CHP’li Gürer: 2020 yılında bayram ikramiyesiyle 1 kurban alınıyordu, şimdi 3 kilo et alınıyor
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer emekli ve asgari ücretlinin alım gücünün gittikçe daraldığını söyledi. Ekonomik krizin köylerde yeni hissedilmeye başlandığını dile getiren Gürer, asgari ücretlinin son 6 ayda kaybettiklerini de sıraladı.
Sitede okuRadyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programının konuğu CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer oldu. Gürer programda, tarıma ve ekonomiye yönelik birçok konu başlığını değerlendirdi.
‘Alım gücü düştü’
Asgari ücretlinin ve emeklilerin açlık sınırının altında kaldığını ifade eden Gürer, şunları kaydetti:
“Asgari ücret de emekli ücreti de şu anda ülkemizde açlık sınırının altında kalmış durumda. 2020 yılında bir bayram ikramiyesi 1000 lira. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıkladığı vekâletle kesim ücreti de 975 lira. Yani 2020 yılında aldığınız bayram ikramiyesiyle 1 kurban alıyorsunuz. Bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıkladığı 11 bin 750 lira vekâletle kesim ücreti. Bırakın ikramiyeyi, bir emekli maaşıyla 1 kurban alamıyorsunuz. Bayram ikramiyesi ile 3 kilo et alabiliyorsunuz. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2020 ile 2024 vekâletle kurban kesim ücretleri üzerinden baktığımızda bugün emeklinin de dar gelirlinin de içinde bulunduğu koşulları çok iyi tanımlıyor. Köylerde sohbetlerimizde diyorlar ki ‘biz bunu yeni yeni hissediyoruz. Bizler köy yerinde bunu yaşıyorsak, şehirde durum ne?’ diyorlar.”
Asgari ücretli son 6 ayda ne kaybetti?
Asgari ücretin alım gücünün daraldığını söyleyen ve yılbaşından bu yana alım gücünü ürünler üzerinden karşılaştıran Gürer, asgari ücretlinin sepetinden eksilen bazı ürünleri şöyle sıraladı:
‘Tarım yeniden planlanmalı’
Tarımdaki planlama eksikliğinin gelecek nesiller için de bir felaket yaratacağını sözlerine ekleyen Gürer, “Türkiye’nin en büyük eksiği planlama ve öngörü ile yönetim anlayışı. Bunun sonuçlarının hepimiz için felaket olacağını, çocuklarımızın geleceğini çaldığımızı fark etmiyoruz. Küresel ısınmaya karşı dünyanın aldığı önlemlere rağmen Türkiye bu işi ıskalıyor. 10-15 çalıştay yapmakla, farklı yerlerde demeçler vermekle bu işler çözülmüyor. Bu yıl farklı bölgelerde iklim değişikliğini de etkisiyle aşırı sıcaklar sebzede, meyvede aşırı zararlar verdi. Bir iş yapılırken bu işin sonuçlarını değerlendirmiyorsunuz. Plansızlığın temel olduğu bir yerde sorunlar daha da ağırlaşacaktır” dedi.
‘Çiftçiye destek üretim öncesi verilmeli’
Çiftçiye verilen desteğin üretim sonrası verildiğini, bu durumun da çiftçiyi zarara uğrattığını kaydeden Gürer, şöyle konuştu:
“1 yıllık TÜİK verilerinde dahi yüzde 52 girdi maliyetlerinin arttığı belirtilirken siz 1 yılda buğdaya yüzde 12’lik bir artış verirseniz, girdi maliyetlerinin neredeyse 4’te 1’i fiyat artışından üreticinin mutlu olma şansı var mı? Orada her yıl büyük bir oyun oynanır; tam çiftçinin ihtiyacı olduğu dönemde ihtiyacı olan gübrenin fiyatını artırılır, ihtiyacı olmayan gübreninki düşürülür. TÜİK ortalamasını aldığı için de gübre fiyatının artışı düşük gözükür. Mazota bakalım; çiftçi tarlaya ektiği günkü fiyat üzerinden baktığınız zaman maliyeti onun üzerinden değerlendirilir ama çiftçi yeni üretim yapacağı için tarlaya traktörü soktuğunda gidip mazot alma durumunda olmaz. Üretim öncesi bir destek yok.”
‘Tarımda üretici ve tüketici kaybediyor, ithalatçı tüccar kazanıyor’
Tarım ürünlerinin yurt dışından getirilmesinin üretici ve tüketiciyi zarara urattığını söyleyen Gürer, “Toprak Mahsulleri Ofisi yurt dışından 2,5 milyon tonun üzerinde buğday getirdi. Geçen yıldan da aldığı ürünler hala kiraladığı yerlerde duruyor, depolar dolu. Bu yılki buğdaya da düşük fiyat uygulanarak yüzde 12’lik fiyat artışıyla 1 tonu 9 bin 250 liradan alınacağı duyuruldu. Şu an Türkiye’de 8-10 milyon ton yurt dışından getirilen buğday işleniyor. Sayın Cumhurbaşkanı ‘un yapıyoruz yurt dışına yapıyoruz, para kazanıyoruz’ diyor. Sanayici para kazanıyor olabilir, ama bunu neden Türkiye’de üretmiyorsunuz?” şeklinde konuştu.
‘Çiftçi sayısı düşüyor’
Gürer, çiftçi sayısındaki düşüşe de dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Üretici üretimden uzaklaşıyor. Ziraat odalarına kayıtlı 5 milyona yakın üye var. Bunun çiftçi kayıt sistemine dâhil olanların oranı değişkenlik gösterse de ortalama 2 milyon 300 bin kişi kalmış. Bunlardan da Sosyal Sigortalar Kurumu’na BAĞ-KUR primini ödeyenlerin sayısı 550 bin civarında. Buradan da görülüyor ki nüfus artışına rağmen çiftçi sayımız durağan ve geriliyor.”
‘İcra dosyası sayısı 21 milyonu aştı’
İcra takibinde olan esnaf ve çiftçi sayısının artış gösterdiğini sözlerine ekleyen Gürer, “2 milyar 446 milyon lira tarım kesiminin icra takibindeki borcu. Burada kredi kullanımı artıyor. Borçsuz artık ne esnaf ne de çiftçi yok. Borçlanarak döngüyü sağlıyorlar. Türkiye’de dosya sayısı da 21 milyonu aşmış durumda. Eğer siz bir ürün üretiyorsanız ve o üründen gelir sağlayamıyorsanız sonra da borcunuzu karşılayamıyorsunuz” dedi.
‘Suriyeli işletmeler kayıt altına alınmalı’
Suriyelilerin kayıt dışı yollarla gelir elde ettiğini, bunun da toplumsal sorunlara yol açtığını ifade eden Gürer, şunları kaydetti:
“Çok sayıda açılmış iş yerleri var. Belediye başkanı arkadaşımıza sordum ruhsatlı mı bunlar, veriyor musunuz? Diye sonra bir inceleme yaptırıp bana dedi ki ‘Bu işletmeler Türklerin üzerine, Suriyeliler onlardan devralarak bunu sürdürüyor’ sorun Suriyelilerin Türkiye’de avantajlara sahip. Örneğim hastaneye gittiklerinde ilaç katkı payı ödemiyorlar, ama bizim emeklimiz ödüyor. Ya da onlar iş yerine açtığında kayıt dışı olduğu için, yanında çalışan da kayıt dışı olduğu için vergilendirme olmuyor ve bunlar avantajlı konuma geliyor. Bu olaylar özellikle küçük yerlerde problemi derinleştiriyor, bir toplumsal birikime neden oluyor.”