‘Avrupa sıkışmış durumda, sağ ve aşırı sağ projelere yöneliyor’
Osman Çutsay’a göre AP seçimleri Almanya’da SPD’nin ve neoliberal ortaklarının çöküşünü sergiledi. Bunda Ukrayna çatışması, ekonomik kriz ve Almanya’nın sanayisizleşmesinin etkisine dikkat çeken Çutsay, CDU-CSU’nun çatışmaya dair tavrının farklı olmadığını vurguladı. Çutsay, yükselen AfD’ye Türklerin de ilgisi olduğunu belirtti.
Sitede okuAB, 6-9 Haziran tarihleri arasında Avrupa Parlamentosu’nu belirlemek üzere düzenlenen seçimleri tartışıyor. Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un neoliberal iktidarı, partisi Rönesans’ın aldığı yüzde 14’lük oy oranına karşılık Ulusal Birlik Partisi’nin yüzde 31.3’lük zaferiyle sarsıldı. Macron, kimilerine göre ‘kumar’ sayılacak bir kararla 30 Haziran-7 Temmuz’da erken seçim kararı duyurdu.
AB’nin en önemli gücü Almanya’da ise iktidardaki Sosyal Demokratlar (SPD), neoliberal Yeşiller ve Hür Demokratlar’dan oluşan koalisyon tam bir çöküş içinde görünmesine rağmen AP seçimleri ilk etapta daha az dramatik sonuç üretmiş durumda. Almanya’da siyasi harita ana muhalefetteki Hristiyan Demokratlar (CDU-CSU) ile AfD arasında adeta doğu-batı ekseninde bölünmüşlüğe işaret ediyor. Sol cephede büyük sürprizle yüzde 6’ları aşan Sahra Wagenknecht hareketi de dikkat çekiyor.
AP seçimlerinin Almanya için yarattığı tabloyu gazeteci yazar Osman Çutsay
‘SPD tarihinin en büyük seçim hezimetini aldı’
Osman Çutsay’a göre, Alman Sosyal Demokrat Partisi SPD Avrupa Parlamentosu seçimlerinde en büyük hezimetini yaşarken, AFD ve Sahra Wagenknecht hareketinin yükselişi ‘beklenen şarkıydı’:
“Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları, Almanya’da çok büyük yankı yaratmadı. Yüzde 65 civarında bir katılım var. Beklenen şarkı bu. Herkes bu sonuçları bekliyordu. AFD’nin yükseliş göstereceği belliydi. Yüzde 5 yükseliş gösterdi. SPD ise tarihinin en büyük seçim hezimetini aldı. Yüzde 13,9’da kaldı. Yeşiller yarı yarıya düştü. Mesele burada başka bir şey. Pek büyütmek istemiyorlar bunu. AFD gibi neoliberal ideolojinin muhalif kadrolarından oluşan, ulusal vurgu yapan, göçmen meselesine değinen bir parti var. Buradan başka bir şey daha çıktı. Ona da anlam vermeye çalışıyorlar. Sahra Wagenknecht ve Oskar Lafontaine’in partisi var. Lafontaine biraz geri çekildi ama büyük bir isim ve Wagenknecht’in eşi. Bunların hareketi, yüzde 6,2 oranında oy aldı. Kendileri de beklemiyordu. Bu esanada sol parti Linke, ölmeye yatmış durumda. Onlar muhtemelen gidici. Büyük bir enkaz kalacak orada.”
‘Almanya’da ciddi bir sanayisizleşme iklimi var. Bazı sektörler kaçmak zorunda kalıyor, yatırım yapamıyorlar’
Almanya’da iktidardaki üç partili koalisyonun toplam oy oranının yüzde 30’a düştüğünü belirten Çutsay’a göre, aslında iktidar koalisyonu bitmiş durumda. Bunda Ukrayna çatışmasının rolüne atıf yapan Çutsay, Scholz’un ‘frenleyici’ gibi görünen tutumuna karşın militarist tutumun değişmediğini vurguladı:
“Macron’u örnek göstererek ‘Neden bırakıp gitmiyorsun’ dediler. Çünkü anketlere ve bu seçim sonuçlara göre mevcut Alman hükümeti bitmiş durumda. Koalisyonun toplam yüzde 30 civarında oyu var. Bundan daha fazlasını Hristiyan Demokratlar tek başına topladı. Böyle bir bekleyiş hali var. Büyük bir şaşkınlık yok ve esas buna şaşırmak lazım. Paris’te ortalık ayağa kalktı. Neresinden bakılırsa bakılsın Macron, kendini kurtarmak için ileriye doğru bir hareket gerçekleştirdi. Almanya’da öyle bir şey yok. Bekleme var. Bu beklemeye anlam vermek lazım. Sadece siyasi iklimin karıştığını düşünmeyelim. Almanya’da ciddi bir sanayisizleşme iklimi var. Bazı sektörler kaçmak zorunda kalıyor, yatırım yapamıyorlar. Sebepleri enerji ve savaş. Savaşa gelirsek, şu anda Hristiyan Demokratlar’ı hiç aratmayacak üç parti var hükümette: Liberaller, Yeşiller ve Sosyal Demokratlar. Ukrayna’daki savaşa yangına körükle gitmekte kararlılar. Galiba Olaf Scholz frenleyici olarak devam ediyor ama o da çok frenleyemiyor. Geçenlerde Zelenskiy ziyarete geldi. Yani Sahra Wagenknecht ve AFD bu işe katılmayacaklarını, propaganda toplantısı olduğunu söylediler. Buna katılmadılar. Böyle tuhaf bir durumdayız şu anda.”
‘Doğu-Batı bölünmesi çok ortada’
Çutsay, AfD ve Hristiyan Demokratların öne çıktığı siyasi iklimde AP seçimi sonrası harita üzerinde Almanya’nın doğu-batı diye bölmüş görüntüsüne de vurgu yaptı:
“Önümde harita var şu anda. Eski Alman Demokratik Cumhuriyetleri topraklarındaki beş eyalet maviye boyanmış. Yani AFD’nin rengine bürünmüş. Yüzde 30 civarında oy almışlar. Ezip geçiyorlar. Yeşiller, bizdeki sol liberallere yaklaştığı için çürümeye geçti. Haritanın diğer tarafı siyaha yani Hristiyan Demokratlar’ın rengine bürünmüş durumda. Hamburg ve Bremen’de Yeşiller ve SPD çıkışı var. Ama kalan her yerde yerle bir olmuşlar. Hamburg ve Bremen şehir statüsünde birimler zaten.”
‘Armut dibine düşer mi diyeceğiz?’
Almanya’da ana akım partilerde konu Ukrayna’ya gelince fark olmadığının altını çizen Çutsay, Almanya’da yaşayan Türklerle iletişimi bulunan siyasi isimlerin bile keskin söylemlerine atıfta bulundu. Çutsay, çatışma sonrası Avrupa’yı bekleyen Neonazi-göçüne de dikkat çekti:
“Tabii Hristiyan Demokratlar savaş konusunda çok da farklı değil. Biz buna sağın sağına yolculuk diyoruz ama tuhaf bir şey değil. Dün, bizimle birkaç açıdan çok yakın ilişkisi olan Sigmar Gabriel, ki kendisi Atlantik Bridge’in başında; ‘Gerekirse oraya füze de, asker de göndeririz. Ukrayna kaybetmemeli. Ukrayna kaybederse biz kaybederiz’ dedi. Bu çok ağır bir şey. Eski eşi Türk’tü. Kızı var bu evliliğinden. Deniz Yücel’i Erdoğan’ın elinden çekip alan adam. Bizimle ilişkisi çok önemli. Almanya’da 3,5 milyon insanımız yaşıyor. SPD’ye ilgileri var. Ayrıca Sigmar Gabriel’in babası da bir Nazi idi. Armut dibine düşer mi diyeceğiz? Bu kadar ağır şeyleri siz nasıl konuşabiliyorsunuz? Ukrayna çok açık bir şekilde Ukrayna’da yenilirse, orayı kimseye yâr etmeyecekllerini söylüyorlar. Lindsey Graham geçenlerde çok açık konuştu. ’12 Trilyon doları onlara yedirmeyiz’ dedi. Bir de eski subay var burada. ‘Gerekirse Rusya’daki bakanlıkları vuralım’ dedi. Buradaki esas mesele şu. Tamam bunu Rusya’ya, Çin’e yedirmeyeceksiniz. Bu yer üstü ve yer altı zenginliklerini yemeyecekler.
Daha da mühim bir şey var. Ağızlarından bir kere kaçırdılar. ‘Ukrayna bu savaşı kaybederse, milyonlarca göçmeni ne yapacağız’ diyorlar. Zelenskiy’nin adamları var. Banderacılar var. Nüfusları da az değil. Çok yüklü bir direniş var nereden bakılırsa bakılsın. Bunlar nereye gidecek? Vietnam Savaşı sonrası işbirlikçiler bir yerlere gitmişti ama şu anda durum çok farklı. Zelenskiy mahkemeye verildiği zaman, bu Zelenskiy’nin yüz binlerce savaşan adamı ne olacak? Bunların aileleri ne olacak? Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’ya göçecekler. Ama dikkat: Fransa’da hükümet sarsılmış durumda. Bild gazetesi kadrosu, ‘Bırak git artık’ diyor. Bırakamama nedenleri de var. Tabii Almanya’da da erken seçim olabilir. Birleşik Krallık’ta da erken seçim var. Yönetememezlik iklimine girdik gibi geliyor bana.”
‘Artık AfD içinde de Türkler var’
Almanya’daki Türk toplumunun son on yıldır SPD’ye ilgisini yitirdiğine dikkat çeken Çutsay, diğer yandan AFD’ye yönelik Türk ilgisine atıfta bulundu. Çutsay’a göre, AFD’nin Türkler ile bir sorunu yok. Eski bir AFD yöneticisinden alıntı yapan Osman Çutsay, AFD’nin daha çok Araplaşma ve Arap tipi İslamcılık ile derdi bulunduğunu kaydetti:
“Son on yıldır Türklerin SPD’ye ilgisinde de değişim oldu. Yani Türkiye’deki sağı, buradaki solu ve özellikle Sosyal Demokratları destekleme trendi bitiyor. Çok ilginç. AFD içinde de Türkler var. Artık oynuyorlar. Biz Türkiye kökenli solun, kendisini epey bir derleyip toparlayıp, Sahra Wagenknecht ve arkadaşlarının neler yapmasına ciddi şekilde dikkat etmesi gerektiğini söylüyoruz. Türkiye’yi ve Türkiye ilericiliğini anomali ilan eden, Türkiye ilericiliğinden korku imparatorluğu iddiaları çıkarıp solculuk iddiasıyla yürüyen insanların pek bir şansı olduğunu sanmıyorum. Fakat Sahra Wagenknecht ve Oskar Lafontaine’e makul solun daha dikkatli bakabileceği umudunu taşıyorum. AFD içinde Türkler var. Frauke Petry diye bir kadın var. Geçenlerde Viyana’ya gittiğinde bir dostumuzla konuştu. Kendisi AFD’nin eski yöneticilerindendi, hep söylediği şeyi tekrar etti. ‘Türklerle sorunumuz yoktu. Türkler sekülerdi. Bayram namazına, cuma namazına giderlerdi. Onlarla sorunumuz yoktu. Sonra Araplar geldi, Türkleri Araplaştırdı. Türkler de Arabi olmaya başladı. Arabi bir İslamcılığa dönüşüp saldırganlaştılar. Seküler, eski Türklerin bizimle sorunu yoktu. Olamaz da. Ama Arap etkisi Türkleri çok değiştirdi’ dedi. Bu tabii tartışmaya yol açtı. Bunu düşünmek lazım. Ciddi bir sorun. Eskiden saldırgan değildi derken ne demek istiyor?
Almanya, Türkiye gericiliğinin destekçisi olmuştur. Türkiye’nin önde gelen İslamcıları ve benim gözümde faşistleri, milliyetçileri, Federal Almanya’dan beslenerek buralara geldi. Necmettin Erbakan’dan başlayarak gelebiliriz. Almanya’nın Türkiye Solu’na da çok kötüsü bir etkisi oldu. Türkiye soluna, Türkiye ilericiliğine hiç yakışmayan tuhaf, liberal bir zehir akıtmayı başardılar. Türk-Alman ilişkileri çok iyidir. Türkiye’de en yaygın konuşulan Batı dili Almancadır. Almanya’da 3,5 milyon Türk yaşıyor. Türkiye’deki 20 milyon insanın bir Almanya hikayesi var. Çok yakın ilişkiler bunlar. Türkiye’nin reel ekonomisi Almanya’da sorulur. Türk medyası burayı biraz ihmal etmiş durumdaydı, belki değişir bu.”
‘Erdoğan, tam onların adını vermeden gidin ve oyunuzu kullanın imasında bulunmuştu’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın örtülü desteğini alan Dava hareketinin 200 bin oyun 52 bin oy altında kalarak Avrupa Parlamentosu’na girme şansını kaçırdığını belirten Çutsay, çifte vatandaşlık hakkı kazanacak Almanya’daki Türk nüfusunun ise 1 milyon civarında olduğunu dile getirdi:
“Erdoğan’ın da desteklediği ‘Dava’ diye kurulan bir parti vardı. Bunlar da Avrupa Parlamentosu seçimlerine katıldı. Milli Görüş’ten başlamak üzere birtakım tartışmalar oldu. Üç aday çıkardılar. Bunlardan biri önemliydi. Fatih Zingal. Çok rahat Almanca kullanan bir avukat. Ama istediği başarıyı elde edemediler. 200 bin civarı oy alırlarsa ancak milletvekili gönderebiliyorlardı. 148 binde kaldı. Erdoğan, tam onların adını vermeden ‘gidin ve oyunuzu kullanın’ imasında bulunmuştu. Burada 1 milyondan fazla Türk olan, Alman vatandaşı insan var. Yeni çıkan yasayla birlikte bunların hemen hemen tamamı Türk vatandaşlığı da alacak. İşler iç içe geçmiş durumda ve tuhaf bir kargaşa içindeyiz. Avrupa’da saatler daha hızlı ilerlemeye başladı ve bunu pek kabullenmek istemiyorlar galiba.”
‘Bu iş böyle gitmez, Avrupa sıkışmış durumda’
Çutsay’a göre, Avrupa’da klasik sağcılar ile aşırı sağcılar arasında koalisyon dönemleri kapıda:
“Raporlara bakarsak, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kullanılan oyların yüzde 40’ının, ana partiler hariç kalan çeper partilere gittiğini görüyoruz. AFD’den başlamak üzere. Yerleşik partiler ‘Ama bunlar Rusya yanlısı’ diyorlar. Savaşla ilgili komik bir değerlendirme var. Kimse bununla ilgilenmiyor artık. Fakat bir yabancılar çalışması var, dikkat çekeyim. Belçika’da, Avusturya’da, Hollanda’da vs. aşırı sağ dedikleri partiler yükseldi. Bazılarında birinci oldu. Hollanda’da Wilders’in de katıldığı bir koalisyon deniyorlar. Ursula von der Leyen denilen savaş şahini, elinde baltayla dolaşan kadın, Meloni üzerinden bir şey deniyor. Avusturya’da da bunu deneyecekler çünkü aşırı sağ birinci çıktı. Klasik sağ olan Hristiyan Demokratlar ile aşırı sağ olarak etiketlenen partiler arasında sağ koalisyonlar dönemi açmaya çalışıyorlar. Dikkat etmek lazım. Avrupa’da böyle bir deneme yapılıyor. NATO yanlısı olmak, AB değerlerine karşı çıkmamak, İsrail yanlısı olmak gibi ortak ilkeler üzerinden hareket ederek koalisyon dönemi açmaya çalışacaklar. Benim gibiler için trajedi şurada: Sola, aydınlara bakıyoruz ve orada Sahra Wagenknecht ittifakını görüyoruz. Belki yeni umutlar yaratabileceğini umuyoruz. Belki Türkiye solunun da kendini silkelemesi lazım. Buraya gelip demokratik gazetecilik yapacağını düşünen arkadaşlar bir silkelenir. Bu iş böyle gitmez, Avrupa sıkışmış durumda.”