'İzinden gittiğimiz, yoluna hayatımızı adadığımız tek insan Resulullah Efendimizdir'
Dünya hayatında kendimize örnek aldığımız, izinden gittiğimiz, yoluna hayatımıza adadığımız tek insan Resulullah Efendimizdir. Bizim rehberimiz de önderimiz de uğruna can vereceğimiz maşukumuz da sadece ve sadece O'dur. Rabbim bizlere Resulullah'ın izinde yürümeyi, onun hayatıyla, şahsiyetimizi inşa etmeyi, onun örnek ahlakıyla ahlaklanmayı nasip eylesin diyorum.
'Efendimizin kılavuzluğunda şahsiyetimizi yeniden inşa edeceğiz'
Şahsiyet inşası tek tek fertler kadar, fertlerden müteşekkil toplumlar için de önemlidir. Şahsiyetini medeniyet değerleriyle, güzel ahlakla yoğuran bireyler, önce ailelerine sonra mensubu oldukları millete, en sonunda ise tüm insanlığa faydalı kişiler olur. Peygamber efendimizin hayatına baktığımızda şahsiyet inşasının üç sütun üzerine bina edildiğini görürüz. Bunlar iman, ahlak ve hikmettir. O, söylediğine ve yaptığına herkesin itimat ettiği Muhammedü'l-Emin'dir. Hiç kimsenin arkasına bakmadan, kalbinde en küçük bir şüphe duymadan canını, malını, namusunu teslim ettiği en güvenilir kişiydi. O insanların en hayırlısı, en takvalısı, en şefkatlisi ve merhametlisiydi. Bununla birlikte efendimiz, cihat meydanlarının muzaffer komutanıydı. Efendimiz, imanla yoğrulmuş bir kalbin, takva ile süslenmiş bir şahsiyetin nasıl bir hayat sürdüreceğini bizzat yaşamış ve bizlere miras bırakmıştır.
En yakın dostları ve ashabı onun izinde yürüyerek kendi şahsiyetlerini kemale erdirmiş ve insanlığa örnek olmuştur. Şahsiyet inşası sadece ferdi bir sorumluluk değil aynı zamanda toplumsal bir görevdir. Şu hakikatin hepimiz gayet farkındayız: Güçlü şahsiyetler, sağlam bir topluluğun teminatıdır. Bireyler ahlaklı, erdemli, merhametli olduğunda toplumda da adalet olur, huzur olur, emniyet olur ve refah olur. Ama tek tek kişiler bozulursa aile bozulur. Aile yozlaşırsa toplum çürür, toplum çürürse devlet çürür, memleket çürür, bütün insanlık zeval görür.
'Bu milleti manen çökertmeye çalıştılar'
Millet olarak son iki asırdır çok yönlü, çok ince düşünülmüş bir kuşatmayla karşı karşıyayız. Milletimizin ruh köküyle, kadim medeniyet değerleriyle bağını zayıflatmak isteyenler, yıllardır aynı noktayı hedef alıyor, aynı noktaya hançer vuruyor. Bu milletin iman kalesini çökertmek için hiç olmazsa bu kalede gedik açmak için yıllardır pervasızca saldırıyorlar. Bunu bir dönem camilerimizi kapatarak, ahıra çevirerek, satarak yaptılar. Bir dönem minarelerimizden günde 5 defa yükselen Allahu ekber nidalarını susturarak yaptılar. Bir dönem Kur'an-ı Kerim'leri, ilmihal kitaplarını, elifbaları toplatarak yaptılar. Bir dönem mütefekkirlerimizi, münevverlerimizi, Kur'an talebesi yetiştiren alimlerimizi hapse atarak yaptılar. Bir dönem insanları mülteci, yobaz, takunyalı, tarikatçı, başörtülü, takkeli diye tahkir ederek, fişleyerek kendi öz yurdunda paryalaştırarak yaptılar. Bir dönem imam hatip okullarının kapısına zincir vurarak başörtülü kızları üniversite kapısında ağlatarak yaptılar. Bir dönem Kur'an kurslarına saldırarak, camilere saldırarak 'Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir.' emrine ram olan hocalarımıza saldırarak, yalan ve iftiralarla diyanet camiamıza saldırarak, bu milleti manen çökertmeye çalıştılar.
Burada şunu da ifade etmek durumundayım. Artık eskisi kadar olmasa da halen birilerinin bu manevi işgal projesine taşeronluk yaptığını görmekteyiz. Aralarında FETÖ'cü ve bölücülerin de olduğu malum mahfiller bunu son derece planlı, son derece sinsi ve kurnazca yapıyor. Biz bunlardan ülkeye kötülük dışında, nifak ve husumet dışında zaten bir şey beklemiyoruz. Kimileri de millet ve memleket düşmanlarının tuzağına düşerek bu manevi yıkım projesine istemeden destek veriyor. Ülke gündemine gelen bazı hadiseler, bu çehreler tarafından milletle ve milletin inanç değerleriyle kavga vasıtası haline getiriliyor.
'Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal'in arkasına saklanıyor'
'Diyarbakır halkı ve Kürt kardeşlerimiz hedef alınıyor'
Birileri daha olayın ilk anından itibaren bu cinayeti bir kamplaşma, bir kutuplaşma aracına dönüştürmek için her yola başvurdu. Oysa ortada vahşi bir cinayet var, ortada masum bir sabinin öldürülmesi var. Ortada kalp taşıyan herkesin içine kor gibi düşen bir ateş var. Fakat buna rağmen kimileri 8 yaşında hayattan kopartılmış bir çocuğun cenazesi üzerinden siyaset yapacak kadar insanlıktan çıkabiliyor. 40 yılda yüzlerce çocuğun kanını akıtan, yüzlerce Narin'i bizden alan, polis, asker, sivil, kadın, yaşlı, bebek demeden binlerce vatandaşımızı acımasızca öldüren bölücü terör örgütünün uzantıları aynaya bakmadan millete vicdan dersi, insanlık dersi verme cüretinde bulunuyor.
Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bu vahşet öne sürülerek, aile müessesesi hedef alınıyor, dini kurumlar hedef alınıyor hatta ve hatta Diyarbakır halkı ve Kürt kardeşlerimiz hedef alınıyor. Açık söylüyorum, bu vicdansızlıktır, fırsatçılıktır, ikiyüzlülüktür. Bu milleti provoke etmek, toplumun sinir uçlarıyla oynamak demektir. Bu ciğerparelerini şehit vermiş ailelere, çocukları zorla dağa kaçırılmış Diyarbakır Anneleri'ne yapılmış büyük bir saygısızlıktır. Burada şunu çok net ifade etmek isterim: Masum bir yavruyu alçakça katledenlerden bunun hesabının yargı önünde sorulması, döktükleri her damla kanın burunlarından fitil fitil getirilmesi için gereken her türlü adımı hukuk çerçevesinde atacağız. Tekirdağ'daki alçaklığın da hesabını mutlaka adalet karşısında soracak, bu sabiye işkence eden çukurların da en ağır cezayı almaları için mücadele edeceğiz. Aynı zamanda bu rezil olayların üzerinden bölücü örgütün uzantılarının ve marjinallerin günah çıkarmalarına, milleti kışkırtmalarına, toplumun direği olan aile kurumunu hedefe koymalarına da eyvallah etmeyeceğiz.
'LGBT'vari sapkınlıkların daha önce hiç olmadığı kadar özendiriliyor, teşvik ediliyor'
Sevgili Peygamberimizin hikmet dolu sözlerine, yolumuzu aydınlatan rehberliğine her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var. Karşılıklı saygı temelinde ön yargılarımızdan uzaklaşmaya, birbirimizi daha iyi anlamaya, birbirimizle empati kurmaya ihtiyacımız var. Millet olarak dayanışmayı daha da yüceltmeye, muhabbeti aramızda daha da güçlendirmeye ihtiyacımız var. İslam kardeşliğine, bizi biz yapan kadim değerlerimize daha sıkı sarılmaya ihtiyacımız var. Bu mübarek geceleri, gönül köprülerimizi sağlamlaştırdığımız müstesna zamanlar olarak görmemiz ve kıymetini bilmemiz gerekiyor. Her ne kadar etrafımızda kan, gözyaşı ve zulüm hakim olsa da geleceğe dair endişelerimizi arttıran müessif olaylar yaşansa da Müslümanlar olarak Allah'tan ümidimizi kesmemekle mükellefiz. Hayatımızın her aşamasında havf ve reca, korku ve ümit arasında daima müteyakkız olmak, Rabbimize sığınmak mecburiyetindeyiz. Bunu başardığımızda hem fert olarak hem de millet ve ümmet olarak Rabb'imizin önümüzde yeni kapılar açacağına yürekten inanıyorum.
Rabb'im yar ve yardımcınız olsun diyorum. Rabb'im bu gece, bu hafta hürmetine, habibinin yüzü suyu hürmetine bizi kendi yolundan, sırat-ı müstakimden ayırmasın diyorum. Bu düşüncelerle Peygamberimizin veladetinin yıl dönümünün hepimiz için, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Leyle-i Mevlid'te edeceğiniz duaların, yapacağınız ibadetlerin Allah katında kabul olmasını niyaz ediyorum. İmamlarımızın, müezzinlerimizin, Kur'an kursu öğreticilerimizin, vaizlerimizin, müftülerimizin ve din hizmetleri müşavirlerimizin Camiler ve Din Görevlileri Haftası'nı da bu vesileyle tebrik ediyorum. Diyanet İşleri Başkanlığımıza bu güzel program için teşekkür ediyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.