsal, cinsel ve üreme sağlıkları bozulmakta, gebelik ve lohusalık döneminde sağlık problemleri ile karşılaşıyor” dedi.
Şiddete uğramanın kadınlarda birçok ruhsal hastalığın oluşumunu tetiklediğini belirten Ensari, “Depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, panik bozukluk ve anksiyete bozuklukları başta olmak üzere toplumda sık görülen bazı ruhsal hastalıklar, kadınlarda erkeklerden daha sık görülmekte. Kadınlar erkeklerden üç kat daha fazla intihar girişiminde bulunmakta. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kadınlarda depresyon, erkeklerden iki kat daha sık” diye konuştu.

Rakamlarla kadına şiddet

Küresel olarak 736 milyon kadın, hayatlarında en az bir kez fiziksel ve/veya cinsel yakın partner şiddetine, partner dışı cinsel şiddete veya her ikisine maruz kalmış durumda. Her 3 kadından 1’i hayatları boyunca fiziksel ya da cinsel şiddete uğradığını söylüyor.
2022 yılında, her 10 dakikada bir kadın, partnerleri ve aile üyeleri tarafından kasıtlı olarak öldürüldü. Dünyada yaklaşık 89 bin kadın ve kız çocuğu kasıtlı olarak öldürüldü. Bu durum son 20 yılın en yüksek yıllık rakamı olarak kayıtlara geçti.
Yakın partner şiddeti, kadınlara yönelik en yaygın şiddet biçimi olarak görülüyor. Genç kızlar, yetişkin kadınlardan daha fazla yakın partner şiddeti riski altında. Genç kadınların neredeyse dörtte biri bir partneri tarafından fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddete maruz kalmış durumda.
Şiddet yaşayan kadınların yüzde 40’ından daha azı herhangi bir yardım talep etmiyor.
Kadınların ve kız çocuklarının yalnızca yüzde 14’ü kadınların temel insan haklarını garanti altına alan güçlü yasal korumaların bulunduğu ülkelerde yaşamaktadır.

25 Kasım nedir?

BM Genel Kurulu 1999 yılında, kadınların aile içinde, sokakta, okulda, iş yerinde ve özel hayatında maruz kaldığı şiddete dikkat çekmek ve kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etti.
TÜRKİYE
Kadın cinayetleri ve artan şiddetle ilgili seçmen ne düşünüyor? Tek bir görüş ön planda
Yorum yaz