Rus gazetesi İzvestiya’ya konuşan Patruşev, "Bu suç eylemi, neo-Nazi Kiev rejiminin yaklaşan çöküşünün önsezisinden kaynaklanıyor” ifadelerini kullanırken, Ukrayna'nın başına suça meyilli cuntayı getirenin Batı olduğunu hatırlatarak, “NATO ülkeleri Kiev'e silah ve askeri eğitmen pompaladı, sürekli istihbarat sağladı ve neo-Nazilerin eylemlerini kontrol etti. Kursk bölgesindeki operasyon da NATO ve Batılı özel servislerin katılımıyla planlanmıştır. Bu suç eylemi, Kiev'deki neo-Nazi rejiminin yakında çökeceğine dair bir önseziden kaynaklanmaktadır” diye konuştu.
‘Batı'nın desteği olmasaydı, Ukrayna Rus topraklarına girme riskini almazdı’
ABD yönetiminin Kiev'in Kursk bölgesinde işlediği suçlara müdahil olmadığına dair açıklamalarının gerçekle örtüşmediğine de dikkat çeken Patruşev, ABD’nin düzenli olarak bir şey söyleyip aslında tam tersini yaptığını vurgularken, “Onların müdahalesi ve doğrudan desteği olmasaydı Kiev Rus topraklarına girme riskini göze alamazdı” diye ekledi.
Patruşev, ABD'nin Ukrayna'nın toprak kaybetmesi için tüm ön koşulları yarattığına inanırken, bunların arasında Washington'un bazı müttefiklerinin göz diktiği toprakların da bulunduğunu söyledi.
“Yalanlar ve provokasyonlar Washington ve diğer Batılı ülkelerin politikalarının alışılmış yoldaşlarıdır” diyen Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı, Gürcistan ile yaşana gerilimi anımsattığı konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
Dönemin Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’nin Ağustos 2008'deki askeri macerasını organize edenler, bununla hiçbir ilgileri olmadığını iddia etmelerine rağmen Amerikalılardı. ABD'nin Gürcistan'ın içişlerine doğrudan müdahalesi Abhazya ve Güney Osetya'nın ayrılmasına yol açtı. Gürcü halkının Amerikalıların yaptıklarının bedelini acı çekerek ödediklerini bildiklerine inanıyorum. Şu anda ise ABD'nin bir devletten Rusya karşıtı askeri bir projeye dönüştürdüğü Ukrayna'nın halkı, Amerikan çıkarları uğruna acı çekmektedir. Washington'un çabaları, Ukrayna'nın egemenliğini kaybetmesi ve bazı Amerikan müttefiklerinin uzun süredir göz diktiği topraklar da dahil olmak üzere bazı topraklarını kaybetmesi için tüm ön koşulları yarattı.
Patruşev, Batılı ülkelerin Rusya'yı Baltık Denizi'ne erişimden mahrum bırakmak ve bu denizi NATO'nun ‘iç denizi’ haline getirmek istediğine de vurgu yaparak, bu amaçla da yeni katılan NATO ülkeleri İsveç ve Finlandiya'yı kullandıklarının altını çizdi.
Batı’nın NATO üyelerinin Montrö Sözleşmesi'ni ihlal ederek varlıklarını arttırmaya hazırlandıkları Karadeniz'de Rusya'yı kısıtlama stratejisini aktif bir şekilde sürdürdüğüne de değinen Patruşev, sözlerini, “ABD ve müttefikleri dünya okyanuslarındaki nüfuzlarını artırmak için diğer uluslararası anlaşmaları görmezden geliyor ya da revize etmeye çalışıyor” diye tamamladı.