Uzmanı su döngüsünün önemini anlattı: Dünyanın su döngüsü dengesini kaybetmesi ne anlama geliyor?
Tarihte ilk kez dünyanın su döngüsünün dengesini kaybettiği saptandı. Bu durum küresel gıda üretiminin yüzde 50’sinden fazlasını tehlikeye sokarken dünya ekonomilerine yüzde 8 oranında bir hasar verebilir. Peki su döngüsü nedir? İnsan faaliyetleri su döngüsünü nasıl etkiler? Ülkeler arası işbirliği nasıl sağlanabilir?
Sitede okuUluslararası Küresel Su Ekonomisi Komisyonu’nun hazırladığı rapora göre tarihte ilk kez dünyanın su döngüsünün dengesini kaybettiği saptandı. Verilere göre dünyada her gün 5 yaşın altındaki 1000 çocuğun güvenli olmayan suya bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiği kaydedildi. Önlem alınmadığı takdirde
su krizi 2050 yılına kadar küresel gıda üretiminin yüzde 50’sinden fazlasını tehlikeye sokacak ve dünya ekonomilerine yüzde 8 oranında bir darbe vurabilir. Peki
su döngüsü nedir?
Su kıtlığı yaşanır mı? İnsan faaliyetleri su döngüsünü nasıl etkiler? Ülkeler arası işbirliği nasıl sağlanabilir?
Tarımsal üretimin su krizinden etkilenmemesi için neler yapılabilir? İklim değişikliği su döngüsünü nasıl etkiler ve etkileri azaltmak için neler yapılabilir? Su kaynakları daha sürdürülebilir nasıl kullanılır? Su krizinin ekonomi üzerindeki etkileri nelerdir?
Su Politikaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Yıldız Sputnik’e anlattı.
‘Su döngüsünün dengesinin kaybolmaması, su kaynaklarının sürdürülebilir olarak kullanılması için çok önemli’
Su Politikaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Yıldız, doğal su kaynaklarının sürdürülebilir olarak kullanılması için su döngüsü dengesinin kaybolmaması gerektiğinin altını çizerken su döngüsünün önemini şu sözlerle aktardı:
“Su kaynakları sisteminin oluşumu ve yenilenmesi su çevrimi denilen doğal bir faaliyetin sonucudur. Karalar üzerine düşen yağışın bir bölümü su, toprak ve bitki örtüsü yüzeylerinden buharlaşarak veya terleme olarak isimlendirilen biyolojik bir süreç sonucunda bitkiler aracılığı ile atmosfere geri döner. Bir bölümü ise yüzeysel ve yeraltı sularını oluşturur, denizlere ve okyanuslara ulaşarak buharlaşır ve tekrar yağış olarak yeryüzüne döner. Su ve toprak yüzeyi, bitki örtüsü ve atmosfer arasındaki sürekli tekrarlanan bu döngü su çevrimi olarak adlandırılır. Su çevrimi insan dâhil tüm canlı yaşamına su sağlar. Su çevriminin dengesinin kaybolmaması ve bir bütün olarak idame ettirilmesi doğal su kaynaklarının sürdürülebilir olarak kullanılması için çok önemlidir.”
İnsan faaliyetleri su döngüsünü nasıl etkiliyor?
Yıldız, insan faaliyetlerinin su döngüsünün hızını, akışını ve kalitesini değiştirerek doğal süreçleri olumsuz yönde etkileyeceğini belirtti:
“Su çevriminin dört ana unsuru yağış, yüzeysel akış, yeraltı suları ile buharlaşma ve terlemedir. Su kaynaklarımızın hesabında bunlar miktar olarak hesaplanır. Ancak su çevriminin insan faaliyetleri ile bozulması bu miktarın azalmasına neden olur. Fosil yakıt kullanımı ve sera gazı salımlarının yol açtığı İklim değişikliği su döngüsünü doğrudan etkiler. Yağış düzenlerinde değişiklikler meydana gelir. Bunun yanı sıra orman alanlarının yok edilmesi, mera ve diğer tarım alanlarının kentsel ve endüstriyel yerleşime terk edilmesi gibi hatalı arazi kullanım planlamaları ve teknik kurallara uymayan tarımsal uygulamalar bir su havzasının hidrolojik özellikleri ve su döngüsü üzerinde önemli etkiler yaratır. Arazi kullanım şeklimiz, ne miktarda yağışın buharlaşma-terleme yoluyla su kaybına neden olacağını ve yüzeysel akışla toprağa sızma arasındaki su dengesini tayin eder. Geniş tarımsal ve mera alanlarının kentsel kullanımlara tahsis edilmesi, söz konusu bölgedeki hidrolojik denge üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Yanlış arazi kullanım planları toprakta tutulan suda ve yeraltı sularının beslenmesinde azalmaya neden olarak dengeyi bozar."
"Özet olarak insan faaliyetleri su döngüsünün hızını, akışını ve suyun kalitesini değiştirerek, doğal süreçleri olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle sürdürülebilir su kullanımı ve çevre koruma politikaları, su döngüsünün milyonlarca yılda oluşmuş olan denge içinde sürebilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle suyun korunması doğal çevremizin korunmasından başlamalıdır.”
‘İklim değişikliği ve su krizi tarımsal üretim üzerinde büyük risk oluşturuyor’
Su Politikaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Yıldız, iklim değişikliği ve su krizinin tarımsal üretim üzerinde büyük risk oluşturduğunu söylerken konuya ilişkin şunları söyledi:
“Verimliliği artıran, ekosistem organik tarım, toprak sağlığını iyileştirme, su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı gibi yöntemler bu bağlamda değerlidir. İklim değişikliği, tarımsal üretim üzerinde büyük bir risk oluşturuyor. Kuraklık, sel ve aşırı sıcaklıklar tarımsal üretiminde dalgalanmalara yol açabilir. Bu nedenle, iklim değişikliği ile mücadele ve kuraklığa dayanıklı tohum üretimi, daha az su tüketen tarımsal ürünlerin yetiştirilmesi, suyun daha verimli kullanımı gibi iklim değişikliği direncini artırıcı politikalar uygulanmalıdır. Küçük ölçekli çiftçiler, dünya genelinde gıda üretiminin büyük bir kısmını sağlar. Bu çiftçilere finansal destek sağlamak, eğitim vermek ve modern tarım teknolojilerine erişimlerini kolaylaştırmak, tarımsal üretimin su krizinden etkilenmemesinde kritik rol oynar. Sürdürülebilir tarımsal üretim için iklim değişikliği ile mücadelenin yanı sıra iklim değişikliğine adaptasyon , yoksullukla savaş gibi küresel ölçekte kapsayıcı politikaların uygulanması gerekir.”
‘Su kaynaklarının korunması, doğal çevrenin ve ekosistem dengesinin korunmasından başlar’
Yıldız, su kaynaklarının korunmasının öncelikle doğal çevrenin ve ekosistem dengesinin korunmasından başladığını belirtirken toplumda farkındalığı arttırmak için neler yapılabileceğini şöyle anlattı:
“Su kaynaklarımızın öncelikle korunması gerekir ki sağlıklı bir şekilde sürdürülebilir kullanımı mümkün olsun . Bu nedenle Suyun korunması ve verimli kullanımı bilinci yaratma çalışmaları birbirini tamamlayan adımlar olmalıdır. Su kaynaklarının korunması öncelikle doğal çevrenin ve ekosistem dengesinin korunmasından başlar. Bu nedenle doğal çevrenin korunması ve ekosistem dengesinin bozulmaması için toplumsal farkındalığın arttırılması önemli ve önceliklidir. Suyun korunması konusunda toplumsal farkındalık yaratma çabalarında verilecek olan eğitimin çok küçük yaşlardan başlaması gerekir. Bu eğitim doğa koruma sevgisi ve sorumluluğu oluşturmak üzerine kurulmalıdır. Bunun yanı sıra tarımsal sulamadan başlayarak tüm sektörlerde suyun en verimli şekilde kullanılması ,atık suyun arıtılarak tekrar kullanımı gibi konularda da toplumsal bilgiyi ve bilinci artırıcı eğitim çalışmaları yapılmalıdır. “
‘Su döngüsünün ortak değer olduğu konusu uluslararası etkinliklerde daha çok ele alınmalı’
Su Politikaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Yıldız, su döngüsünün “ortak değer” olarak kabul edilmesini ve uluslararası etkinliklerde daha çok ele alınması gerektiğini söylerken ülkeler arası işbirliğinin nasıl sağlanacağını şu ifadelerle anlattı:
“Su döngüsünün bize suyu sağlayan ve korunması gereken bir ortak değer olduğu konusu uluslararası etkinliklerde daha çok ele alınmalıdır. Bu kapsamda öncelikle iklim değişikliğine neden olan faaliyetlerin azaltılmasına yönelik uygulanabilir çözümler oluşturulmalıdır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin döngüsünü korumaya yönelik diğer tedbirleri alması için gelişmiş ülkelerin ekonomik ve teknolojik olarak yardımı arttırması şarttır. Etkili bir işbirliği için ortak hedef, ortak anlayış ve ortak ekonomik fayda anlayışının yaygınlaşması gerekir. Ülkelerarası işbirliği sağlanamadığı ölçüde gelişmiş ülkeler su kaynaklarını düzenleyerek suyla daha uyumlu; gelişmekte olan ülkeler suyla mücadele ederek; geri kalmış ülkeler ise suyun tutsağı olarak yaşamını idame ettirmeye çalışacaktır. Ancak su döngüsünün ortak değer olarak kabul edilmemesinin olumsuz sonuçlarını gelişmiş ülkeler de şiddetli taşkınlar ve daha uzun kuraklıklar ile doğrudan yaşamaya başlamıştır. Yakın gelecekte artacak iklim göçmenleri ile dolaylı olarak da daha çok etkilenecektir. Bu nedenle bu konuda işbirliğine daha açık olmaları ve finansman desteği sağlamaları gerekir.”
‘Yönetimler, güvenli suya sürekli olarak ulaşabilmek için doğaya uygun su politikaları uygulamalıdır’
Yıldız, yönetimlerin güvenli suya sürekli olarak ulaşabilmeleri için doğaya uygun su politikaları uygulamaları gerektiğini söyleyerek daha sürdürülebilir bir yönetim için şu adımların atılması gerektiği söyledi:
“Sürdürülebilir su yönetimi, mevcut su kaynaklarını verimli ve adil bir şekilde kullanarak, gelecek nesillerin de su ihtiyaçlarının karşılanabilmesini dikkate alır. Bu yönetim, çevresel, ekonomik ve toplumsal ihtiyaçları dengeleyerek suyun sürdürülebilir kullanımını güvence altına almayı hedefler. Yönetimler ayrıca tüm canlıların yeterli ve güvenli suya sürekli olarak ulaşabilmesi için en uygun su kaynaklarının geliştirilmesi ve su hizmetlerinin yönetilmesi politikaları uygulamalıdır. Bunun için suyun nehir havzası ölçeğinde bütünleşik bir şekilde yönetilmesi gerekir. Bu yönetimin katılımcı ve şeffaf olması da olumlu sonuç alınabilmesi için çok önemlidir. “
‘Su krizi ekonomide küresel ölçekte ciddi sonuçlar doğurabilen bir sorundur’
Su Politikaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Yıldız, su krizinin ekonomide küresel ölçekte ciddi sonuçlar doğurabilen bir sorun olduğunu kaydetti:
“Su krizi, ekonominin birçok sektörünü doğrudan etkileyen ve küresel ölçekte ciddi sonuçlar doğurabilen bir sorundur. Tarım, dünya genelinde kullanılan suyun yüzde 70’inden fazlasını tüketen en büyük sektörlerden biridir. Su kıtlığı, tarımsal verimliliği azaltarak gıda üretiminde aksamalara yol açabilir. Tarım ürünlerindeki azalma, gıda fiyatlarının yükselmesine ve gıda güvencesinin tehlikeye girmesine neden olabilir. Sanayi alanında Özellikle kimya, tekstil, metalürji, gıda işleme ve kâğıt sanayi gibi suya bağımlı sektörlerde su kıtlığı ciddi üretim kayıplarına yol açabilir. Su arzındaki azalma veya maliyetlerin artması, üretim maliyetlerini yükseltir, bu da ürün fiyatlarının artmasına ve küresel pazarlarda rekabet gücünün düşmesine neden olur. Su krizinden başta hidroelektrik enerji olmak üzere enerji üretimi de etkilenir. Bu da enerji maliyetlerini arttırarak ekonomiyi doğrudan etkiler.
Bu nedenle tarımsal üretimden sanayiye, enerji üretiminden halk sağlığına kadar geniş bir yelpazede su kıtlığına karşı alınacak önlemler hayati önem taşır. Bu önlemleri biz 3K prensibi ile açıklıyoruz. Bunlar Koruma, Kullanma ve Kapasite Geliştirme önlemleridir. Suyun korunmasında bilinçli davranış, kullanılmasında verimlilik ve kurumsal kapasitenin teknolojik gelişmelerle uyumlu olarak geliştirilmesi temel politikalar olmalıdır. Su krizinin ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için kapsamlı ve sürdürülebilir su yönetimi politikaları, su tasarrufu sağlayan teknolojilere yatırım, halkın bilinçlendirilmesi ve altyapının modernize edilmesi kritik öneme sahiptir. Su kaynaklarının verimli kullanımı, ekonomik büyüme ve toplumsal refahın korunması açısından hayati bir gerekliliktir.”