GÖRÜŞ

Erken tanı meme kanserinde önemli rol oynuyor: Kendi kendine muayene yapma bilinci nasıl artırılır?

Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri dünyada her 8 kadından birinde görülüyor. Her sene dünyada 100 bin kadından 10 bini bu hastalıktan hayatını kaybederken Türkiye'de ortalama yıllık 24 bin yeni vaka görülüyor. Peki erken teşhis neden önemli? Risk faktörleri nelerdir? Prof. Dr. Beyza Özçınar Sputnik'e özel anlattı.
Sitede oku
Meme kanseri genelde 40-50 yaşları sonrasında görülen bir hastalıkken son yıllarda otuzlu yılların başında rastlanabilir bir hastalık haline geldi. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri dünyada her 8 kadından birinde görülüyor. Türkiye'de ise ortalama yıllık 24 bin yeni vaka görülüyor. Dünyada ise her sene 100 bin kadından 10 bini meme kanserinden dolayı hayatını kaybediyor. Başlıca belirtilerinde meme veya koltukaltında ele gelen kitle, akıntı veya şekil bozukluğu yer alırken erken tanı bu hastalıkta hayati önem taşıyor. 40 yaşından sonra yılda bir kere mamografi, 20 yaşından sonra el ile muayene yapılması öneriliyor. Peki meme kanserinin erken teşhisinde kullanılan en etkili yöntemleri neler? Meme kanserinin risk faktörleri nelerdir ve bu riskleri azaltma konusunda neler yapılabilir? Genetik faktörlerin meme kanseri üzerindeki etkisi nedir? İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beyza Özçınar Meme Kanseri Farkındalık Ayına özel Sputnik'e anlattı.

'Son 20 yıl içerisinde Türkiye’de meme kanseri görülme sıklığı iki katına çıktı'

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beyza Özçınar, son 20 yıl içerisinde Türkiye'de meme kanseri görülme sıklığının iki katına çıktığını belirterek hastalığın risk faktörlerini şöyle açıkladı:
"Her geçen yıl meme kanseri görülme sıklığı artmaktadır ve meme kanseri görülme yaşı gittikçe azalmaktadır. Son 20 yıl içerisinde Türkiye’de meme kanseri görülme sıklığı iki katına çıkmıştır. Meme kanseri riski üzerinde en etkili faktör ailede meme kanseri olması veya meme kanseri geninin taşınmasıdır. Ayrıca, gençlik ve ergenlik dönemlerinde göğüs bölgesine radyoterapi tedavisi almış olmakta önemli risk faktörlerinden biridir. Bunun dışında daha az etkili olan diğer risk faktörleri, ilk adet yaşının 12 den önce olması, 55 yaşından sonra menopoza girmek, hiç doğum yapmamak ya da ilk doğumunu 35 yaşından sonra yapmak ve hiç emzirmemektir. Ayrıca, uzun yıllar doğum kontrol hapı ve hormon replasman tedavisi kullanmak, obezite, sigara ve alkol içmekte risk faktörlerindendir. Bütün bunların dışında birçok hastalıkta olduğu gibi kötü ve düzensiz beslenme, sedanter yaşam tarzı, çevresel faktörler de gittikçe önemi artan diğer risk faktörleridir."

Meme kanserinin risklerini nasıl azaltabiliriz?

Özçınar, meme kanserinin risklerinin azaltılabileceğinin aktarırken özellikle bazı gıdaların tüketilmesinin kanser riskini arttırdığının altını çizerek neler yapılması gerektiğini aktardı:
"Son yıllarda yapılan meta analizler ve derleme yazıları gösteriyor ki bazı gıdaların tüketilmesi sağlığa zararlı ve kanser riskini arttırıyor. Peki nasıl beslenmeliyiz? Bir kere bol sebze, meyve ve yeşilliklerin tüketildiği Akdeniz usulü beslenme tarzının yapılan çalışmalar sonucunda meme kanseri, kolorektal kanser, mide kanseri gibi bir çok kanserin gelişme riskini azalttığı gösterilmiştir. Hazır paketlenmiş gıdalar, içerisinde katkı maddesi bulunan ve raf ömrü uzun olan gıdalardan mümkün olduğunca uzak durulmalıdır. 2019 yılında yayınlanmış bir diğer çalışmada beyaz ekmek, patates, yemeğe hazır gevrekler gibi içerisinde temel gıda maddelerinden karbonhidratın yoğun olduğu gıdaların ve bu ürünleri saklamak için kullanılan katkı maddelerinin meme kanseri hücrelerinin gelişiminde rolü olduğunu göstermiştir. Bir diğer dikkat etmemiz gereken konu da sedanter yaşamdan uzak durmak, egzersiz yapmaktır. Özellikle hafta da 3 gün 45’er dakika tempolu yürüyüş yapmak sağlığımız için çok önemli. Uzun süre bilgisayar başında veya televizyon başında hareketsiz kalmak, stresli yaşam ve iş ortamı, sağlıksız hava koşulları da bir çok hastalık riskini arttırmaktadır."

'Her 100 meme kanserinden 99'u kadınlarda, 1'i ise erkeklerde görülmekte'

Prof. Dr. Beyza Özçınar meme kanserinin sadece yüzde 5 ila 10'unun genetik olduğunu söylerken genetik faktörlerin meme kanseri üzerindeki etkisini şöyle anlattı:
"Meme kanserinin sadece yüzde 5-10'u genetik olup, diğerleri sporadiktir, yani toplumdaki her kadında görülebilir. Ayrıca her 100 meme kanserinden 99'u kadınlarda 1'i ise erkeklerde görülmektedir. Genetik olmayan meme kanserlerinde epigenetik dediğimiz yani DNA'daki değişiklikler dışındaki değişikliklerden kaynaklanan özellikle çevresel faktörler, beslenme, ve radyasyon gibi çevresel faktörlerden kaynaklanan değişikliklerdir. Artık epigenetik değişiklikler, bunların yol açtığı hastalıklar ve tedavi yöntemlerine yönelik çalışmalar hızlı bir şekilde tüm dünyada artmaktadır. Bu çalışmaların sonuçlarında yakın gelecekte tanı ve tedaviye yönelik umut ışıkları görülmektedir."

'Meme kanseri erken teşhis edildiğinde yüzde 100'e yakın yaşam şansı olan bir kanser türüdür'

Özçınar, meme kanserinde erken teşhisin çok önemli olduğunu söylerken teşhis edildiğinde yüzde 100'e yakın yaşam şansı sunduğunu belirtti. Ayrıca erken teşhiste en önemli yöntemleri şöyle aktardı:
"Meme kanseri erken teşhisi mümkün olan ve erken teşhis edildiğinde ise yüzde 100’e yakın yaşam şansı olan bir kanserdir. Erken evre meme kanseri dediğimizde aklımıza şu gelmelidir; henüz hiç bir şikayetimiz yokken memede elimize gelen bir kitle olmadan sadece yapılan tetkiklerde görülebilecek kadar küçük ve koltuk altına ya da diğer bölgelere yayılmamış olan kanserden bahsediyoruz. Erken meme kanserinin en önemli bulgularından biri memede gelişen kireçlenmeler olup, memedeki kireçlenmeleri yani mikrokalsfikasyonları en iyi gösteren görüntüleme yöntemi mamografi olduğu için meme kanserinin taramasında ve erken tanısında olmazsa olmaz görüntüleme yöntemimiz mamografidir. Diğer görüntüleme yöntemleri meme ultrasonu, tomosentez ve meme emarı olup bu tetkikler kadınların şikayetlerine, muayene bulgularına ve mamografi bulgularına göre mamografiye ek olarak istenebilir. Erken teşhis için tüm kadınlarımıza 18-20 yaşından itibaren ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yapmasını, 20-39 yaş arasında 2-3 yılda bir kez hekime başvurarak meme muayenesi olmasını ve 40 yaşından sonra da yılda bir kez mamografi çektirmesini ve hekime başvurarak meme muayenesi olmasını öneriyoruz."

Kadınların kendi kendine muayene yapma bilincini artırmak için ne yapılabilir?

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beyza Özçınar, kadınların kendi kendine muayene yapması gerektiğini söyleyerek bilinci artırmak için yapılması gerekenleri sıraladı:

"İlkokuldan başlayarak bireysel sağlık, meme sağlığı, kadın sağlığı ve çocuk sağlığı gibi konuların okullardaki eğitim programlarında yer alması gerekir. Ayrıca başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının farkındalık eğitimlerini yaygınlaştırması lazımdır. Özellikle önemli televizyon programları, diziler, reytingi yüksek programlarının içerisine sağlık ile ilgili önemli noktaların yerleştirilmesi, TV, radyo, internet kanallarında meme sağlığı alanında hizmet vermiş yetkin kişiler tarafından doğru bilginin paylaşılması ortak bilincin oluşmasına yardımcı olur. Bunu yaparken doğru bilginin yayılımı sağlanmalı ve sağlıksız bilgilerin dezenformasyon oluşturmasına engel olunmalıdır."

'Erken tanı konan kadınlar birkaç ay içerisinde normal yaşantılarına geri dönebilmekte'

Prof. Dr. Beyza Özçınar, erken tanı alan kadınların yaşadığı en büyük zorluğun kabullenme olduğunu söyleyerek bu süreçte profesyonel psikolojik destek almaları gerektiğinin altını çizdi. Hastaların yaşadığı zorlukları ve bu konuyla nasıl baş edebileceklerini şu sözlerle aktardı:
"Erken tanı alan kadınların yaşadığı en önemli zorluk hastalığı kabullenme zorluğudur, psikolojik sorunlardır. Her kadın meme kanseri tanısını duyduğunda aklına ilk gelen ölüm ve ölüm korkusu olmaktadır. Bu yüzden kadınlarımızın tanı ve tedavi sürecinde profesyonel psikolojik destek almaları çok önemlidir. Erken tanı konan kadınların tedavi süreçleri daha kısa sürmekte, çoğu zaman kemoterapi almaları gerekmemektedir ve bir kaç ay içerisinde normal yaşantılarına geri dönebilmektedirler. Bu yüzden erken tanı çok önemlidir. Memedeki kitle büyüdükçe, koltuk altına veya diğer bölgelere yayıldığında tedavi süreci uzamakta ve tedaviye bağlı yan etkiler ve iş kaybı süresi uzamaktadır. Tanı ve tedavi sürecindeki diğer bir zorlukta özellikle devlet hastaneleri ve üniversite hastanelerindeki doktorlara muayene olmak için randevu almakta, film çektirmek ve ameliyat olmak için uzun süreler beklenmesinin gerekmesidir. Ayrıca, sosyal ve aile desteği bu süreçte çok önemlidir. Bazen kadınlar eşleri tarafından küçük çocukları ile birlikte terk edilmekte bu süreçte maddi ve manevi olarak yalnız bırakılmaktadır. Diğer taraftan da bazı aile yakınları psikolojik olarak destek olmak maksadıyla hastaları daha da çok bunaltmakta ve depresyona sokmaktadır. Bu yüzden, tüm bu süreçte hasta ve ailesine psikolojik ve sosyal destek verilmesi çok önemlidir."

'Üretilen çok sayıda ilaç sayesinde meme kanserinde tedavi başarı oranları gittikçe artmakta ve ölüm oranları da oldukça azalmakta'

Özçınar, meme kanseri tedavisinde son yıllarda artan çalışmalar olduğunu belirtirken hedefe yönelik tedavi yöntemleri bulunduğunu söyledi. Bu tedavi yöntemleri ile başarı oranlarının arttığını ve ölüm oranların giderek azaldığını belirtirken konuya ilişkin şunları söyledi:

"Meme kanseri tedavisinde son yıllarda hızla artan çalışmalar sonucunda geliştirilen bir çok hedefe yönelik tedaviler (akıllı ilaç), immünoterapiler ve kemoterapi tedavileri bulunmaktadır. Ayrıca, radyoterapi alanında da daha kısa dönemde daha az radyasyon ile tedaviler geliştirilmiştir. Henüz meme kanseri aşısı bulunmamıştır ancak meme kanseri tedavisine yönelik üretilen çok sayıda ilaç sayesinde meme kanserinde tedavi başarı oranları gittikçe artmakta ve ölüm oranları da oldukça azalmaktadır. Ancak, en önemlisi kanser olmadan risk faktörlerimizi azaltmak ve daha henüz hiç bir şikayetimiz yokken meme kontrollerimizi düzenli olarak yaptırıp meme kanserinin erken tanısını sağlamaktır."

Türkiye'de meme kanseri tarama programlarının etkinliği ne durumda?

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beyza Özçınar, Türkiye'de meme kanseri tarama programlarında sürecin nasıl ilerlediğini anlatırken bu programların etkinliği hakkında şu sözleri kaydetti:
"Türkiye'de Sağlık Bakanlığı tarafından KETEM (Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi) lerde meme kanseri, serviks kanseri ve kolon kanseri taramaları yapılmaktadır. Sağlık Bakanlığı'nın meme kanseri tarama programına göre; 20 yaşından itibaren her kadına ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yapması, 20-39 yaş arasında 2-3 yılda bir kez hekime başvurarak meme muayenesi olması ve 40 yaşından sonra da yılda bir kez mamografi çektirmesi ve hekime başvurarak meme muayenesi olması önerilmektedir. 40 yaşından gün alan her kadın için meme muayenesi ve mamografi çektirmek devlet hastanelerinin meme polikliniklerinde ve KETEM’lerde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Ancak, bu hizmet çoğunlukla kadınların kendilerinin istemesi halinde yapılmaktadır. Kadınlar kendileri meme kontrolü olmak istediklerinde veya bir şikayetleri olduğunda meme polikliniklerine veya KETEM'lere başvurmaktadır. Bu yüzden tüm kadınlar bu hizmetten yararlanmamaktadır. Bunun için meme kanseri farkındalık eğitimlerinin ve bilinçlendirme etkinliklerin yaygınlaştırılması ve tüm topluma ulaşması önemlidir. Bunlar dışında özel sağlık sigortalarının check-up paketlerinin içerisinde de 40 yaşından sonra tüm kadınlara ücretsiz mamografi hizmeti sunulmaktadır."
YAŞAM
Türk bilim insanından meme kanserine karşı elektronik sütyen
Yorum yaz