Yargıtay, kirada yapılacak artışta 12 aylık TÜFE ortalaması baz alınmasına hükmetti.
Türkiye Gazetesi'nin haberine göre yüzde 25’lik kira zam oranının kalkmasının ardından ev sahiplerinin, ‘fahiş zam, bir evde iki kişi çalışma, yılda iki kere zam ve tahliye taahhütnamesi’ kıskacı altında ezilen kiracılara Yargıtay’dan emsal niteliğinde bir karar geldi.
Yargıtay, enflasyon sebebiyle paranın değer kaybına istinaden kira uyarlama isteğinin genel değil, özel hükümlere göre yapılması gerektiğine hükmetti. Yargının gündemine yansıyan dava konusu kira anlaşmazlığına yerel mahkeme tarafından verilen karara son noktayı Yargıtay 3. Hukuk Dairesi koydu.
Daire, taraflarca kira artış oranına ilişkin bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın 5 yıldan uzun süreli veya 5 yıldan sonra yenilenen kira sözleşmeleri için yeni yıla uygulanacak kira bedelinin hâkim tarafından ortalama TÜFE değişiklik oranı, evin durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirleneceğini hüküm altına aldı.
Daire, kararında yeni dönem kiraların belirlenmesinde kısa süreli kiralarda, ‘tespit davası’, 3 ve daha uzun süreli kiralar içinse ‘uyarlama’ davasının açılması gerektiğine ilişkin Yargıtay içtihatlarının uygulama kabiliyetinin kalmadığına dikkati çekti. Kira sözleşme süresinin kısa veya uzun süreli veya belirsiz süreli olmasının kira belirlenmesinde fark kalmadığını vurgulayan daire, ev sahibi ile kiracı arasında sözleşmenin yapılması sonrasında ekonomik faktörlerdeki olumlu veya olumsuz değişiklikler ile rayiç kira artışları ve evin durumuna ilişkin olumlu-olumsuz değişimlerin, açılacak davalarda Türk Borçlar Kanunu’nun tüketici fiyat endeksindeki 12 aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek şartıyla geçerli kılan 344. maddesinin baz alınması gerektiğini belirtti.
Söz konusu kanun maddesinin özel bir uyarlama hükmü niteliğinde olduğunu, yeni dönemde artışlara bağlı enflasyonun, paranın satın alma gücünde meydana gelen değişimleri de kapsadığına işaret eden daire, kiranın belirlenmesinde genel uyarlama hükmü olan Türk Borçlar Kanunu’nun ‘Aşırı ifa güçlüğü’ başlığını taşıyan ve ‘sözleşmeden dönme’ hakkını içeren 138. maddenin uygulanamayacağına karar verdi.