‘Bu ziyaret, İran’ın Irak politikasında farklı bir rota çizdiğini gösterdi’
“Pezeşkiyan’ın ilk yurtdışı ziyaretini Irak’a yapması, İran’ın özellikle Kasım Süleymani’ni ölümüyle birlikte 2020’den beri Irak sahasında etkisini yitirmesiyle alakalı. Altını çizmemiz gereken bir durum var: Gazze’deki gelişmelerle birlikte İran’ın odağı Suriye, Lübnan ve Filistin’e kaymıştı. İran’ın yeni cumhurbaşkanının ilk yurtdışı ziyaretini Irak’a gerçekleştirmesi, Pezeşkiyan döneminde sürdürülebilir bir politika haline gelirse bir üs politikası olduğunu gösterir. İlk ziyaretin Irak’a yapılması öte yandan ABD’ye bir mesaj. Amerika’nın orada aktif bir rolü var. Tabii aynı zamanda bölgedeki Arap ülkelerine de bir mesaj var. İran’ın Irak iç dinamikleri konusunda politikası da değişti.
İran’ı daha önce konuştuğumuzda Şii yönetimlerle iyi ilişkisi olan, Şiilere destek veren bir devlet düşünüyorduk. Bu ziyaret, İran’ın Irak politikasında farklı bir rota çizdiğini gösterdi. Mesela Bağdat’ı ziyaret etti, ardından Erbil’e gitti. Bu iki tarafla görüşmeler doğal karşılanabilir fakat Süleymaniye’ye gidip KYB başkanı Talabani ile görüşmesi, Irak’taki diğer dinamiklerle ve partilerle ilişkilerinin olduğunu gösterir. İran artık sadece Bağdat-Erbil ekseniyle değil aynı zamanda yerel siyasetteki etkili taraflarla da görüşmeği istediğini gösterdi.
Talabani grubunun partisi KYB, aynı zamanda PKK terör örgütüyle ilişki içinde. İran’a çok yakın Talabani. Bu partinin başkanı sıfatındaki Talabani ile İran Cumhurbaşkanı sıfatının yan yana gelmesi, Irak sahasında İran politikalarını sorgulatabilir. Araştırılması gerekeceğini düşünüyorum. Çünkü sadece Süleymaniye’yi değil, Basra’yı da ziyaret etti Pezeşkiyan. Irak’ın bütün bölgeleriyle ilgilendiğini gösterdi.”
‘Pezeşkiyan, Irak’ın Kürt kökenli cumhurbaşkanı ile protokolde tercüman olmadan, tamamen Kürtçe konuştu’
‘Pezeşkiyan Irak’ta Şiiler ve Kürtler ile görüştü ama Türkmenler ve Sünniler ile görüşmedi’
“Sünnilere ilgi gösterilmediği eleştirileri çok doğru. İran eğer kapsamlı bir politika izlemek istiyorsa, sadece Irak’taki Kürtler ve Şiiler ile görüşmemeliydi. Sünniler ile niye görüşülmedi? İlla Musul’a gitmesi gerekmiyor. Bağdat’taki Sünni fraksiyonlar ile görüşülebilirdi. Parlamento grubuyla görüşülebilirdi. Türkmenler ile görüşülebilirdi. Fakat Türkiye’de İran seçim sürecinde Türk olduğu için Pezeşkiyan’a sempati duyuldu. Ciddi bir sempati oldu. ‘Türk, Türk soylu. İran cumhurbaşkanı olacak. Bölgede Türk dünyasıyla ilişkiler değişecek. Zengezur Koridoru da açılacak’ şeklinde yorumlar yapıldı. Fakat bir Türk olan ve kampanyasını Türkçe yapan Pezeşkiyan, Irak ziyareti sırasında Türkmen gruplarıyla görüşebilirdi. Kürtlerle görüştü. Ama Türkmenler ile görüşmedi. Kürtlerin tüm fraksiyonları ile temasa geçti. Hepsiyle görüştü. Irak’ta Sünnileri dışlaması ve Türkmenlerle görüşmemesi, İran’ın süreci farklı yöneteceğini gösteriyor.
Bir örnek vereyim. 2003 Irak işgali sonrası İran’ın desteklediği siyasi partilerle Kürtler arasında bir siyasi ittifak ve koalisyon oluştu. Irak’ın anayasa yazım süreci de böyle ilerledi. Kürt-Şii ittifakı, 2014’te Maliki’nin Kuzey Irak’ta kesinti yapmasıyla bozulmuştu. Bana kalırsa Pezeşkiyan, Irak’ta yeni bir Kürt-Şii ittifakı oluşturmaya çalışıyor. Verdiği demeçlerde Kürtlere çok olumlu mesajlar verdi. Örneğin İran politikaları ile örtüşmeyen bir mesaj verdi: ‘Siz Kürtler hepiniz birsiniz. Sınırlar sizi ayırdı. Irak’taki Kürtler, İran’daki Kürtler ile iletişimde olmalı. Beluçlar Belucistan’daki sınırla ayrıldı’ dedi.
Aslında biraz İran’ın statüko olan, özellikle kendi iç politikasında takındığı tutumun tersini söylemesi benim dikkatimi çekti. ‘İki tarafın da Kürtleriyle görüşülebilir’ dedi. Sınırdan kastı Irak-İran sınırı. Erbil’i ve Süleymaniye’yi resmi görev olarak ziyaret etti. Acaba Pezeşkiyan’ın bu politikaları, Kürt-Şii ittifakını yeniden canlandırmak için mi? Kürtlerle olan bu ilişkilerini güçlendirmek istediğini görüyoruz.”
‘Acaba İran, Türkiye ile Irak sahasında rekabet edecek mi?’
‘ABD askerlerinin Irak’tan çekilebileceği açıklandı ve hemen Irak’ta IŞİD saldırıları başladı. Tesadüf değil’
“Amerika tarafından 2025’e kadar Irak’tan çekileceğine dair görüşmeler olduğu açıklandı. Fakat ABD’nin Irak’tan tamamen çekilmesi mümkün değil. Çünkü Amerika çekildiği anda oraya Rusya ve Çin girer, İran’ın etkisi artar. Bölgede çok farklı bir Irak ortaya çıkar. ABD’nin ulusal çıkarları ve Ortadoğu politikasıyla bu örtüşmez. ABD’nin en büyük büyükelçiliği Bağdat’ta. İddialara göre askeri danışmanlarla birlikte 8 bin kişinin çalıştığı söyleniyor. Amerika’nın çekilmesi, tarih vermesi mümkün gözükmüyor. Irak’taki İran yanlısı Şii gruplar uzun süredir ABD’nin çekilmesini istiyor ve tehditlerde bulunuyor. Hatta Pezeşkiyan ziyaretinden hemen önce Bağdat Havalimanı’nda ABD’nin diplomatik ofisine saldırı düzenlediler.
Bush döneminde Irak ve ABD arasında stratejik güvenlik anlaşması yapıldı. O anlaşma doğrultusunda Amerika’ya birçok hak tanındı. Amerikan askerleri Irak içinde serbestçe dolaşabiliyor şu an. ABD, böyle bir anlaşma olduğunu söylüyor ve çekilmeyeceğini söylüyor. Irak hükümeti üstünde İran’ın bir baskısı var ABD’nin çekilmesi için. Siyasi yapı da bunu istiyor Irak’ta. Irak hükümeti de bu anlaşma doğrultusunda uzun süredir görüşmeler yapıyor çekilme için. Şimdi 2025 sonu diyorlar. Ama daha bu açıklama bitmeden IŞİD, Irak’ta birçok yerde saldırılara başladı. Tesadüf değil bunlar. Birkaç yıl sonra bir bakarsınız IŞİD’in yeni versiyonu ortaya çıkar, uluslararası koalisyon geri döner.
Burada ABD’nin askerleri geri çekilecek denmiyor zaten. Uluslararası koalisyon güçleri askerlerinin 2025’te çekileceği söyleniyor. 2017’de IŞİD’e karşı zafer ilan edip ‘IŞİD bitti’ dediler. Misyonlarının bitmesi gerekiyordu. Fakat aradan 7 yıl geçti. Şimdi sekizinci yılda çekileceklerini söylüyorlar ama ben pek mümkün görmüyorum. Irak hükmeti üzerindeki Şii kesimin baskılarını ve İran baskısını azaltmak için oyalama taktiği olarak 2025 dediklerini düşünüyorum. Sonra başka bir terör örgütü ortaya çıkar, ABD ‘Irak güvenlik güçleri yetersiz’ diyecek ve devam edecek diye düşünüyorum. ABD girdiği yerden kolay çekilmiyor. Afganistan da bir örnek değil çünkü 20 yıl kaldılar orada.”