Mustafa Hoş'la Yol Arkadaşı'nın bugünkü konukları psikiyatrist Burhanettin Kaya, gazeteci Fulya Soybaş ve akademisyen/yazar Elfin Tataroğlu oldu. Programda kadın düşmanı ve şiddet meyilli bir akım olarak tanımlanan inceller ile Cumhuriyet Kadını Bahriye Üçok'un hayatı konuşuldu.
'Damgalama eğilimleri hedef saptırıyor’
Sokakta ve aile içinde cinsel istismarın ve şiddetin artışından bahseden Kaya, 'ruh hastası', 'psikopat' gibi yaftamalarının gerçek hedefi saptırdığını söyledi. Ruhsal sağlığı düşük olan kişilerin gösterdiği şiddet oranının, toplum içerisinde gerçekleşen şiddetin küçük bir kısmını oluşturduğunu belirten Kaya, şunları söyledi:
'Damgalama eğilimleri hedef saptırıyor. Çünkü ruh sağlığı bozukluğu olan insanların ürettiği şiddet, toplumda görülen şiddetin toplamına kıyasla çok düşük bir orandadır ama nedense bu tür olayların altında yatan diğer sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik etkenler göz ardı ediliyor. Bugün biliyoruz ki şiddeti yönetenlerin önemli bir kısmı, herhangi bir ruhsal hastalığı olmayan ama erkek egemenliği ideolojisini içselleştirmiş bireyler.'
Bir Ruh Sağlığı Yasası'nın çıkması gerektiğini, uzun süredir meslek örgütlerinin bu yasa için uğraştığını ve şimdiye kadar 18 yasa tasarısının meclise geldiğini de hatırlatan Kaya, yasasının henüz çıkmadığını vurguladı.
İnceller, nasıl ortaya çıktı?
Gazeteci Fulya Soybaş ise, kadın düşmanı ve şiddet kullanımına eğilimli bir akım olan 'inceller'i anlattı. İncellerin 2014'te California'da, Elliot Rodger isimli bir gencin, bakire olduğu için kadınları sorumlu tutması ve 6 kadını rastgele öldürüp intihar etmesi ile duyulduğunu belirten Soybaş, incellerin sayılarının giderek arttığını da sözlerine ekledi.
İncellerin şimdiye kadar yaptığı katliamları da anlatan Soybaş, incellerin ortaya çıkışını şöyle anlattı:
'1994, 1995 yıllarında Alana isimli genç bir kadın, Amerika'da, kimseyle beraber olamadı ve utangaç olduğu için masumane bir şekilde bir gönülsüz bekarlar grubu kuruyor. Fakat bu grup daha sonra özerkleşiyor ve bir ideolojiye dönüşüyor. Bu ideolojide erkeklerin; uzun boylu olmamak, çirkin olmak, kilolu olmak ve yoksul olmak gibi doğuştan sahip olmadığı sebeplerle kadınların onlara yüz vermeyeceğini düşünüyorlar. Bu hissiyatları da yıllar içerisinde kadın düşmanlığı, nefret söylemi, şiddet ve son yıllarda da cinayetlerle beslenen bir ideolojiye dönüşüyor'
'Laikliğin ne olduğunu, aydınlarımız katledildikten ancak 30-35 konuşabilir hale geldik’
Elfin Tataroğlu ise, 34 yıl önce faili meçhul bir cinayetle öldürülen ve laiklik için verdiği mücadele ile tanınan Cumhuriyet Kadını Bahriye Üçok'u anlattı. Üçok'un biyografisini de yazan Tataroğlu şunları söyledi:
'Laikliğin ne olduğunu, aydınlarımız katledildikten ancak 30-35 yıl sonra bugün daha iyi konuşabilir hale geldik. Bahriye Üçok mütareke dönemi doğmuş bir kadın, dolayısıyla Cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık etmiş. Ama aynı zamanda muhafazakar bir ailede büyümüş. 6 yaşında Arapça, Farsça dillerde Kuran'ı hatmetmiş. Üniversitede Ortaçağ ve İslam Tarihi'ni seçmiş. Türkiye'nin ilk kadın ilahiyat öğretim görevlisi olma yolculuğu böyle başlamış. Hocanın hayatı, cumhuriyet ile İslam değerlerinin çatışmadığı yorumu üzerine dayalı. Kadını dini kullanarak ikinci plana atanlar, ötekileştirenler, değersizleştirenler yanlış yapıyor diyor. Diğer taraftan güncel siyaset içerisinde Türkiye'de, sürekli Kur'an-ı Kerim'den referanslar vererek laiklik mücadelesi veriyor'